Advertisement

Yazar: Gülen Kurt Öncel

Acılarınızı nasıl alırdınız?

Soma “katliamının” ilk günü olayın televizyondan ve sosyal medyadan gelişmelerini takip ederken hırsla bir yazı yazmıştım. O zaman daha içeride 15 yaşında bir çocuk olduğu iddiası vardı. Yazı bunun üzerine kuruluydu. Sonra bu iddia yalanlandı ve ben yazıyı rafa kaldırdım. Sonra iç dökmek için yazdım kendi kendime. Bir nevi hesap sorma, eleştirme, kızma, delirme hali hâkimdi yazılarda. Kendime mukayyet olamıyordum. Hele ki günden güne ölü sayısı arttıkça ve iddialar, olaylar çirkinleştikçe üzerimdeki delirme hali giderek arttı. Sonra bir iç sıkıntısı oturdu yüreğime hiçbir şey mutlu etmez oldu. “Neyin var?” diyenlere “Bilmem, iyi değilim” diyordum. Bu tür felaket zamanlarında medya...

Devamı…

Çocuk ile kamp…

Havaların ısınmaya başlamasıyla uzun zamandır gerçekleştirmek istediğimiz çadır kampı maceramızı gerçekleştirdik. Çocuk ile çadır kampını gözünde büyütenler ya da bir an önce gerçekleştirmek isteyenler için kendi deneyimimizi sizlerle paylaşmak istedim. Semih ile kamp yapmışlığımız vardı ancak bizim kız ile yapmamıştık. Geçen sene eylül ayında gerçekleştirdiğimiz zorlu Karadeniz turundan sonra Gülse ile her yere gideriz dedik. (Karadeniz turumuzu da daha sonra sizlerle paylaşacağım). Bu arada, bu mevsimde en fazla bir gece konaklamalı kamp alanı ve aktivitesi arayışına girdik. Tam “nereye gitsek?” diyerek bakınırken TEMA Eğitim Bölümü Başkanı arkadaşım Burcu, facebook’ta Kampa Gidelim mi Baba? etkinliğini paylaştı. Burcu gidiyorsa gidilir zaten...

Devamı…

Bugün 23 Nisan, hiç neşe dolmuyor insan!

Bugün 23 Nisan ama hiç neşe dolmuyor insan. – Pamir gibi 101 çocuk kentsel ve kırsal alanda yaşamını yitirdi. – İş cinayetleri yüzünden 89 çocuk, – Şiddet yüzünden 41 çocuk, – Berkin gibi, toplumsal olaylar yüzünden 3 çocuk, – Askeri mühimmat yüzünden 5 çocuk, – Yargısız infaz yüzünden 4 çocuk, – Kamu hizmeti sırasındaki yani okullarındaki ihmaller yüzünden 21 çocuk yaşamını yitirdi 2013 yılında. Yaşama hakkı elinden alınan bu çocuklar bugün bizimle bayram kutlayamazken nasıl neşe dolacağız?! Bunların yanında, – Bireysel silahlanma yüzünden daha dün bir abi kardeşini vurdu. – Ha bir de yüzmek eğlenmek istedi nereden bilsin şehrin...

Devamı…

Bizim kız ile seçim sohbetleri…

Hafta sonu havayı güzel görüp dışarı attık kendimizi. Sokaklar bayraklarla dolu tabii, trafik de felaket. Arabada sıkılan bizimki başladı sorular sormaya. Sorduğu sorulardan verdiğim cevaplara, aldığı cevaplardan yaptığı yorumlara, bir çocuğun gözünden mesele nasıl görünüyor paylaşmak istedim sizlerle. Gülse 3 buçuk yaşında çevresini merak eden ve bol bol soru soran bir çocuk. Bizim kafamıza takılan sorular ile onunkiler arasında çok farklılık olmadığını anladık onunla bu konuyu konuşurken. Bu yaştaki bir çocuğa seçimi anlatmak ve onun anlaması beklemek değildi niyetimiz sadece onun merakını gidermek istedik. Fazla detay vermedik akışına bıraktık ve aşağıdaki sohbeti gerçekleştirmiş olduk. 15 Mart Cumartesi Moda yolunda… Gülse: Anne bu bayraklar ne her yerde? Gülen: Güzelim bir sonraki hafta sonu seçim var. Gülse: Seçim mi? Ne seçeceğiz? Gülen: Off çok zor sorular hep bana geliyor sen cevap ver, Semih. Semih: Gülse, yaşadığımız yerin başkanını seçeceğiz, sınıf başkanı gibi. Biz kim olsun diye karar vereceğiz, o da nereye ne yapacağına karar verecek. Mesela şuraya park olsun mu? Gülse: Peki bayraklar niye var bu kadar çok? Gülen: Kimi seçeceğimizi görmemiz için bayraklarda resimleri var. Gülse: Hep amcalar var. Bence bir abla seçelim. Gülen: Ablalar da var ama daha az maalesef. (Bu arada Tayyip’in koca posterini görünce…) Gülse: Peki yine Tayyip istifa oynayacak mıyız? Gülen: Onu ne zaman istersen oynarız canım. Gülse: Ben kimi seçeceğim? Gülen: Sen daha seçemeyeceksin. Oya ablan, Merve ablan kadar olunca seçebilirsin. Gülse: Ben niye seçemiyorum?!...

Devamı…

Validebağ Korusu'na dokunma!

Bizim kıza “bugün ne yapmak istersin?” diye her sorduğumda o günkü planlarının, yapmak istediklerinin bir yerinde mutlaka koruya gitmek vardır. “Anne ormanımıza gidelim” der. Onun orman olarak hayatında önemli bir yere sahip olan bu yer ile bizim tanışmamız ise hamilelik sürecime denk düşüyor. Yani anne karnında burayı sevmiş bizimki. Bol bol yürüyüş yapmak için geldiğimiz koruya, kızım doğar doğmaz ona temiz hava aldırmak için gelir olduk. Ardından ilk adımlarını atmaya başladığında, “düşerse toprağa, çimene düşsün” diyerek getirdik koruya. Sonra okula başladı, “ağaçları tanısın” diye korudaydık. “Hayvan sevgisi aşılayalım” dedik koruya gelip emekli amcaların, teyzelerin hayat arkadaşları olan köpekleri ile...

Devamı…

Peki ya bizim annelerimiz?

“Annelik bir başkaldırı ve direniş” demiş Ayşegül Yalkın yazısında, beğendiğim bu yazıyı okurken sürecin, sistemin aslında herkes için aynı olmadığı fikri de belirdi bende, kendi deneyimim canlandı gözümde. “Anne var, anne var” diyen bir girişle söylemeliyim ki tabii ki herkesin kendi doğruları ve kuralları var çocuk büyütürken, hamilelikle başlayan kendi hikâyesi var herkesin. Ama değişmeyen bazı şeyler var işler yürürken. Anne olanların anneleri de var bu hikâyenin bir yerlerinde. Ayşegül Yalkın’ın annelik için kullandığı, “sürekli bilgiçlik taslayan ve sizi eleştirenlerin varlığıyla bir ruhsal bataklık!” tarifini okuyunca yaşadıklarımı farklı açıdan da tarif etmiş olduğunu anladım. Büyükler her şeyi bilir evet...

Devamı…

Bazen hayat filmlerdeki gibi…

07 Şubat 2014… Bazen hayat filmlerdeki gibi… Akşam saatleriydi telefon çalmıştı ama duymamıştım, bizim kız hastaydı ve malum çok huysuzdu, onunla ilgileniyordum. Yaklaşık 20 dakika sonra telefonu elime aldığımda Gökçe’nin adını görünce heyecanlandım. Akşam çocuklar uyuduktan sonra arıyorsa kesin doğuruyor, dedim, ara Metin’i. Metin, ‘suyu geldi galiba’ dedi, İlyas’ı bırakamıyordu tabii, evde kalmıştı. Gökçe en yakındaki hastaneye gitmişti. Nasıl giyindim, nasıl çıktım bilmiyorum, arabaya bindiğimde camlar buğu yapmıştı ama acelem vardı dörtlüleri yakıp gazladım ki telim bir daha çaldı. Gökçe, hafif titrek bir ses ile ‘suyum geldi doğum başladı’ dedi. ‘Geldim hastanenin önüne’ dedim ama geç kalmıştım. Annesi Değer...

Devamı…

Bizim evde cadılar prenseslere karşı…

Günlerden bir gün bizim kızın okula kitap götürme günüydü. Kendine göre bir düzenle dizdiği kitaplarının içinden en çok sevdiği Süpürge’de Yer Var Mı?i elinde, “anneee cadılı kitabımı götürelim” diyerek kapıda hazırdı. Cadı, süpürgenin üstünde maceralara yol alırken yanında ona ihtiyacı olan hayvanları da götürüyor, her bir durakta yeni bir hayvan yolculuğa katılıyordu. Sonra cadının başı sıkışınca hayvanların hepsi bir olup cadıya yardım ediyorlardı. Bu macerayı arkadaşlarıyla paylaşmak için çok heyecanlıydı. Akşam okuldan alırken kapıda dudakları sarkmış olarak buldum, bıraktığımdaki halinden eser yoktu. Ben daha sormadan anlatmaya başladı.” Anne arkadaşlarım kitabımı beğenmediler. İçinde cadı varmış, cadılar korkunçmuş, hiç eğlenceli değillermiş....

Devamı…

Sıra sıra işler, dizi dizi dişler, "gel beraber oynayalım" der bu gülüşler…

Yarıyıl tatili, bayram tatili, kar tatili, hastalık, resmi ve resmi olmayan keyfi tatiller nedeniyle okula verilen ara sonrası uyum sorunları baş göstermekte. Geri dönüşler çocuklar için oldukça zor. Hafta sonu sonrası bile okula adapte olabilmek güç. Çoğumuz aşağıdakilere benzer cümleler ile karşılaşıyor ve kayıtsız kalamıyoruz. “Sadece oynamak istiyorum, çok az, hadi gel sen şimdi kelebek ol ama sarı kelebek ben de mavi kelebeğim yok yok mor olucam, sen bugün işe gitme ben de okula gitmiyim, tatil bitmesin” Her gün işe gitmek gerek malum. Peki neden? 3 yaşında bir çocuğa hayata dair bu kadar önemli bir konuyu nasıl anlatmalıyız? Anlaması...

Devamı…

Sistemin kölesi olmayın, doğuranı boğmayın!

Doğuracak arkadaşlarım, İlk defa mı doğuruyorsunuz? Sizi neler bekliyor merak mı ediyorsunuz? Buyurun bakalım. Mesele göründüğü gibi değil, olduğu gibi. Öncelikle hamile olduğunuzu öğrendiğiniz andan itibaren 3 ay geçmesini bekler, her şey yolunda ise sağa sola söylersiniz. İlk karşılaştığınız soru kız mı, erkek mi sorusuna cevap vermek gerektiği için doktorunuzdan bir an önce cevabı almak zorunluluğu hissedersiniz. Bu amaç uğruna her hafta ultrasona girmek isteyebilirsiniz. İlk aylardan itibaren hamilelikle birlikte ne kadar güzelleştiğiniz, ne kadar harika bir duygu olduğu yönünde çevrenizden birtakım şeyler duyar ve anlamaya çalışırsınız. Oysa ki mide bulantısı, iştahsızlık, uyku hali, asabiyet vb. bir sürü yeni...

Devamı…