Çocukluğunu doğadan uzak, iç mekânlarda geçiren çocuklar büyüdüklerinde daha sağlıksız oluyorlar. Onlara şehirde ya da doğada kendi iradelerinin yönlendirdiği şekilde var olabilecekleri daha çok imkân sağlamak zorundayız.

Çocukken, kuzey Kanada’nın vahşi doğasında babamın küçük sandalıyla oynama şansına sahiptim. Yılda bir ya da iki hafta, nehir boyunca kürek çeker, su üzerinde hayatta kalmaya çalışırdık. Arada bir orada yaşayan insanlarla karşılaşmalarımız bizim için mutluluk sebebiydi: Bir kunduzun evini inşa etmesi, birkaç geyiğin sığ sularda koşuşturması, tuhaf bir kurt ya da kara ayı…

Toplamda, kuzeyde geçirdiğim zaman birkaç aydan fazla değil. Ama benim tahayyülümde bütün çocukluğumun orada geçtiğini hissettirecek kadar güçlü izleri var. Doğal hayata yapılmış bu yolculuklar, kısalıklarından beklenmeyecek denli güçlü bir etkiye sahipler. Ne zaman doğadan şehirdeki evimize dönsem, doğadan aklımda kalanların bu küçük şehre dair deneyimlerimin yerini aldığını hissederdim.

Hemen yanı başımızdaki golf sahasına bitişik birkaç hektarlık koruluk temel oyun alanımdı. Arkadaşlarımın ve benim en büyük şansıydı bu koru, bu sayede ağaçlar çocukluğumuzun bütüncül bir parçası haline geldiler. Ne yazık ki o ağaçların büyük bir bölümü kesildi ve yerlerine evler yapıldı. Eğer koruluk hâlâ yerinde dursaydı bile, bugünün çocuklarının ağaçları keşfetmek için bizim kadar istekli olacaklarını düşünmüyorum.

Şimdi şimdi çocukların doğayla ilişkisiz bir ortamda büyümelerinin ciddi toplumsal problemler yarattığını anlamaya başladık. İngiltere’deki Royal Society for the Protection Birds kuruluşundan araştırmacı Dr. William Bird, çocuklardaki zihinsel hastalıkların teşhisi ve tedavisi için giderek artan miktarda para harcandığını söylüyor. Öte yandan aynı araştırmacı doğayla gerçekleşecek en ufak bir temasın bile –sınıfın penceresinden görülen birkaç hektarlık bir orman arazisi- bu türden hastalıkların iyileştirilmesinde son derece etkili olduğunu belirtiyor. Dr. Bird, “Doğayla daha çok temas eden çocuklarda ADHD (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) bulguları yüzde 30 oranında azalıyor. Dışarda oynama şansına sahip çocuklar, içerde oynayanlara oranla üç kat daha korunuyorlar bu tür rahatsızlıklardan” diyor.

Bir çocuğun ormanda oynamak için hayal gücünü kullanması eğlenmesini sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda ona özgürlüğün nasıl bir şey olduğunu öğrenme şansı tanıyor, güçlü olmayı ve baskı altında nasıl davranacağını yine kendi deneyiminden öğreniyor çocuk.

Aslında doğada oyun oynamaları için daha fazla imkân yaratmamız gerekirken, biz sözüm ona çocuklar için düzenlediğimiz yeni alanlarda muhtemelen distopik bir çocukluk kültürü üretiyoruz. ABD’li Dr. Joe Frost, Uluslararası Çocuk Eğitimi Konferansı’nda yaptığı bir konuşmada çocuklar için hayatın giderek daha da zorlaştığını söylüyor. Şehirleşme ve yoksullaşmanın artışı, çocuklara yönelik sosyal politikaların uğradığı başarısızlıklar, oyun alanlarının ortadan kaldırılması bu kötüye gidişin başlıca sebepleri. Cep telefonları, sms’ler, video oyunları, online chat gibi aktiviteler ormanların ve dışarda oynanan oyunların yerini daha çok alıyor. Yazar Richar Louv’un tabiriyle bugünün çocukları “doğa eksikliği” hastalığıyla maluller.

Bu durum dünyanın her yerindeki çocukları etkiliyor. Japon fotoğrafçı Keiki Haginoya 1979 yılında Tokyo sokaklarında oynayan çocukları belgelerken, aslında nasıl bir değişime ışık tutacağını muhtemelen bilmiyordu. Çektiği fotoğraflar bugün, oyun alanlarının nasıl da azaldığını, çocukların dışarda var olabilecekleri, doğayı tanıyabilecekleri imkanlardan ne denli mahrum bırakıldığını gösteren birer referans olarak kullanılıyor. 1996 yılında aynı çalışmayı bir kez daha yapan Haginoya, çocuk gülüşlerinin sokaklardan silindiği depresif bir sonuca ulaştı.

Yaşadığımız kalıcı kriz ortamı bu tür sorunlara hızlı çözümler bulmamıza hiç de yardımcı olmuyor. Bildiğimiz en basit ve açık gerçek şu: Doğada oynanan oyunlar çocukların zihinsel sağlıkları için son derece gerekli ve bud a toplum sağlığı demek. Politikacıların bu meseleyi öncelik listelerine almaları gerekiyor. Giderek daha fazla çocuk ilaçlarla yaşamaya, sağlık harcamalarına milyarlarca dolar harcanmaya başladı, sözünü ettiğimiz problem işte bu yüzden de önemli…

Çocukluklarını gri duvarlar içinde geçiren ve doğadan paylarına düşeni almayan çocuklar doğanın korkutucu bir yer olduğunu düşünerek yaşamayacaklar elbette, ama daha sağlıksız ve stresli insanlar olacaklar. Doğayı korumak ve doğada daha çok zaman geçirmeyi teşvik etmek 21. Yüzyılın en temel değerlerinden biri olarak kabul edilmek durumunda. İnsanlığın geleceği için tüm çocuklar doğayı kendi başlarına tecrübe edebilecekleri imkânlara sahip olmalı…

Paul Cooper
Çeviri: Uzuncorap
Kaynak