Bu geçen birkaç hafta içinde yakında süt fabrikasına dönüşecek alanda süt üretim denemeleri başladı. Şaşıranınız varsa da anlarım çünkü daha ilk gebeliğe kadar ben de bunun doğumdan önce olması ihtimaline inanamıyordum.

İlk oğlumla 5. aydan doğuma kadar bayağı göğüs pedi gerektirecek kadar akıyordu. Kızımla ise 6. aydan 8. ayın sonuna kadar devam etmişti. Bu gebelikte sütten ziyade kanallarda ağrı şeklinde başlayıp 4. ayın başında mola verdi. Gebelik şu anda ilerlemiş olduğundan kolostrum şeklinde tekrar devam ediyor. Bu gebelikte nefes darlığı ve göğsümde sıkışmanın verdiği acının başlaması ile doktora başvurduğumda bu duruma teşhis konuldu. Doktor kontrolünde olması şartıyla hiçbir tehlikesinin olmadığı söylendi. Yani anne karnındaki bebek bundan dolayı kalsiyum eksikliği yaşamıyor.

Hamileliğin 2. ayının başında, rahim içinde hematom (iç kanama pıhtılaşması) belirdiğinden ve düşük riski taşıdığından, kasıklarda da şiddetli ağrılara neden olduğundan ve bebeği kaybetme telaşı hem ruhsal bir çöküntü hem de ağrılar nedeniyle fiziksel bir bunalım yaşadığım için bunu önemsemedim bile. Bu haftalarda iç kanama ile ilgili bir sorun kalmadığı için emzirme fikrine odaklanmaya başladım.

İki çocuğumu 2. doğum günlerine kadar emzirmekle hep gururlandıysam da başta çektiğim sıkıntıları, bu nadir görülen erken başlayan süt üretiminden ve bebekler doğduğu gibi ilk 15 gün adeta süt bolluğundan neye uğradığını şaşıran bozulmuş bir süt makinasına dönüşerek problem halini alan süt tesislerimle, doğal olarak şimdi bu bebekle çıkabilecek olası vaziyetleri düşünmemek elde değil. Hani süt gelsin diye hoşaf, çorba veya boza içen annelerden olamadım ben hiç ya, aksine süt normal miktarlara insin diye başta fazlaca sıvı tüketmemeye çalışanlardan olmam icap etti hep.

Oğlumun doğumunun ilk sancısı ve evde suyumun patlamasından itibaren 23 saat sürmesinden ve son 5.5 saat verilen suni sancılarla kanalda sıkışmasından dolayı halsiz ve güçsüz hatta ağlamadan doğması ile ilk emzirme hüsranımı yaşadım. İlk gebelik boyunca bebeğin çıkması ile başlayan bir anne-bebe teması ve resimlerde gördüğüm o ‘anında emzirme’ planları suya düşmüştü. Burada bebekler normal doğumdan iki saat sonra anneye getiriliyor ve ebe yardımı ile emziriliyor.

Zaten doğum sonrası oksijen takviyesi için hemen elimden alınan bebeğimi görmek ve incelemek için sabırsızdım ki iki saatlik bir bekleyişten sonra heyecanla o anı beklerken hemşirenin eli boş gelip bana ‘yorgunsunuz dinlenin’ demesi ile ilk annelik korkumu yaşayarak hemen ‘anneee’ diye telefona sarıldım. Benimle uzun bir günden sonra dinlenmek için evine giden doktorumu arayan canım annem sayesinde, birkaç dakika sonra Kerem’i ellerinde getirip bana gösteren hemşire ‘karnı tok doğdu, uyuyor, biraz daha dinlenin’ diye bir nevi içimi rahatlattı.

Uykuya dalıp üç saat sonra uyandığımda bebeğin toplam beş saattir yemediğini hesap edince onu tekrar getirmelerini istedim. Israrım üzerine getirdiler, fakat bırakın ağzını açıp emmeye, gözlerini bile açmaya gücü yoktu. Yarım saatlik çabalardan sonra tekrar sıcak küveze geri götürüldü. Ertesi sabah iki hemşirenin bir saat çabaları eşliğinde bebeği uyandırıp emzirmek yine mümkün olmadı. Ateşimin çıkmaya başlaması ile beni taburcu etmek istemeyen doktorumu yine annem sayesinde ikna edip hastaneden çıktım. Tek istediğim eve gidip emzirme çalışmalarına devam etmekti. Evde birkaç çekişten oluşan emzirme seansları tüm gün sürdü. Kerem iki çekişten yorulup uyuyakalıyordu.

3. günün sonunda artık peynirleşen, ne sıcak pansumanın ne süt pompasının bile yaramadığı iki taş göğsümle sıcak duşun altında zırzır ağlarken birden aklıma 4 ay evvel doğuran bir Boşnak’la evli Türk arkadaşım geldi (bütün bunlar olurken ne yapacaklarını şaşırmış annem ve kocam kapının önünde hüzünle beni dinlemekte, Kerem bebe ise nihayet uykudan uyanmış açlık krizleri içinde ağlamakta idi)… Bu parlak fikirle çıkıp hemen müstakbel kurtarıcım, kahramanım arkadaşımı arayıp bebeğinin diş çıkarmadığı bilgisi üzerine bana bebeğini ödünç verip veremeyeceğini sordum. Aynı gün geldi. Biz bu planları yaparken acaba çocuk annesi dışında birini emmek isteyecek miydi gibi bir olasılığı aklımıza getirmedik bile. 3200 gramlık bebeğimden sonra elime aldığım dört aylık bebek bana anaokul çocuğu gibi gelmişti. Emmeye başlamasıyla ağrıdan çığlık atmam bir oluyordu. Bunu yapmamla bana koca gözleriyle şaşkınca bakan bebek vazgeçiyordu. Sonunda odanın ışığını söndürdük, annesi arkama geçip oğluna herzamanki şarkılarından söyleyince sevgili süt oğlum kanalları açana kadar yaklaşık 40dakika bırakmadı. Bu arada bütün emzirme halleri artık yerine oturmuş arkadaşım da Kerem’i emziriyordu. Ona elinde minnacık oğlumla bakarken hormonlar sağolsun içten içe kuduruyordum.

Aynı gün oğlumu emzirmeye başladım. 4 aylık bebeğin ise ertesi gün bezini altın sarısı yeni doğmuş bebek kakası ile doldurduğunu duyunca pek bir iftihar ettim kendimle. Emzirebildiğime ve emzirebileceğime o kadar seviniyordum ki… Şişmeyi önlemek için iki emzirme arası basit bir el pompası yardımı ile fazlalığı çıkarıyordum ve zedelenen meme uçları için iki ay kadar silikon uçlarla acıyı hafifletiyordum. Pompaladığım fazladan sütü Kerem’e duştan sonra vücut losyonu olarak kullanıyordum. Kızımı doğurduğumda ise aynı tıkanmaları yaşadıysam da bu kez en azından başıma geleceklere hazırlıklıydım ve kızımla pompaladığım fazla sütü üç yaşındaki oğluma içiriyordum. İkisini de ikişer yıl emzirdim. Her an, her yerde, her istediklerinde. Kiloları pediyatristin tabelasında duran kız-erkek ölçülerinin hep üstünde olduğundan Kerem’le ek gıdaya 7. ay, kızım Şadya ile ise 8. ayın sonunda başladım. Anne sütü yeterli ise ek gıdayı geciktirmenin avantajı ileride alerji olasılığını engellemektir. Tabii böyle bir karar doktora danışmadan alınmamalı.

İlk aşı ve muayene zamanımız geldiğinde pediyatrist emzirme sorunumu nasıl çözdüğümü duyunca kariyeri boyunca duyduğu en mantıklı ve pratik çözüm olduğunu söyleyerek beni tebrik etmişti.

Kanaatimce Bosna Hersek’te ve sanırım tüm Balkanlar’da emzirmenin önemi yeterince vurgulanmıyordu. Büyük bir bebek emzirdiğimi gören insanlarda tiksinmeyi fark etmemek elde değildi. ‘Neden hala emziriyorsun, ne zaman kesmeyi düşünüyorsun’ gibi adıma tasalanan bu şahısların sorularına yahut da ‘ne gerek var, artık bir besin değeri yok ki’ gibi bilmiş yorumlara bile her iki çocuğumla mahsur kaldım. Ama açıkçası çok da umursamadım. İkizimin iki oğullarının da ayrı ayrı zamanlarda hastaneye yatmak zorunda kalmalarıyla aynı anda hem oğlumu hem onun kızını emzirme sonunda, süt bolluğumun birden fazla çocuğa hayli hayli yettiğine bir kere daha inanınca, birkaç kez zatürre sebebiyle öksüzler yurdundan hastaneye sevk edilen annesiz bir bebeği de emzirmeye gidiyordum. Herkesin annesi yanında iken, o 3 aylık kısacık ömrü ile bu illet hastalıkla yalnız baş etmeye çalışıyordu. Yurtta emzik yetersizliğinden olsa gerek ona bir biberonun kauçuk ucunu emzik yapmışlardı. Hali gerçekten içler acısıydı. Sütünüz gerçekten bolsa böyle bir deneyim yaşamanızı şiddetle tavsiye ederim. İnanın yatağa mutlu yatacaksınız o gece. Süt kardeşliğini falan da kafanıza takmayın, Türkiye 80 küsur milyon insan. Nereden bulacaklar birbirlerini…

Sanırım tüm yoğun bakımdaki çocuklara yetecek kadar sütüm vardı. Göğüs pedlerine uzun süre ihtiyaç duyduğumdan tek kullanımlıklardan ziyade daha ekonomik olan bez pedleri keşfedince onlara geçtim. Doğum öncesi ve sonrası meme uçlarına sürülen lanolinli kremlerin yararını gördüm desem yalan olur. Öyle emzirme öncesiymiş sonrasıymış yıkamak ta çok lüzumsuz. Tek mühim olan bebeğin ağladığında ne zaman emmek ve ne zaman anneyi hissetmek için ele alınmak istediğini birbirinden ayırdetmeyi bilebilmek. Bu da tamamıyle içgüdüsel bir beceri kanımca. Bunu başarabildikten sonra, emzirme için klipsli %100 pamuk olan temiz bir emzirme sütyeni, şayet sütü fışkıran veya devamlı akan tiptenseniz göğüs pedi ve uykunuzun bölünmesine dayanıklılık tek ihtiyacınız olacak. Emzirme çocuğun belirlediği kadar sürmeli, bundan önce keserseniz bebek doymuş yatmayacak ve kısa bir süre içinde tekrar uyanacak. Nerede, nasıl emzireceğim diye tasalanmamalısınız. Her durum (çarşı-pazar, yemek, parti, toplantı, uçak vs.) için yanınızda büyükçe şallar bulundurmak, o da yoksa bebek battaniyeniz veya sling de işinizi görebilir. Ayakta, yürüme veya oturma esnasında her tür emzirilebilindiğinden bence yer ve zaman çok fazla sorun teşkil etmemeli. Bir bebeği dışarıda en güzel sakinleştirebilecek oyuncak ‘memedir’. Hem sizinle doya doya temas kurmuştur hem de sıkça boşalan midesi dolmuştur ve halinden memnun bir şekilde siz de o da o ana rahatça devam edebileceksinizdir.

Başta anlattığım sıkıntılardan yaşarsanız veya benzeri şikayetleriniz olursa pes etmeyin. Emin olun bu savaş her şeye değecektir. Emen çocukların duygusal ve beyinsel açıdan farklı oldukları kanıtlanmış olmasının yanı sıra, bağışıklık sisteminin güçlü olması ömür boyu garantilenmiştir. Tabi virüslerden kaçmaz ve onları kalabalıklardan devamlı izole etmeye çalışmadığınız sürece.

‘Sütüm az, gelmiyor’ ya da ‘sütüm yok’ diye bir tanım da yoktur. Başucunuzdaki teyzeler, halalar, komşular sizi buna ikna etmeye kalkışırlarsa inanmayın. Süt emzirdikçe ve emzirildiği kadar gelir. Çocuğun ihtiyacı olan miktarı da çok fazla düşünerek veya araştırarak kendinize eziyet etmeyin. Çünkü her bebeğin kemik yapısı gelişimi, bünyesi, iştahı ve yemek yeme zevki büyüklerde de olduğu gibi farklıdır ve süt ihtiyacı da buna göre değişir. Bu sebeple bedeni ne kadar gerekli olduğunu kendi belirleyecektir ve buna göre anlaşmak için tek dili olan ağlama ile sizden gerektikçe isteyecektir. Zira bunun dışında farklı kural ve protokollerle emzirmeye kalkarsanız tam oturttuğunuzu düşündüğünüz düzen bir süre sonra göreceksiniz ki bozulacaktır ve elinizde gülmeyen, mutsuz bir çocuk tutmakta olduğunuzu fark edeceksinizdir. Zamanla memeyi benimsemesine bir türlü müsade etmediğiniz çocuğunuz da en zevk aldığı şeyden soğuyarak emzirmeyi istemeyecek ve sütünüzün yavaş yavaş azaldığını göreceksinizdir. Geceleriniz sürekli ağlayan, uyanan ve yatışamayan sinirli bir bebekle veya çocukla son bulmaya başlayacaktır.

Emzirmeyi çok büyütmemek de gerek. Aklınızda olsun ki bunu her dişi sokak hayvanı, okyanusta, ormanda, çölde, gölde kısacası dünyadaki her memeli hayvan yapmaktadır.

Gebelik esnasında internetten bulabileceğiniz biraz bilgi ve küçük hazırlıklarla, doğumdan hemen sonra da hemşireden alacağınız yardımla bu işi er veya geç dünyadaki her emziren kadın gibi başarabilirsiniz.. İyi emzirmeler.

* Bu yazı, gebeliğin 5. ayında yazılmıştır.