Bir yerde çocukları sevmeleri normaldir. Ama burası aşkla bağlı. Yolda yürürken, rickshaw’larda (üç tekerlekli mini taksi) her yerde. Müthiş bir sevgiyle bakıyorlar ve yaklaşıyorlar. Bu, iyi haber.

İyi haber ve fotoğraflara devam edeceğiz hiç kuşkusuz. Lakin önce işkence haberleri.

20’si Pazar, neşe içinde hazırlanırken Ali İlyas Efendi’nin önce huysuzlaşması ve sonra burnunun cıvımasıyla bir ürktük tabii. Tipik hastalık belirtileri. Süründürür.

Sri Lanka’da gezinelim derken vaktimizi bir elimizde votka öbür elimizde İbufen’le geçireceğiz diye çok korktuk.

Üstelik zaten bir erteleme yapmış durumdaydık. Esasında Hindistan’a gidiyorduk 3 hafta önce. İlyas son dakikada ateş itibarıyla kırka vurup yatağa yapışınca bileti açığa aldırmıştık. Hüzünle geçen zamanda rotayı da değiştirip bloglara filan kalkıştık.

Hemen doktoru Barbaros Bey’i (Ilıkkan) arayıp kendimizi biraz teselli ettirip çıktık yola. Kendisi terapistimiz de bir yandan 🙂 Neyse ki haşmetmeap sündürmeyecek gibi duruyor hastalığını.

İlk durağımız Birleşik Arap Emirlikleri’nde Serce yahut Sharjah idi. 15 saatlik bekleme süresinde Dubai’yi gezeriz diye düşünmüştük. Lakin modern dünyanın utanç vesikası vize problemi burada da buldu bizi. Ve evraklar, 5 gün bekleme, 24 saatlik vize için 225 Euro derken caydık şehirden. Zaten içinde alışveriş merkezleri dışında hiç bir şey olmayan bu şehirde bir halt edesimiz de yoktu.

Tabii İlyas bir havaalanında onbeş saat geçirmeye bayılmadı. Arıza çıkarmadı ama mutsuz oldu ve yoruldu.

Burası büyük oranda ucuzcu Air Arabia’nın kullandığı bir havalimanı. Air Arabia, Hindistan’ın dört bir yanına gidiyor. Nepal, Bangladeş, Pakistan, Sri Lanka; civarda neresi varsa uçuyor. Afrika’nın ücra köşelerine uçuyor.

Burası kule yapmaya milyar dolar harcayan, çölde kayak merkezi kuran, bilumum lüzumsuz gösteriş için servet saçan saçma sapan bir yer. Ayrıca kişi başına milli gelir dünyanın en yükseklerinden.

Bu koşullar altında en ucuzu Air Arabia. Diyeceksiniz ki niye? Çünkü bu kişi başına düşen gelir için buradaki kişilerin tamamı sayılmıyor. Emirler koymuşlar buraya Emirlik olmuş. Ama Emirlik vatandaşı yüzde 14. Geri kalanın ezici çoğunluğu modern köle. Üç kuruşa ölümüne çalıştırılan, ailesini yılda bir belki görebilen bir kısım insanın uçacağı uçakların da tabii ucuz olması gerekiyor.

Kölelik, eskiden zorla toplanan insanlardan olurmuş. Şimdi fakir topraklara biraz para vaad edince kendileri konsolosluk önünde kuyruk oluyorlar zaten.

Asla Arap düşmanı filan değilim. Hatta Arap kültürüne derin bir hayranlık duyuyorum. Bir vakit bir miktar Arap bilim tarihi okuyacak kadar ilgiliyim de.

Ama burada Arap kültürü filan yok. Bir tanesine milyarlarca, hakikaten milyarlarca dolar harcanan gökdelenler, alışveriş merkezleri, görgüsüzce yapılmış yapay kayak tesisleri filan var. Neymiş, petrol çıkarmış ülkelerinden.

Üçümüz de hayatımızın beklemesini yaptıktan sonra uçakta yerimizi aldık. Son yarım saatte İlyas artık isyanlardaydı. Yavrum o kadar müthiş bir anlayışla karşıladı ki bu işkence faslını ikimizin de oğlumuza olan hayranlığı katlandı. Ha, bütün havalimanıyla da akraba oldu tabii bu arada.

Sabaha karşı indik Colombo’ya. Kaldığımız Guest House’a geldiğimizde saat 6’yı bulmuştu. Guest house, yani konuk evi. Hindistan’da bu konuk evi lafını yanlış anlayıp beleşe kalmaya kalkanlar çıkar belki diye Paying Guest House da denir. Temel olarak traveller’ların kaldığı, otellerden ucuz yerlerdir ve her türden konfora sahip olanına da rastlanır. Bizim burada kaldığımız ve gece başına 5000 rupi (bir lira 70 rupi filan) verdiğimiz bu yeri Türkiye’de butik otel diye itelerler.

Enfes ve bilumum kuşların, yarasaların, sincapların dolandığı bir bahçeye bakan genişçe ve konforlu odalar. Bizim odadan daha küçük olanları da var ama hepsi temiz ve güzel. Sahibi Ranjith de güler yüzlü, biraz tembel bir ihtiyar.

Biz Sharjah yorgunluğuyla bir vurmuşuz kafayı, 8 saat masif uyuduk. Sonra attık kendimizi Colombo sokaklarına.

Şimdi de Gökçe İlyas’ı uyuttu. Ben de yorgunluk içerisinde blog güncellemesini ifa ediyorum.

Hızla anne babalara notlarımı da yazayım:

1. Uyku büyük dert oldu tabii. 24 saat içinde 9 saat uçuş, havaalanı yolları, uzun beklemeler, şaftı kaydı. Bu gece de (22’si) ancak kucakta uyutabildik. Yarın filan oturur.

2. Yemek büyük dert oldu tabii. Alışkın olmadığı yiyeceklerle dolu her yer. Bol meyve, balık, yumurtadan ibaret bir beslenmesi var şimdilik. Bir de Colombo’da her şey acı. İlyas acı yiyebilen bir bebek. Ama buradaki acı miktarı, “acıyo acıyo” nümayişlerine sebep oldu bir miktar. Yarın filan oturur.

3. Sabaha karşı kaldığımız yere geldiğinde ilk defa bu kadar tedirgin gördüm. Aşırı yorgunluğun etkisiyle ertesi gün maymun ve fil görmek istemediğini bile söyledi. Neyse ki sabah fikrini değiştirmişti. Ama bu sefer de muhtelif kuşlar, yarasalar, sincaplar, kedi ve köpeklerle idare etti.

4. Çocuklara ve hepimize iyi gelen şey açıkhava. Sharjah Havaalanı’nda burnumuz kurudu, içimiz bunaldı. Şimdi iyiyiz. İyi mi? Harikayız 🙂

5. İlyas’ın korkusu gece de sürdü. İlyas normalde yatınca masif uyuyan, hiç uyanmayan bir çocuk. Gece ise hem tedirgin uyudu hem de sık sık kontrol etti yanında olup olmadığımızı.

Ali İlyas, havaalanında, birlikte uçuş saatini bekliyoruz...

Ali İlyas, havaalanında, birlikte uçuş saatini bekliyoruz...

 

 

20130121-050657.jpg

Ali İlyas bey Sharjah havalimanındaki malikanesinde eşarp / çarşafı üzerinde uyuyor.

 

20130121-050713.jpg

Hava sanki 12 derece değilmiş gibi bir de klima çalışıyor ki hepten kupkuru ve sağlıksız olsun ortalık.

 

 

Dikkat ediniz, beyefendi Perrier soda içiyor. Matthew Scudder'a selam yolluyor.

 

 

Ali İlyas, kucakta uyumaya karar verince Metin, sıkıntıdan Rastlantı ve Kaos üzerine bir akademik çalışma içerisinde.

Ali İlyas, kucakta uyumaya karar verince Metin, sıkıntıdan Rastlantı ve Kaos üzerine bir akademik çalışma içerisinde.

 

İlyas, havaalanı kankası Fahid'e ülkemiz kültürünü öğretirken..

İlyas, havaalanı kankası Fahid'e ülkemiz kültürünü öğretirken..

 

Fahid hip hop numaraları parçalıyor

 

 

İşte malikanemiz. Nemrut Ranjith'in enfes guest house'u

 

Böyle kocaman Lotus ağaçlarıyla dolu Colombo

 

İlyas Rickshaw sefasında

 

Budist tapınağın köpeği. Adı hali idi galiba.

 

Tahmin edelim İlyas ne diliyor: Top, araba, bisiklet, dondurma

 

Ateşle oynama dememiş ki kimse çocuğa

 

Amma asıldı bu kıza.. ama istediği yüzü bulamadı

 

Tapınaktaki heykellerin hepsi kutsal tabii de İlyas ne kadar farkında?

 

Gangaramaya Buddhist Tapınağı burası.. her yer gibi çocuklara bayılıyorlar

 

Bu toplumcu gerçekçi buddhist illüstrasyonlar ve metinlerde naif ve güzel akıllar var verilen

 

Akşam yemeğimiz Muhammed Nadeer'in mekanında. Metin'e ızgara balık, Gökçe'ye kutu (tavuk noodle sebze karışık bişey) İlyas'a yumurtalı ekmek ve balık, salata ve bol muz. Hesap on liranın altında.