Advertisement

Yazar: Uzunçorap

Ekin Bilgiç'ten kitap önerileri 1: "Bekçi Amos'un Hastalandığı Gün"

Ekin Bilgiç, yazarımız Esra Ercan Bilgiç’in kızıdır. 3,5 yaşındadır ve 1,5 yaşındaki Devrim Bilgiç’in ablasıdır. Resimli öykü kitaplarına bayılır. Henüz okuma- yazma bilmediği için arkadaşlarına önereceği kitapları annesiyle gerçekleştirdikleri sohbetler aracılığıyla aktaracağız. Ekin’ciğim öykü kitaplarını çok sevdiğini biliyorum. Senin bir çok öykü kitabın var değil mi? Çook var hem de, bir sürü kitabım var. Kardeşim büyüyünce benim kitaplarımı okuyabilir. İzin veriyorum. Kitaplarımı bana sen mi aldın anne? Evet, kızım çoğunu ben aldım. Ben de büyüdüğüm zaman sana bir sürü kitap alacağım anne. Yaşasın, çok sevinirim. Peki sen en çok hangi kitaplarını seviyorsun? Tostoraman. Tostoraman’ı seviyorum. Tostoramaaaan, Tostoraman’ın Yavrusuuu, Yaşlı...

Devamı…

Selen Göbelez: Kısa kısa Kamerun izlenimleri

Yolculuktan bir enstantane: Önümdeki Kamerunlu hatun kişi uçak tam kalkmak üzereyken telefonda konuşmaya başlayınca, ben ana kartal misali “kimsenin hele de benim kızımın hayatını riske atmaya hakkınız yok” şeklinde dilimin döndüğünce Fransızca bağırırken Serena da olaya “ble bleh bleh bleh ” diye katıldı. Gülmem geldi bir yandan… Bir de her Fransızca ortamda “dö” ve “Dako”dan oluşan iki kelimelik Fransızcasıyla dahil olmaya çalışıp girdiğimiz her dükkandan çıkarken, yollarda falan benim konuştuğum herkese el sallamayı da ihmal etmiyor Serena. 19 Kasım Kamerun’dan ilk izlenim: Diş çıkarmakta olan ve durmayan bir bebekle 18 saat süren yolculuk sonrası Pazar sabahının beş buçuğunda yol...

Devamı…

Çok fazla ve yanlış tarafa esnetilen bir kavram: Gıda Güvenliği

Gıda güvenliği konuyla ilgili herkes tarafından farklı tanımlanır. Ben gıda güvenliği denince içeriğe bakıyorum, yani üretim yöntemi doğal mı, içerik doğal olsa bile aşırı işlemden geçerek bozulmuş mu, beni ilgilendiren kısmı budur. Çünkü gıda bir kompozisyon özelliği gösterir, üzerinde uyguladığınız aşırı sıcaklı, basınç, katkı maddesi gibi her işlem bileşimin dengesini değiştirir. Bu elbette üretim metodu için de geçerlidir. Örneğin, GDO yem verirseniz daha çok süt ya da et alıyorsunuz gibi görünebilir, ama bu ürünlerin bileşimi de doğal süt ve etten sapar, o nedenle tüketilemez. Oysa gıda endüstrisinin bakış açısında gıda güvenliği denince hijyen ve ambalaj anlaşılır. Hijyen bir yere...

Devamı…

SALT, lise öğrencileri için belgesel günleri düzenliyor!

SALT Yorumlama, 16 Mayıs 2014 tarihine kadar lise öğrencilerine yönelik belgesel günleri düzenlemeye devam ediyor. Hazırlanan programda, Hülya Karcı ve Meltem Öztürk’ün 2009 yapımı Eylül Çocukları, Soner Sevgili’nin 2010 yapımı Pera Güzeli ve Nejla Demirci’nin 2012 yapımı Gündöndü belgeseli yer alıyor. Eylül Çocukları, Türkiye’nin değişik bölgelerinde doğmuş beş çocuğun gözünden 12 Eylül Darbesi’ni sorguluyor. Pera Güzeli, bir zamanlar İstanbul sokaklarının tarihine tanıklık etmiş olan “laterna”nın bir müzik ve eğlence aracının yanı sıra, farklı kültürlerle beraber yaşamanın sokaktaki dili olduğunu anlatıyor. Gündöndü ise, Ergene Havzası ve çevresinde sanayileşmenin yol açtığı sosyal, kültürel, ekonomik ve ekolojik değişimleri inceliyor. Gösterimler, tüm lise...

Devamı…

Dünyayı etkileyen 5 dahi çocuk ve 11 yaşına kadar yaptıkları

Dahi çocukların 11 yaşına kadar neler başardığını araştırdık ve beşini listeledik. Macar satranç ustası Judit Polgar altı yaşındayken turnuvalara katılmaya başladı, on bir yaşına kadar satranç ustası Vladimir Kovacivic’i çoktan yenmişti. Döneminin en iyi kadın satranç oyuncusu oldu. Başka hiçbir kadın dünya satranç şampiyonasında erkek bir oyuncuya karşı zafer kazanamadı. Polgar ise 9 erkek satranç oyuncusunu yendi. Alman besteci Wolfgang Amadeus Mozart (1756-1791) üç yaşındayken klavsen çalmaya başladı, beş yaşına girmeden üç gün önce ilk müzik parçasını çalmayı öğrendi. Beş yaşında kendi bestesini yaptı, altı yaşında babası ve ablası ile üç buçuk yıllık bir Avrupa turnesine çıktı. Koreli deha...

Devamı…

VeloTurk "1000 Çocuğa 1000 Bisiklet" projesi kapsamında yarışacak!

Bisiklet tutkusu, yaşları farklı, meslekleri farklı, en genci 24, en yaşlısı 50 yaşında beş kişiyi bir araya getirdi. Yaşları her ne kadar farklı olsa da  beş kişinin de pedala bastıkları anda yaşları eşitleniyor ve hep beraber farklı bir dünyaya yolculuk ediyorlar. VeloTurk, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki çocuklara karne hediyesi olarak bisiklet vermek için bir araya geldi. Bisiklete binerken yaşadıkları mutluluğu, imkanları kısıtlı 1000 çocuğun da yaşamasını isteyen bu beş kişinin oluşturduğu VeloTurk, proje kapsamında Avrupa’da belirlediği zorlu yol yarışlarına katılacak ve bir sosyal farkındalık yaratıp sponsor markaların desteğiyle 1000 bisikleti çocuklara ulaştırmaya çalışacak. Tek istekleri ise çocukların özgürce bisiklete...

Devamı…

Bazı anaokulları yaratıcılığı öldürmez

Demet Sunar Caferzat, “Anaokulu Yaratıcılığı Öldürür mü?” diye sormuş. Yazının tamamını okuyunca Caferzat’ın ‘anaokulunun yaratıcılığı kesinlikle öldürdüğü’ yönünde çok kesin bir kanaate sahip olduğu anlaşılıyor. Öyle ki başlık bir soru şeklinde atılmış olmasına rağmen yazarın aslında bir soru sormadığı, bir tartışma yapmadığı, yalnızca sahip olduğu bu çok kesin kanaati paylaştığı söylenebilir. Söz konusu yazı içinde sorunlu bulduğum bazı yerler var, hepsini tek tek ele almayacağım. Bunlar içinde beni en çok rahatsız edeni aşağıya alıntılıyorum: “İşte bu yüzden anaokulları, serbest oyun oynamanın çocukların en temel ihtiyacı olduğu gerçeğine değer vermeyen, bunun yerine çocuğun orada geçirdiği her dakikayı aktiviteye boğarak illa ki...

Devamı…

Borusan Contemporary Mart ayı çocuk atölyeleri

Borusan Contemporary’nin 5-12 yaş aralığındaki çocuklar için, yaş grubuna uygun olacak şekilde her hafta düzenlediği iki saatlik atölye çalışmaları Mart ayında da devam ediyor. Mart ayında düzenlenecek atölyeler ve program ise şöyle: 08.03.2014/ Cumartesi Heykel Sanatı ile Tanışma (6 – 9 yaş) 30 dakika süren rehberli, sorgulamaya dayalı kısa sergi gezisinden sonra atölye çalışmasına geçilir. Türkiye ve farklı ülkelerin sanatçılarının yaptığı heykeller yakından incelenir. Koleksiyonda yer alan üç boyutlu çalışmalardan yola çıkılarak köpük ve benzeri malzemeler özel bir düzenekle dizayn edilen makine ile şekillendirilir. Form inşa gibi becerilerin geliştirildiği, bol kesmeli, bükmeli eğlenceli bir soyut heykel çalışmasıdır. *** 09.03.2014/...

Devamı…

Haydi, anneler sokağa özgürleşmeye…

İki buçuk yaş diye bir şey var. İki buçuk yaş, çoğu annenin kâbusudur aslında. Gerçekten, anlamlı anlamsız, her şeye “hayır” diyen çocuklarla bir yerden bir yere gitmek sosyalleşmek şöyle dursun, evde zaman geçirmek bile zordur. Düşünün ki su içtikten sonra “ama benim ağzım kuru kalsaydı” diye ağlamaya başlayabiliyor bu yaş veletleri. Ne yapacağınızı şaşırıp, “tamam, tamam” diyor, öyle kenarda bekliyorsunuz. Bazen anneanne ve babaanneler meseleyi pek idrak edemeyip, “nasıl beceriyorsunuz bu çocuğu ağlatmayı?” diyorlar. Çocuğunuz, anneniz yetmezmiş gibi bir de çocuğunuz sebepsiz yere ağlarken size pis pis bakan insanlar… Herkes sizin sabrınızı sınıyor gibi. Eeee, artık annesiniz sabır sizin ikinci adınız. Hatta ilk adınız bile olabilir. Bu noktada yapılacak en iyi şey sizin de hissettiğiniz gibi çocuğunuzu emin ellere bırakıp sosyalleşmenizdir. Daha doğrusu kendinize dair bir şeylere daha fazla sarılmanızdır. Bu yaşına kadar Çınar’dan ayrılmak daha zordu. Çocuk tam iki buçuk yaşına geldi ve bizim aurada sanırım bir sızıntı olmaya başladı. Ben kendimi daha özgür hissetmeye başladım. Bir buçuk yıldır devam ettiğim yüksek lisans programı dışında pek çalışma ve sosyalleşme alnını kendime hak görmezken, şimdi yavaş yavaş Çınar’dan önceki yaşamıma ama Çınar’la birlikte dönmeye başladım. Daha fazla yazı yazmaya, daha fazla kendimi dış dünyada var etmeye başladım. Çınar’ı da düşünerek, Çınar’dan ayrı şeyler yapmak… Bu, sosyalleşirken onu hiç yanıma almadığım anlamına gelmiyor. Elbette birlikte tiyatroya hemen her gün parka gidip yeni arkadaşlar ediniyoruz. En yakın arkadaşı ‘Ay’a gidiyoruz hem...

Devamı…

Anaokulu yaratıcılığı öldürür mü?

“Çizgi film izlerken eline birden kağıt kalem alan oğlum kağıda heyecanla bir şeyler çizmeye başladı. ‘Ne çiziyorsun?’ diye sordum. ‘Duyduklarımı çiziyorum’ dedi.” Eskiden çalıştığım bir otomobil dergisi için çocuklardaki otomobil algısı konulu bir haber hazırlamam istenmişti. Ben de soluğu rastgele seçtiğim bir anaokulunda almıştım. Önce 2-3 yaş grubundan çocukların olduğu bir sınıfa girdim. “Sence araba nedir? Bir arabayla ne yapmak istersin?” gibi sorular sormaya başladım çocuklara. Uçan arabalardan süper arabalara uzanan gerçeküstü bir yelpazede, hepsi birbirinden farklı bir sürü cevap geldi çocuklardan. Cevabı çizerek anlatan da oldu, hoplayıp zıplayarak tarif eden de. Yetişkinlere yönelik dergi hazırlayan ben ise bu...

Devamı…