Başkaları adına konuşamam. Ama en büyük oğlum 30’larına ulaştığında ve nihayet bir kadınla hayatını birleştirme mevzuunu ciddi ciddi düşünmeye başladığında fark ettim ki torun sevmek istiyorum. 50’lerimin ortasındaydım. Yalnızca birkaç arkadaşımın torunları vardı. Ama mesele bu değildi. Bir zamanlar nasıl çocuk istediysem, şimdi de torun istiyordum.

Yıllar geçti, önce büyük oğlum, iki yıl sonra da ortanca oğlum evlendi. Halen bir torun sahibi olamamıştım. Torunu olan arkadaşlarımın sayısı da artıyordu. Onlardan bahsederken gözlerinin içindeki pırıltıyı görebiliyordum. Artık dayanamıyordum. Bir arkadaşım bana sürekli torunu olan kız çocuğunun kaydettiği gelişmeleri e-maille gönderip duruyordu. Olabildiği kadar uzak durmaya çalışıyordum ama baktım olmadı açık açık nazikçe söyledim: Ne olur beni anla… Senin torunu gördükçe ben daha da çok torun istiyorum. O da azalttı torunundan bahsetmeyi.

Bir partide iki arkadaşım torunlarından bahsediyordu bir akşam… Gene dayanamadım, partiyi terk ettim.

Derken, Ağustos 2005’te, 62 yaşımı sürdürürken en büyük oğlum ve eşi beni dede yaptılar. Bir yerde iş seyahatindeydim, uçaktan iner inmez telefonumu açtım ve mesajı gördüm: Artık bir dedeydim. Yanımdaki tanımadığım yolcuya söyledim ilk olarak: “Öğrenen ilk kişi sizsiniz. Dede oldum ben!” Torunumun bir oğlan olacağını zaten biliyordum. Bir müddet sonra ortanca oğlumla eşinin ikiz kızları doğdu. Çocuklarımın doğum haberlerini aldığım günlerde de ancak bu kadar mutluydum… Daha mutlu olamazdım…

Üç torunum da ülkenin öbür tarafında yaşıyorlardı. Onları istediğim kadar göremiyorum. Bana asla yetmiyor. Çünkü torununuz bütün bagajlardan azade iletişim kurabildiğiniz insan şu dünyada. Ve böyle iletişim kurmayı ne kadar özlediğinizi hissettiriyor size. Bilmiyorum, belki başkaları için böyle değildir ama benim için böyle. Örneğin üç çocuğundan ikisiyle artık görüşmeyen bir arkadaşım var. Kendi gençlik zamanlarımda ben de o kadar kolay bir çocuk değildim. Ama torununuza baktığınızda ne kendi çocukluğunuzu ne de çocuklarınızın çocukluğunu görüyorsunuz.

Öte yandan her fırsatta onları ziyaret ediyor olmamın çocuklarım için stresli bir durum olduğunun da farkındayım. Onları görmek çok güzel ama ne olursa olsun bir miktar gerilim hep var olacak. Annemi çok severdim, ama ne zaman Florida’ya gelse çocuklarımla ve karımla başbaşa kalacağım zamanı suçluluk duygusu eşliğinde iple çekerdim.

Umuyorum ki benim çocuklarım için durum bu kadar da kötü değildir. Onları görmeye gittiğim her yolculuktan sonra dönüp hayatlarına nasıl bir zarar verdiğimi düşünmüyorlardım. Fakat torunlarımdan uzak durmam imkansız. Birlikte o kadar eğleniyoruz ki her ayrılık her iki taraf için de acı kaynağı oluyor. Ziyaretlerimiz genellikle bir haftadan uzun sürmüyor ve sonunda mutlaka karşılıklı ağlaşıyoruz. Torunum “keşke yüz gün kalabilseydiniz” diye yakınıyor bir yandan oğluma bakarak.

Torunların yaşlı insanlar için eğlencenin çok ötesinde getirileri var. Mesela onlarla oynarken siz de fiziksel aktivitede bulunmuş oluyorsunuz. Ayrıca onların taptaze yaratıcılıklarıyla tazeleniyorsunuz. 70’lerindeki bazı arkadaşlarımı torunsuz torbasız gördüğümde işte bu yüzden üzülüyorum. Bir de 60’larındakiler var, onlara bir an önce torun sahibi olmalarını öneriyorum. Bu arada kendi arkadaşlarıma torunlarımla ilgili fazla bir şey anlatmıyorum. Zira kendi tecrübemden biliyorum ki kıskanabilirler.

70’lerinde torun sahibi olanlar da var. Ama onların halleri 50-60 yaşındakiler kadar iyi değil. Çünkü bir torunun bebeklik halinin tadını çıkartacak enerjiye sahip değiller çoğu zaman. Artık çok az insanın 20’lerinde evlenip çocuk yaptığını göz önünde bulundurursak, bu gerçekten üzücü bir durum. Ama yapacak bir şey de yok.

1960’laren anne-babaları, kendi anne-babalarına karşı zayıflardı. Çünkü onların hayatları karman çormandı ve dede ve nineler çocuk bakmak konusunda daha çok şey biliyorlardı. Şimdi ise dede ve nineler de anne ve babalar kadar çaresiz zamane çocukları karşısında. 40’larına kadar çocuksuz yaşamış anne ve babalar, çocuk büyütmeyi çoktan unutmuş dede ve nineler her şeyi yeniden öğrenmeye çalışıyorlar birlikte.

Her neyse… Çok mutluyum. Üç torunum var canım gibi sevdiğim. “Baba” diye çağrılmaktan hiç yorulmamıştım, “dede” diye seslenilmekse yaşlılık hissi vermek bir yana ruhumu dinç tutuyor. Bu kadar güzel olacağını beklemiyordum.

Mark Sherman, Psychology Today