Advertisement

Yazar: Alıntı

Önlük, üniforma ve tektipleşme

Üç kuşaktır okul üniformaları evlerinden eksik olmayan bir neslin çocuğuyum. O yüzden müstakbel torunumun üniforma giymesini istemem şahsen. Sosyal medyada her türlü değişikliğin yansımasını anında gözleyebilirsiniz. Şimdi okullardaki yeni kılık kıyafet yönetmeliğine karşı olanların, taraf olanların gönderileri var bol bol. Üzücü olan şudur ki, karanlıkta gösterilen fil hikayesi gibi herkes işin bir tarafına dokunuyor ve yorum yapıyor, bütünü görmek istemiyor. Ya da aslında bütünü görüyor da ezeli muhalifliği onu, bunu dillendirmekten alıkoyuyor. Ben de diyorum ki üniforma(üni: tek, bir- forma: giysi, şekil anlamındadır) adından da anlaşılacağı üzre tektipleştirmenin şekilci yanlarından biridir. Üniforma olmasa da öğrencileri uygun adım asker gibi...

Devamı…

Gençler anlatıyor, dinler misiniz?

Türkiyeli Gençler Anlatıyor: Sözlü Tarihin Geçmişle Yüzleşme, Toplumsal Uzlaşma ve Demokratikleşmeye Katkısı adlı iki yıllık sözlü tarih çalışmasında Diyarbakır, Muğla ve Berlin’de gençler kendi hikayelerini anlattı. Tahayyül sözcüğüne birkaç ay önce Sabancı Üniversitesi’nden Prof. Leyla Neyzi’ nin sosyal medyadaki sayfasında 2011 yılından beri yürüttüğü Sözlü Tarih çalışmasının başlığını paylaşmasıyla ben de bir tarihçi adayı olarak bana tanıdık gelen bu sözcüğün anlamına bir daha baktım. Tahayyül Arapça kökenli bir kelime olup ‘hayalde canlandırma, imgeleme anlamına gelmektedir. Hatta Yahya Kemal Beyatlı “Kapıları yeşil sabahlara açılan sıcak tahayyüllerle dolu yaz geceleri…” diye dizeler yazmış. Ama bizim Diyarbakırlı gençler Beyatlı gibi sıcak tahayyüllerle...

Devamı…

Kendi mülkünde kiracı bir okulun hikâyesi

Kendi mülkünde kiracı konumundaki 200 yıllık okulun hikâyesi, kitap baskıya girmeden mutlu sona erdi. Okulun öyküsü İstanbul Ermeni Vakıflarının yaşadığı mülkiyet sorununu konu edinen 2012 Beyannamesi kitabında anlatılıyor…  Hrant Dink Vakfı Yayınları’ndan çıkan “2012 Beyannamesi: İstanbul Ermeni Vakıflarının El Konan Mülkleri” kitabı İstanbul’daki Ermeni vakıflarının devlet uygulamaları nedeniyle yaşadığı mülkiyet sorunlarını ele alıyor. İstanbul’da el konan vakıf taşınmazlarının ilk kez envanterini çıkaran kitap meseleye sadece “mal mülk” talebi olarak değil, kültürel varlığın sürdürülebilirlik sorunu üzerinden yaklaşıyor. “Anlatılanlar taştan betondan el konan binaların değil, etten kemikten insanların hikâyesidir” denen kitapta, sözü edilen kurumların bu topraklarda yaşayan insanların birlikte var ettikleri değerler...

Devamı…

Taksim Meydanı'nı hep böyle göreceksiniz

Hüseyin Aldemir, Taksim Meydanı’nı şantiyeye döndüren Elmadağ-Tarlabaşı yeraltı yolu inşaatında ve Yeni Taksim Meydanı’nda son durumu Bianet için fotoğrafladı…Taksim trafiğini yer altına indiren ve Topçu Kışlası’nı yeniden inşasını öngören projenin ilk etabının kuruldan geçmesinin ardından Taksim’e ilk kazma 7 Kasım günü vurulmuştu. O günden bugüne Elmadağ ile Tarlabaşı’nı yeraltından bağlayacak bölgede ve projede henüz kuruldan onay almayan Topçu Kışlası’nın bulunduğu alan kapatıldı ve içeride hummalı bir çalışma yürütülüyor. Bu alanda süren inşaat yeni Taksim Meydanı’nın yakın gelecekteki hali hakkında ipuçları barındırıyor. İnşaat alanının etrafını kapatan tahta duvar ise Taksim’den geçmek durumda olan insanların hayatını zorlamaya devam...

Devamı…

Şiddeti engellemek eçin erkeklere 10 öneri

ABD’li cinsiyetçilik karşıtı aktivist Jackson Katz, erkeklere toplumsal cinsiyet temelli şiddetle mücadeleye nasıl katkı sunabileceklerini anlatıyor. 1- Cinsel şiddete her yaştan, sosyoekonomik, ırksal ve etnik kökenlerden erkekleri içeren bir erkek sorunuymuş gibi yaklaş. Erkekleri sadece olası saldırganlar olarak değil, şiddete engel olabilecek güçlü görgü tanıkları olarak gör. 2- Eğer kardeşin, sınıf arkadaşın ya da takım arkadaşın bir kadını taciz ediyorsa – ya da kadınlara genel olarak saygısız ve kötü davranıyorsa- kafanı başka tarafa çevirme. Onunla bu konu hakkında konuşmayı dene. Yardım almasını tavsiye et. Bu konuda ne yapacağını bilmiyorsan, bir arkadaşınıza, bir ebeveyne, bir profesöre veya bir danışmana danış....

Devamı…

Mahsus mahalle sallanan beşik

İsmail Yıldız, F Tipi Cezaevi’nden kızına yazmış… Duygusuz melekler gibi uçuşup durur soyut varlıklar Gözmüş, burunmuş, öyle kaba şeyler yoktur Oval yüzlerinin naif boşluklarında. Kaynamış su kadar yararlı ve saf. Çarpım tablosu kadar sevgisiz. Gülümserken bebek çevresindeki boşluğa Ve kuram değil, anne sütüdür sevgi. Yanlış anlarlar onlar yıldızlarını, bu kırılgan yaratıkları. Ampul kafalı bir Eflatun’un bilgeliğini beklerler. Bırakalım şaşırtsınlar yüreğini onun, marifetleriyle. Hangi kış çocuğu büyümüş böyle bir ortamda? * Anlatacak bir masal besliyorum zulamda doğrusu. Pirelerin berber olduğu develerin tellal olduğu, ben Zerya’nın beşiğini tıngır mıngır sallamadan evvel… Masalın tellere dolanan kısmında bir bayram sabahının çocukça telaşesi vardı...

Devamı…

Hoşgeldin bebek, yaşama sırası sende

Eliza Doolittle, Türkiye’de doğan bir bebek olmanın anlam ve öneminden söz ediyor… TÜİK tarafından açıklanan son nüfus rakamlarına göre, geçtiğimiz yıl 1 milyon bin 281 bebek dünyaya gelmiş bu topraklarda. Bolluk ve berekete olduğu kadar, karanlık ve yoksunluğa doğanlar var aralarında. Büyük illerin ışıklı hastanelerinde de, uzak köylerin loş evlerinde de dünyaya gelseler, ilk nefesin bünyeye dolan oksijenini ve ailelerinin farklı suretlerdeki umutlarını taşıyorlar; ilk ağlamalarında, meraklı ve bilge bakışlarında, ilk adımlarında… Şanslılarsa sağlıkla, özenle, sevgiyle büyüyecek, kendilerine bir kimlik edinecekler. Ailelerinden, okullarından, belki çokluk da yarım yamalak birbirlerinden bir dolu şey öğrenecek, kendi aidiyetlerini geliştirecekler. Anlı şanlı sağlık...

Devamı…

Yeter ki izin verin kendinize

Görkem Yeltan, Dünya Çocuk Kitapları Haftası’nda çocuk edebiyatının içinde, hayal dünyalarının arasında gezinmenin keyfini, çocuk kitaplarından çıkmak istemeyenlerin nefes alış verişlerini yazdı. Çocuk Edebiyatının içinde dolananların diğerlerinden farklı olduğunu düşünürüm hep. Çocuk dünyasının içinde gezebilen, çocuk kitapları okuyan ve oraların keyfini çıkaran herkesin; yaşadığımız bu dünyanın içinde başka uğraşlar bulduğunu, bambaşka gözlerle hayatın tadını, keyfini çıkartıp, tatsızlıklarıyla ustalıkla baş edebildiğini düşünürüm. Yanıldığımı söyleyebilir çocuk kitabı okumayı çoktan bırakmış yetişkinler. Haklı da olabilirler… Bizim için önemli olan haklı olmak değildir. Üzülebiliriz sadece hayal dünyalarından kopan insanların ne kadar fazla olduklarını gördükçe. Değişik dünyaların içinde gezinir, maceradan maceraya zıplar, karakterlerle dostluk...

Devamı…

Eğitimde piyasa mekanizması ve ideoloji – mantık ve adalet umudu

Vedat Öztan’ın, eğitimin bir tüketici talebi olarak görülmesinin yanlışlığını yazmış. t24.com‘dan alıntılıyoruz… Andreas Schleicher; OECD’de Eğitim Direktör Yardımcısı, OECD Genel Sekreteri Eğitim Politikası Özel Danışmanı, fizik, matematik ve istatistik eğitimi almış bir Alman’dır. OECD tarafından üç yılda bir yapılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) sınavları ve her yıl yayımlanan “Bir Bakışta Eğitim” adlı OECD raporunun arkasındaki en önemli isimdir. Önceki gün The New York Times’da Andreas Schleicher’le yapılmış bir röportaj okudum. “Eğitimde Ülkelerin Başarılarının Karşılaştırılması” başlıklı röportajı D.D. Guttenplan yapmış. Çarpıcı bulduğum hususları mealen özetliyorum. “PISA sınavları ve Bir Bakışta Eğitim raporuyla amaçladığımız şey, eğitimin değerlendirilmesi için sağlam bir...

Devamı…

Olsa yine okurum

Tarlabaşı Toplum Merkezi Parlayan Çocuklar Kulübü üyesi Şükran Albay ve Mert Aydoğan Çocuk Kitapları Haftası’nda kendilerini etkileyen iki kitabı kaleme aldı. 12 yaşındaki Şükran Albay, yazar Ingelin Angerborn’un kaleme aldığı Talih Yıldızı’nı, Mert Aydoğan da Leonie Pratt’ın Gezegenimiz Dünya kitabını önerdi. “Dört defa okudum” Albay Kanat Çocuk’tan çıkan Talih Yıldızı’nı anlattı: Kitabımı öğretmenim tarafından hediye olarak aldım. O zaman üç ay tatile girmiştik. Ben de o kitabı bir an önce okumak istedim. Eve gidince hemen başladım okumaya. İlk önce biraz sıkıcı geldi, ama sonradan gerçek bir macera başladı. Kitabın kahramanı Astrid köpek olmuştu. Bunun gerçek hayatta olmayacağını bilsem de...

Devamı…

Uzunçorap'a e-posta ile abone ol

Bu bloga abone olmak ve e-posta ile bildirimler almak için e-posta adresinizi girin.