Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Avrupa Koleji Okulları Bilim Kurulu Üyesi Dr. Kamile Hamiloğlu, yabancı dil eğitimindeki önemli noktalara dikkat çekerek, “Yabancı dil eğitimine erken yaşta, doğal ya da doğala yakın ortamlarda başlanmalıdır” diyor.
Yabancı dilin çok önemli olduğu günümüz dünyasında eğitim kurumları bu konuya büyük önem veriyor. Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Avrupa Koleji Okulları Bilim Kurulu Üyesi Dr. Kamile Hamiloğlu, yabancı dilin ‘öğrenilmesi’ yerine ‘edinilmesi’ gerektiğini belirterek yabancı dil “öğrenimi” demek yerine, doğallığı, gerçekliği ve sürekliliği ifade eden “edinimi” sözcüğünün tercih edilmesi gerektiğini düşünüyor. Çünkü ona göre, “Bir dili, yapay bir sosyal ortamda ve herhangi bir disiplin gibi çalışarak kazanıyorsanız ‘öğrenmek’; daha doğal bir sosyal ortamda ve biçimde ve de pek farkında olmadan kazanıyorsanız ‘edinmek’ anlamına geliyor.” Bunu sağlamak için sınıf ortamında bile bir yabancı dilin kullanılabileceği doğala yakın ortamlar yaratmanın, o dilin edinimine katkıda bulunacağını ifade eden Dr. Hamiloğlu, yabancı dil eğitiminin mümkün olan en erken yaşta başlamasının önemli katkı sağlayacağını düşünüyor. Bunu yaparken, anadilini de öğrenme sürecindeki çocuğun o sürecini zedelemeden, dikkatle izlemek gerektiğini ve çocukların anadilleri dahil aynı anda birkaç dil daha edinebileceklerini kaydediyor.
Birden fazla dil öğrenmek
Hamiloğlu, ebeveynlerin çocuklarıyla birlikte, kendilerinin ya da çevrelerinin anadili olmayan bir yabancı dil ile iletişim kurmaya çalışarak onlara bu dili öğretmesinin pek mümkün olamayacağını belirtti. Bunun nedenini ise şöyle açıklıyor:
“Örneğin bir Türk ebeveyn çiftin, Türkiye’de yaşarken, kendilerinin de yabancı dil olarak bildikleri İngilizce ile çocuklarıyla İngilizce konuşmaya çalışmaları çoğu kez başarısızlıkla sonuçlanır. Çünkü çocuk ev içinde ve dışında (televizyon, akrabalar, arkadaşlar vb) her an anadili ile karşılaşmakta ve çevresindeki doğal dilin o dil olduğunu fark etmektedir. Bu nedenle, ana babasının yapay bir dilde konuşmaya çalıştığını, yani o dilin onların kendi dili olmadığını kolaylıkla fark edebilir ve o dilde onlara karşılık vermeyi reddeder. Çünkü çocuk öncelikle, ebeveynleri ile gerçek ve anlam boşluğu olmayan bir iletişim içinde olmak ister. Kısacası, çocukların, dillerin yapay veya doğal bir biçimde kullanılıp kullanılmadığını gayet rahatlıkla anlayabilme yetenekleri vardır. Ancak okulda aldığı yabancı dilin, yabancı bir dil olduğunu fark eder ve o eğitime olumlu karşılık verir. Bir çocuk, o dilin anadil olarak konuşulmadığı bir ülke de bile uygun ortamda ve yöntemle birden fazla dil edinebilir. Çocuk beyni zaten dil(leri) karıştırmadan edinmeye programlıdır, yeter ki biz dışarıdan yanlış müdahale edip bu programları karıştırmayalım.”
Dr. Hamiloğlu, yabancı dilin özellikle ergenlik dönemine kadar daha kolay edinildiğini de vurguluyor.
Çocukla empati
Dr. Hamiloğlu anne babanın yabancı dil öğrenen çocukla empati kurması gerektiğini de belirterek şu örnekleri veriyor:
“Daha okuldan yenice gelmiş, dinlenmemiş, günün yorgunluğu içindeki çocuğa, ‘Bugün İngilizce dersinde neler öğrendin, anlat bakalım’ demek işten gelen bir ebeveyne, ‘Bugün işyerinde neler oldu? Hepsini anlat bakalım’ demekle eşdeğerdir. Empati kurabilen bir ebeveyn, bu duyguyu tahmin edebilir ve soru biçimini değiştirebilir. Onun yerine, çocuğun önce sıcak evinde dinlenmesini, rahatlamasını, daha sonra da sohbet esnasında kendinin gün içinde neler yaptığını dolaylı olarak anlatıp, ‘Umarım sen de güzel bir gün geçirmişsindir’ diyerek sohbet konusu açabilir. Çok klasik bir örnek ama, tanıdıkların yanında, ‘Haydi canım, İngilizce konuş duysunlar’ ya da yabancı misafirlerin yanında ‘Haydi İngilizce konuş da bir duyalım”’demek, doktor bir babaya ‘Haydi bir ameliyat yap da görsün herkes’ demekle eşdeğerdir, ve çocukla aradaki empatiyi yok ettiği gibi, sürekli sınanma duygusu çocuğu yıpratır, o dile karşı antipati geliştirmesine yol açar.”
Dil edinimini neler etkiler?
Dr. Kamile Hamiloğlu çocuğun dil öğrenmesini etkileyen faktörleri şöyle sıralıyor:
“Bir insan, yabancı dil edinirken onu yaşı, kişiliği, öğrenme biçimleri, motivasyon düzeyi ve en önemlisi edinimsel eğilimi (aptitude) etkiler. ‘Edinimsel eğilim’ dediğim şey-aslında çevirisini zorlukla yaptığımız ve Türkçe de karşılık bulamadığımız bir terim- her insanda farklılık gösteren; yetenek, eğilim ve kapasite karışımı; doğuştan geldiği varsayılan bir durumdur. “O çok kolay yabancı dil öğrenir” diye tanımladığımız bir çok insanın edinimsel eğilimi yüksektir. Ya da ‘Ne yapsam öğrenemiyorum, dile kabiliyetim hiç yok’ diyen bir çok insanın edinimsel eğilimi düşüktür. Erken yaşta dil eğitimine başladığı halde, çekingen kişilikli, motivasyonu düşük, edinimsel eğilimi düşük bir çocuk, o dili diğerlerine göre daha yavaş edinebilir veya kullanabilir.”