Büyük gün. Haftalardır beklediğim yılbaşı Finlandiya gezisinin zamanı geldi.

Sabah zorla altıya on kala kalktım. Sekiz kırkta olan uçağımıza yetişmemiz lazımdı. Yarı uyanık, yarı uykuda bir şekilde hazırlandım. Arabaya bindiğimde hala çok uykum vardı.

Atatürk Havaalanı’na yolculuğumuzun ilk çeyreğinde uyanıktım; ancak çalan müziğin de etkisiyle göz kapaklarım ağırlaştı.

Gözlerimi annemin ve babamın itiştirmeleriyle ancak açabildim. Havaalanına girip bir dolu uzun ve sıkıcı kontrolden geçmemize rağmen uçağımıza bir saat vardı ve benim karnım guruldamaya başlamıştı.

Annem ve babam bize havaalanının feci pahalı bir dükkanından bir sandviç aldı kardeşimle benim midelerimiz bastırılsın diye. Son pasaport kontrolünden de geçip bizi uçağa götürecek olan otobüse bindik.

Oldukça konforlu bir uçaktı. Bulutlar ve tabii hayat altımızdan akıp giderken biz kardeşimle önümüzdeki ekranlarda satranç oynayıp film seyrettik. Bu yüzden yolculuk bizim için çabuk geçti.

Uçaktan indik ve yine pasaport kontrolüne girdik.

Finlandiya’da annemin lise arkadaşının evinde kalacaktık ancak pasaport kontrolünde annem HolidayInn otelinde kalacağımızı söyleyince ben “NASIL?!” diye bağırdım annem ayağıma bastı. Meğer birinin evinde kalacaksak resmi imzalı davetiye gerekiyormuş. Havaalanı’ndan bizi Aysan Abla (annemin arkadaşı) aldı. Bir kızı var adı Ayno ve kocasının adı da Jarno(Yarno diye okunuyor). Bir de şeker mi şeker ve büyük bir köpekleri var Eevi. Eevi’nin boyu Ayno’dan büyük. Eevi yaşlı bir köpek ve bileğinde bir problem var. Olmasa kardeşim Poyraz ve Ayno, Eevi’nin sırtına binebilirmiş.

İlk gün şehir merkezine kısa bir tur yaptık ve eve döndük. O kadar Finlandiya’ya gelmemize rağmen bir gıdım kar yoktu ancak bu eğlenmemize asla engel olamayacaktı.

İkinci gün sabahı bizi bir taksi alıp gemiye götürdü. Gemi de Estonya’ya Tallinn’e. Gidiş gayet iyiydi. Bir buzlu kahve aldım kitabımı açtım ve okudum. Kardeşim ve Ayno çocuk odasına gittiklerinde Ipad’imi alıp oyun oynadım.

Vikinglerin şehri olarak bilinen Tallinn’e varmıştık artık. Tallinn’in eski şehir merkezine girdiğimizde hava soğuktu ve sert bir rüzgar vardı. Her taraf ışıklandırılmıştı. Hatta bir yerde ren geyikleri gördük. Maket değil kanlı canlı ve çok tatlı ren geyikleriydi bunlar. Şehirdeki muhteşem ve zevkli ama aynı zamanda da yorucu turumuzdan sonra hepimiz gemiye dönmek istiyorduk ancak gemideki maceramız pek iç açıcı olmayacaktı.

Gemiye geldiğimizde bir önceki yerimizin dolu olduğunu gördük. Öbürleri beklerken biz de annemle birlikte yer aramaya başladık. Yoktu. Oturmak için 100 Euro verip bir de kahve almak gereken yerler dışında gemi ağzına kadar doluydu. Biz de yere oturduk. Ben yolculuğun ilk yarısını kitap okuyarak ikinci yarısını Ipad oynayarak geçirdim.

Eve döndüğümüzde küçükler yattı, biz ise Jarno Abi ile playstationun başına geçtik. Oynadığımız oyun çok zevkliydi. Ondan sonra yattım.

Sabah yine erken kalktık bu sefer trene yetişmek için. Trenle bir buz pistine gidecektik. Bu buz pisti öyle Türkiye’deki çakma buzdan olanlara benzemez, hakiki buzdan çok iyi bir pistti. İlk başta afalladım ancak sonra alıştım. Annem buz patenini çok iyi kaydı(!).

Sonra güzel bir İtalyan restoranında güzel bir yemek yedik. Güzel yemeğin de verdiği enerjiyle şehirde dolaştık. Artık hava kararmıştı (hava zaten dörtte kararıyor) ya da kararmasının üzerinden bir saat geçmişti desem daha doğru olacak eve dönmek üzere trene bindik ve eve döndük.

Sonraki gün 2013’ün son günüydü. Biz de Eureka Bilim Müzesi’ni gezmeye gidecektik.

Sabah arabaya doluşup yola çıktık. Kısa bir yolculuktan sonra park edeceğimiz otoparka vardık. Park edip müzeye kadar yürüdük. Bilet alıp deneylerin olduğu yere girdik. İlk başta babamla birlikte kuvvetten kazanç sağlayan bir makara sistemiyle bir arabayı yukarı kaldırdık. Sonra Bermuda Şeytan Üçgeni’nde neden gemilerin ve uçakların kaybolduğunu öğrendik. Bunun gibi birçok etkinlik yaptık. Son olarak da uzayda insanoğlunun yaşamak için başka gezegen arama çabasıyla ilgili de bir film seyrettik. Sonra evin yolunu tuttuk.

Eve geldiğimizde saunaya girdik. Soğuktan sonra çok iyi gelmişti. Su gibi terleyene kadar saunada kaldıktan sonra serin bir duş keyfimizi tamamladı. Artık sıra yılbaşı partisine gelmişti…

Ayno ve Poyraz yattıktan sonra X-Men 2’yi seyrettik. Artık saat on iki olmuştu. Üç- iki- bir diye hep beraber saydık ve şampanya patlattık. Arkadan gelen havai fişek sesleri çocukları uyandıracak diye çok korkmuştuk. (havai fişek yasal olduğu için herkes kendi havai fişeğini patlatıyor) Çok zevkli bir akşam geçirdikten sonra yattım.

Sabah kalktık. Uçağa binip geri Türkiye’ye evimize döndük.