Kızım bir süredir tırnaklarını kemiriyordu. Çocuklarda tırnak yeme davranışının sebebi temelde kaygı yüksekliği imiş ve stresle başa çıkabilmenin bir yolu olarak bu davranışı sergilermiş çocuklar. Özellikle 5-6 yaşlarında daha sık görülürmüş.
Kızımın bu davranışının farkına varmam uzun sürdü çünkü anlaşılan o ki ilk on – onbeş gün boyunca yalnızca onun yanında olmadığım zamanlarda yapıyordu bunu. Günün sonunda birbirimize kavuştuğumuzda stresi azalıyor ve benim yanımda tırnaklarını kemirmeye o kadar da ihtiyaç duymuyordu.
İki ay kadar önce bir gün tırnaklarını kesmek için kızımın ellerine baktığımda, tırnaklarının hiç uzamamış olduğunu fark edip şaşırmıştım. Babası ya da anneannesinin kesmiş olabileceğini düşünüp üzerinde durmamıştım. Aradan bir haftaya yakın bir süre geçtikten sonra tekrar ve bu kez daha yakından baktığımda tırnaklarının kemirilmiş olduğunu fark ettim. Bunun nasıl olduğunu kendisine sorduğumda yanıt olarak bana tırnaklarını dişleriyle kopardığını söyledi. Hemen ona bunun doğru bir davranış olmadığını anlatmaya çalıştım. “Elindeki mikroplar ağzına bulaşırsa seni hasta edebilir” gibi şeyler söyledim.
Tırnaklarını kemirdiğini fark etmemle birlikte kızım benim yanımda da bu davranışı sergiler oldu ve günden güne sorun daha ciddi bir hal almaya başladı. İtiraf etmeliyim zaman zaman buna içten içe sinirlenip kızımı üst üste pek çok kez uyardığım oldu. Hem de kalabalık ve sosyal ortamlarda da bir kaç kez yaptım bunu.
Sonradan araştırıp okuyunca ve bir uzmana sorunca öğrendim ki tırnaklarını kemiren çocuğu sık sık uyarmak, hele bunu topluluk içinde yapmak asla yapılmaması gereken, sorunu daha da körükleyen temel bir hata imiş. Sorunu çocuğun üzerinde baskı kurmadan ve davranışın nedenine odaklanarak çözmeye çalışmak gerekirmiş.
Bunu öğrendiğimden beri kızımın bu davranışının nedenlerine odaklanmaya ve bu nedenleri ortadan kaldırmaya yönelik çözümler bulmaya çalışıyorum elbette. Fakat bunun yanında son bir haftadır bir de yaprak kemiren gül tırtılından yardım alıyorum.
Geçen yılın bahar aylarında ipek böceği arayışımız sonuçsuz kalınca, yaz tatilinde bahçedeki güllerin yapraklarını kemiren gül tırtıllarını beslemeye başlamıştık. Kızım tırtılların gül yapraklarını nasıl kemirdiğini çok yakından inceleme fırsatı bulmuş ve “bu güzel yaprakları kıtır kıtır kemirip güzelliklerini bozuyorsunuz, kemirmeyin bakayım sizi yaramazlar” diyerek tırtıllara kızar olmuştu.
Geçen hafta kızıma gül tırtıllarını hatırlayıp hatırlamadığını sordum. Hatırladığını söyleyince ona ellerine özel bakım yapacağımı söyledim ve bu sırada gül tırtılları hakkında benimle sohbet etmek isteyip istemediğini sordum. Hem “özel bakım” hem de “sohbet” kelimelerini aynı cümle içinde duyunca gözleri parladı. Uykudan önce sıcak suda yumuşattığımız minik tırnakları kesip törpülerken, tırtılların gül yapraklarının güzelliğini nasıl da bozduklarından bahsettik.
Sohbetimizin en hararetli yerinde bana “Tırnaklarımı ben kemirmiyorum anne, dişlerim kemiriyor biliyor musun? Dişlerime engel olamıyorum” dedi. Yalnızca “Hımm” demekle yetindim, dinlemeye devam ettim. “Ah, bu yaramaz dişlerim, aynı tırtıllara benziyorlar anne, sözümü dinlemiyorlar” diyerek açıklamasını sürdürdü. Bu kez de yalnızca “Hı hı, anlıyorum” demekle yetindim ve ellerine krem sürerken ona özel bakımın sona erdiğini söyledim. Ondan ellerine bakıp ne düşündüğünü bana söylemesini istedim. “Ellerim çok güzel oldu anne, teşekkür ederim” dedi ve birbirimize sımsıkı sarıldık.
O geceden sonra, minik ellere iki kere daha özel bakım yaptık. Anlaşılan o ki, yaprak kemiren gül tırtılları da, söz dinlemeyip tırnak kemiren dişler de artık yaramazlık yapmayı bırakmış.
Belli ki bir keramet var bu hikâyede.