Yolculuktan bir enstantane: Önümdeki Kamerunlu hatun kişi uçak tam kalkmak üzereyken telefonda konuşmaya başlayınca, ben ana kartal misali “kimsenin hele de benim kızımın hayatını riske atmaya hakkınız yok” şeklinde dilimin döndüğünce Fransızca bağırırken Serena da olaya “ble bleh bleh bleh ” diye katıldı. Gülmem geldi bir yandan…

Bir de her Fransızca ortamda “dö” ve “Dako”dan oluşan iki kelimelik Fransızcasıyla dahil olmaya çalışıp girdiğimiz her dükkandan çıkarken, yollarda falan benim konuştuğum herkese el sallamayı da ihmal etmiyor Serena.

19 Kasım
Kamerun’dan ilk izlenim:
Diş çıkarmakta olan ve durmayan bir bebekle 18 saat süren yolculuk sonrası Pazar sabahının beş buçuğunda yol kenarında koşu yapan Kamerunlu kadın ve erkeklere yorgun ve şaşkın gözlerle bakakaldım…

20 Kasım
Yaounde’de her adım başı birileri birşeyler satıyor, telefon, döviz, saat, terlik, kolye, kürdan, garip garip içecekler, T-shirt, kartpostal… Bugün evin yakınındaki Fransız Kültür Merkezi’nde kanguruda asılı Serena’yla Afrika’da çizgi romanlarla ilgiliyi sergiyi gezmeye çalışırken iki kez birileri çok gizli bir şey söyleyecek gibi yanıma gelip kolye satmaya çalıştı, ellerindeki kutuda çoğu plastik garip garip kolyeleri göstererek. Fes’de değerli taş diye plastik kolyeleri bize kakalayan Berberi esanaftan sonra dilimiz yandığından hiç mi hiç yanaşasım olmadı valla bu tekliflere..

Bu arada geleli 3 gün oldu, hemen alışıverdik buraya da, insanoğlu muazzam bir adaptasyon gücüne sahip nasıl bir canlı, her seferinde kendime hayret ediyorum.
Şimdilik zamanımız daha çok evde geçiyor. Evden memnunuz: geniş, 3 tane banyo ve bir sürü dolap, çekmece, vs.. var. 12 katlı bir apart otelin 6. katındayız, karşımızda Hilton ve de birtakım bakanlık binaları falan var. Alışveriş için Casino denen Fransız market zinciri çok yakında, her tür Fransız ürünü bulmak mümkün ama ithal olduğu için pahalı. Bu arada “mahallemizi” tanıyoruz yavaş yavaş. Yine yakında Fransız Kültür Merkezi var, bugün orda bir çizgi roman sergisine uğradık, haftaya da kukla tiyatrosu festivali varmış, Serena için ilginç olabilir, gideceğiz bakalım.
Burada insan Sri Lankalıların yüzünden eksilmeyen gülümsemeyi arıyor doğrusu. Sonuçta Afrika’dayız sert yaşam şartları insanların yüzünden okunuyor.

Burada gezilecek pek yer yok diyorlar ama havaalanı tarafında bir Hayvanat bahçesi, daha yakında da bir park varmış. Aslında rehberlerde bayagı bir restoran var ama Jerome’un iş arkadaşları dışarda yiyip mideyi bozuklarından pek dışarda yemiyorlarmış, Jerome işe konserve felan götürüyor, şimdi o eski sefertaslarından olacaktı… Ama ben yine de temiz ve yerel yemeklerin yapıldığı bir yer bulabileceğimiz inancındayım. Bu arada 2 akşamdır yandaki gece kulübünden yankılanan soul ritimleri insanı fena halde cezbediyor, Serena’yı babasına bırakıp o mekan nereyse yavaş yavaş kaymamak için kendimi zor tutuyorum.

Küçük civciv Serena da gayet iyi, ishali geçti, iştahı yerinde ama diş ağrısı devam, zavallıcık gidip gelip dolaptaki ilacını istiyor benden. Ayrıca mango ve papayalara kavuştuğu için de gayet memnun.

23 Kasım
Serena’ya Kamerunlu talipler çıkmaya başladı bile. Yolda yürürken “İşte benim gelinim” diye sevenlerin sayısı arttıkça artıyor, köşede telefon kontörü satan aile ve Serena’dan birkaç ay küçük oğulları pek bir ilgilendiler kızımla. Artık ne olur bu işin sonu bilemem…

24 Kasım
Kamerun’unda elbette bir Eto’o furyası hakim, her genç Eto’o olma hayalinde, her yerde Eto’o formaları satılıyor, görünen o ki bir forma almadan geri dönmemeli…

25 Kasım
Bir haftadır hâlâ Kamerun yemeği yiyemedik ama son zamanların en iyi pizzasını Yaounde’de “La Terrsasse” adlı restaurantta yiyecekmişim da yiyecekmişiz meğer.Ara sıra beni paranoyaya sokan sivrisinekler dışında herşey güzeldi. Kamerun sıtmanın yaygın olarak görüldüğü bir ülke ve özlelikle gün batımından sınra sivrisneklerden iyi korunmak lazım. Koruyucu amaçlı tabletler var yan etkilerinden çekinip (mesela mideyi mahvediyormuş), biz bile kullanmadık, Serena’ya hele hiç olmazdı…

28 Kasım
Musluktan ara sıra kahverengi akan su dışında herşey yolunda. dünyada 1,2 milyardan fazla insanın suya ulaşamadığını hatırlarsak, 24 saat musluktan (hem de sıcak) akan suya şükretmek gerek…