Baba adayları… Hiç kuşku yok ki hepiniz iyi birer baba olmak istiyorsunuz. Bazılarınız bu işi büyük bir başarıyla yürüteceğini düşünüyor, bazılarınızsa tüm iyi niyetinize rağmen içinizdeki tedirginlikten kurtulamıyorsunuz. Tabii ki bu babalık hadisesinin tam olarak nasıl yapılması gerektiğini anlatan bir kullanım kılavuzu yok. Sonsuz değişkenin bir araya gelmesi nedeniyle herkeste geçerli olacak bir reçete yazmak da mümkün değil; ancak iyi bir baba olmak için dikkat etmeniz gereken asgari kurallar belli. Onları uygulayıp, bu arada da karakterinize, aile yapınıza, çocuğunuzun karakteri ve beklentilerine göre özgün müdahalelerle kendi dünyanızı yaratmanız ise işten bile değil.

Önce kendinize güvenin. İşler iyi gidecek. Gelin şu videoyu izleyip başlayalım. İşler kötü gidiyor gibi görünse de bakın içinizden nasıl bir kahraman çıkıp, toparlayacak hayatı. İzleyin, sonra da 10 kural içinde, işe yarayacağını düşündüklerinizi yarın bir gün hayata geçirmek üzere bir kenara not alın.

1. İyi baba olmayı kendinize hedef olarak koymayın.
Tamam, “İyi bir baba olmanın 10 yolu” başlıklı bir yazının ilk maddesinin bu olması garip gelmiş olabilir size. Ama gerçek de bu. “İyi baba olmak” hedefi, iş yerinde üzerinize aldığınız bir görev değil. Bir bitiş tarihi de yok. Dolayısıyla oturup da bu işi bir projeye çevirmeniz gerekmiyor. Önce bir rahatlayın. Bir adım geri çıkıp kendinize, çocuğunuza, eşinize bakın. Bu hayat sizin ve bu resim içinde siz de babasınız. Milyarlarca diğer baba gibi bir baba. Gördüğünüz o çocuk da ne uzaylı, ne dünyanın -sandığınız gibi- en tatlı ya da zeki çocuğu; o da milyarlaca çocuktan herhangi biri. Dediğimiz gibi; durun, bakın ve rahatlayın. Her şey çok normal aslında.

2. Önyargılarınızdan sıyrılın.
Türlü önyargılarınız olması normal. Toplumsal kodlamalardan kişisel deneyimlerinize kafanızın içi tıka basa doldurulmuş durumda olabilir. Çocuk bakımında anneye yüklenen rol, birçok zaman babaların işine geliyor olabilir. Unutun bunları. Siz o evde aksesuvar değilsiniz. Babanız sizinle ilgilenmemiş, çocukluğunuzu annenizin şefkatli kollarında geçirmiş olabilirsiniz. Geçti o günler. Hepsini unutun ve o bebeği büyütürken neler yapabileceğinizi düşünün. Belki de neyi, niçin yapamayacağınızı var saydığınızı. Unutmayın, o bebeği emzirmek dışında yapamayacağınız hiçbir şey yok aslında. Altını değiştirebilir, mamasını hazırlayabilir, onu uyutabilir, gezdirebilir, onunla oynayabilir, konuşabilirsiniz.

3. Kendinizi kaptırmayın.

Önyargılardan sıyrılıp da bebek – çocuk bakımına ortak olacağım derken, tersinden bir tuzağa düşüp, iyice kendinizi de kaptırmayın tabii. Baba olmanız, insan olduğunuz gerçeğini değiştirmedi ki. Halen bir hayatınız var. İşiniz, arkadaşlarınız, özel zevkleriniz… Babalığa kaptırıp da kendinizi kaybetmeyin. Kısa vadede size iyi gibi gelse de inanın sabaha acısı çıkacaktır bu seçimin. Bir süre sonra “Çok sıkıldım, bunaldım, özel hayatım kalmadı” diye isyan ettiğinizde “Kim dedi sana bu kadar kaptır ve kendini yok et” diye sorarlar adama. Sakin olun. Baba olmadan önceki hayatınızı, mümkün olduğunca sürdürmeye çalışın. Belki arkadaşlarınızla buluşma sıklığınız değişebilir, belki her maça gidemeyebilirsiniz, belki istediğiniz kadar geç gelemezsiniz eve ama mutlaka arkadaşlarınızla buluşmaya, maça gitmeye, iş sonrası kendinize zaman ayırmaya devam edin.

4. Eşinize / sevgilinize destek olun.
İlk üç maddenin çocuğunuzun annesi için de geçerli olduğunu sakın unutmayın. Muhtemelen “dünyanın en iyi annesi olmak” derdine düşecektir. Onu sakinleştirmeye çalışın. Türlü önyargıların tesiriyle kendini baskı altında ve yetersiz hissedecektir. Ona destek olun, üzerindeki baskıyı hafifletin. Ve en önemlisi, kendine zaman ayırmasını sağlayın. Zaten bunu talep ediyorsa, işiniz kolay. Sorumluluk almanız halinde kendine zaman ayırabilecektir. Yok bunu talep etmiyor ve kendini annelik mevzuuna çılgınca kaptırmışsa, bu yanılgıdan kurtulması için usul usul çaba harcayın. Dışarı çıkmasını, arkadaşlarıyla zaman geçirmesini, kendine alan yaratmasını sağlamak adına çaba gösterin.  Unutmayın; bunu yaparken sadece ona değil, uzun vadede kendinize de yardım ediyorsunuz. Kendini çocuklarına ve eve adamış bir kadının patlama anına şahit olmayı gerçekten istemezsiniz. En iyisi işlerin o noktaya gelmesine izin vermeyin. Unutmayın, iyi bir baba olmanızın yolu, yanınızda mutlu bir anne olmasından geçiyor.  

5. Unutmayın: Kışlada nöbet tutmuyor, birlikte bebek büyütüyorsunuz.
İşten döndüğünüzde yarım saat bebekle ilgilenmek, evin toparlanmasına ya da bebeğin beslenmesine yardım etmek vicdanınızı rahatlatıp, gecenin kalan kısmında uyumanız için yeterli değil. İki saatte bir uyanıp, ağlayan bebeğin istediği şey annesinin memesi -yani süt- olabilir; evet, haklısınız o meme de sizde değil ama bu, fosur fosur uyumayı sürdürmeniz için de yeterli bir gerekçe değil. Eşinizle birlikte kalkmaya gayret edin. Uzakta kalmış bir pikeyi vermekten, eşinize su getirmeye kadar birçok işe yarayabilir bu tercihiniz. Hiçbir şey olmasa, yanınızda sizi gördüğünde daha iyi hissedecektir. Gece boyunca ara ara duyduğunuz o ağlama seslerini es geçmeyin. Yanınızda, gerçekten yorgun bir kadın olacak. Duymadıysa, onu uyandırmak yerine siz kalkın, bebeği kontrol edin. Duyup da kalmaya meylettiyse eşiniz, onu yatırıp siz kalkın. Tabii ki hepsinde değil. Paylaşarak. Bu işi abartıp, kendinizi perişan ederek de değil. (Bakınız, madde 3.)

6. Eşinizi sevin. Anlayışlı olun. Ona sevginizi gösterin. Söyleyin ve hissettirin.
Evinizde yorgun bir kadın olacak. Hatta belki de tanıdığınızdan, sevdiğinizden farklı bir kadın. Belki iletişim kurmanızın zor olduğu günler geçireceksiniz. Uzun hamilelik süreci, doğum ve o güne kadar alınmış en büyük sorumlulukla yüzleşmiş bir kadın. Muhtemelen aldığı kilolardan şikayetçi. Hormonları, kendine bile yabancılaşmasını sağlayacak farklılıkta işliyor. Sabırsız ya da yanlış anlamalara çok meyilli. Sakin olun. Bazen çok zor olsa da sükunetinizi koruyun. Onu sevdiğinizi söyleyin. Bunu belli edin. Dokunun. Yanında olun ve bunu hissetmesini sağlayın. Gebelik sürecini seyrederek geçiştirdiniz. Tüm fiziksel zorlukları o çekti. Varsayın ki bu da sizin payınız. Bir süre bu zorluklara katlanacaksınız. Sakın gaza gelip bu dönemde onunla aşık atmaya kalkmayın. Bir süre sonra rutin kavgalarınıza dönebilirsiniz ama bu dönem geri basmaya hazırlıklı olmanız lazım. Korkmayın, kısa süre sonra geçecek.

7. Bebeğinize dokunmaktan korkmayın.
Konuşmak tabii ki iyidir. Bebeklerle konuşmak da iyidir. Sakin, sevgi dolu konuşmalar, denilen anlaşılmasa bile bebeğinize iyi gelecek, aranızda bağ kurulmasına yardımcı olacaktır. Ama bebeğinizi karşınıza alıp sabaha kadar konuşsanız da bunun yeterli olmadığını unutmayın. Konuşmakla yetinmeyin. Onu kucağınıza alıp, ona dokunun. Sevginizi hissettirin. Onu kucakladığınızda, alıp dışarı çıkarttığınızda tedirgin olabilirsiniz; ama inanın bu tedirginlik geçecek. Unutmayın, o sizin çocuğunuz. Ona dokunmaktan, onu kucaklamaktan korkmayın.

8. Her türlü şiddetten uzak durun!
Bu madde, hayata dair. Şiddet kötüdür. Her türlüsü. Ama bu dönem, her zamankinden daha da kötüdür. Aklınıza gelebilecek her türlü şiddeti hayatınızdan -bir ihtimal olarak bile- çıkartın. Her ne olursa olsun bebeğinize (hayatı boyunca) fiziksel şiddet uygulamayın. “Poposuna küçücük vurdum” diye bir şey yok. Yapmayın. Ona bağırmayın. Bebeğinize olduğu gibi, eşinize de saygılı olun. Sözel şiddet dahil, şiddetin her türlüsünden -hayatınız boyunca- uzak durun. Kapıları çarpmayın, duvarlara bir şey fırlatmayın, bağırmayın. Şiddetten uzak durun! Nokta.

9. Çocukluğunuzu unutmayın. İyileri uygulayın, kötülerden kaçının.
Hepimiz çocuk olduk, hepimizin deneyimleri var. İyi deneyimlerinizi, bir baba olarak siz de çocuğunuza sunun. Kötü deneyimlerinizi çocuklarınızdan sakının. Geçmişte ne hissettiğinizi asla unutmayın. Babanıza benzediğinizi hissettiğiniz her an oturup bu durumu değerlendirin. Babanıza benzemek iyiyse, yürüyün. Kötüyse, durun. İçten içe sizi gülümseten bu durum, eğer çocuğunuzu mutsuz ediyorsa tarihin tekerrür etmesine izin vermeyin.

10. Çayıra salıp, tüm işi de Mevla’ya bırakmayın.   
“İyi baba olacağım” diye işi bir projeye çevirmek, kendini kaptırıp babalığı bir mesleğe çevirmek doğru değil; ama bu işin biraz fazla mesai istediği de gerçek. En basit projeleri hayata geçirmek için harcadığınız zamanları düşünüp, bebeğiniz (çocuğunuz) için de fazla mesai yapmanız gerektiğini unutmayın. Çağımızda bilgiye ve başkalarının deneyimlerine erişmek çok kolay. Hiçbir şey yapamıyorsanız arada bir babalıkla ilgili “Google’layın”. Başkaları neler yaşamış öğrenin. Pay çıkartın, kopya çekin. Evinizde oyunlar türetin, çocuğunuzla birlikte güzel ve nitelikli zaman geçirmenin yollarını bulun.  

Önemli not: Az önce “Google’layın” dedik ama bu işi de abartmayın. İnternet üzerinde gördüğünüz her bilgiye inanıp; başta sağlık olmak üzere hayatınızın değişik alanlarında yanlışlara düşmeyin. Kendi aralarında çelişkili nice bilgiyle karşılaşabilirsiniz, dikkat edin bu bilgi kirliliği içinde kaybolmayın. Sıkıştığınızda, kafanız karıştığında Google’lamak yerine doktorunuza danışın. Her şeyi kendinizin bildiğini iddia etmeyin. Başta eşiniz, başkalarının önerilerini dinleyin, tercihlerine saygı gösterin. İnanın “Google Profesörü” diye bir unvan yok hayatta. Yüzlerce site gezmiş olsanız da kendinizi kaptırıp, profesör olduğunuzu sanmayın. Başta eşiniz, çevrenizdekileri hayattan bezdirmeyin.