Yetimhaneler geleneksel toplumda yoktu. Sindrella’dan hatırlanacağı üzere, en kötü ihtimalle bir eve besleme olarak girerdi ailesi olmayan veya yoksul olan çocuklar. Savaşın kitleselleşmesi ve toplumun tümüne etki etmesiyle birlikte yetimhaneler ortaya çıkmaya başladı. Ülkemizde de ilk yetimhanelerin 1911-12 yıllarındaki Balkan Savaşlarından sonra ortaya çıktığı görülür. Daha sonra da Doğu Cephesi’nde Kazım Karabekir’in yetimhaneler kurduğu bilinir.

Sonrasında ise yetimhaneler giderek arttı. Devletin sosyal hizmet uzmanları uzak bölgelerdeki yoksul ailelere çocuğunuzu okutmak için en iyi yol onu yurda vermek dedi. Ve yetimhaneler, insanın doğasında bulunan aile ve toplum içinde büyümesine inat pıtırak gibi her yerde bitmeye başladı.

Doğal afetlerden sonra da yetimhaneler artmaya başladı. Geçtiğimiz günlerde derneğimize ulaşan bir genç kız, okulunun bittiğini, yurttan ayrıldığını anlatırken, “Neden yurda girdin?” diye sorunca, 1999 Depremi’nden sonra ailemin maddi sıkıntıları oldu. Bu yüzden yurda alındım demişti.

Bu filmi dünyada da çokça gördük. Endonezya’da tsunami faciasından sonra yetimhane patlaması oldu. Aynı şekilde, Haiti Depreminden sonra da. Örneğin Haiti’de depremden sonra yetimhanelere yerleştirilen çocukların yüzde 80’sinin ailesi vardı. Endonezya’da ise bu oran daha da fazlaydı.

Uluslararası yardımları daha çok çekmek, çocukları ticari bir meta olarak göstererek, ve hatta zaman zaman daha fazla bağışçı cezbedebilmek için aç bırakarak, hatta ailelerine para verip çocukları ailelerinden ayırıp yurtlara yerleştirerek yetimhane endüstrisini ortaya çıkaran simsarlar oluştu.

En iyi ihtimalle bizim gibi ülkelerde,  bürokratik ve mali çıkarlar yetimhanelere çocukların yerleştirilmesine neden oldu.

Şimdi Nepal’de bir deprem yaşandı ve uluslararası yardımlar Nepal’e akmakta. Güneydoğu Asya’da zaten yaygın olan yetimhane turizmi, uluslararası gönüllülük gibi kavramlar burada da bir yetimhane endüstrisi yaratmaya aday görünüyor.

Ve birçok sivil toplum örgütü, popülist bir şekilde bu kısırdöngüye, çocuklara faydadan çok zarar veren bu yapıya çanak tutmaya devam ediyor.

Peki sen bu satırların okuyanı, düşünüyor musun uluslararası yardımların etiğini?

Veya bizim ülkemizde bir doğal afet anında bu konuların ne kadar hassasiyetle ele alınabileceğini?

Yok eğer düşünmüyorsan, düşünmeye başlamak için tam zamanı. Eğer pedagog, sosyolog, sosyal hizmet uzmanı, psikolog ve eğitimcilerle çalışan bir kurum değilse bağış yapacağın kurumlar, bu kurumlara bağış yapma.

Eğer çocukların ve ailelerin güçlenmesini sağlamayacaksa dur, düşün.

Tüm farklılıklarımıza rağmen, dünyadaki tüm toplumların temeli ailedir. Unutma!

Bilerek veya bilmeyerek çocukları ailesinden ayırma!

Bağış yaptıkça yetim ürettiğini unutma! Bu da videosu

***

Abdullah OSKAY – Hayat Sende Derneği Yönetim Kurulu Üyesi