Geçtiğimiz Çarşamba günü koridorumuz bu haldeydi. Etraf kırık cam parçalarıyla çevrilmişti. Koridoru bu hale getiren ise oğlumdu. Bazen hayatınızda bir şeyler tamiri mümkün olmayacak şekilde kırılır. O an nefesiniz kesilir.

Oğlum bir hışımla banyoya girdiğinde nefesim kesildi. Sinirliydi ve kendine göre nedenleri vardı. Banyonun kapısını çarparak kapattığında duvardaki ayna düşerek binlerce parçaya ayrıldı. Gün ışığı binlerce parçadan eve yansıyordu.

Sessiz kaldım. Binlerce parçaya öylece baktım. Derin bir nefes aldım. Cam parçaları zarar vermesin diye köpeğimizi dışarı çıkardım. Arka bahçeye doğru yürüdüm; gözlerimden yüzüme süzülen yaşları fark etim. Bekar bir ebeveyn olarak böyle zamanlarda kendimi ne kadar yalnız ve çaresiz hissettiğimi bir kez daha anladım. Ne kadar korkmuş ve hayal kırıklığına uğramış olduğumu fark ettim. Bu olay gerçekten olmuş muydu? Evet. Bu, gerçekti.

Bu davranışların onun gelişmekte olan karakterinin bir göstergesi olup olmadığını düşündüm. Banyo penceresinden  oğlumun hıçkırıklarını duydum.

Ruhu incinmişti. Beklediği şey bu değildi. Merhaba Öfke- seni evimize davet ettiğimizi hatırlamıyorum.

Korku ve dehşet verici.

Utanç verici.

O anda kendime şöyle dedim:

Derin bir nefes al, anne. Derin bir nefes al. Bu küçük kırılgan ruhun şu anda sana ihtiyacı var. Merhametine, en nazik ve en sevgi dolu haline ihtiyacı var. Daha derin bir nefes al. Git.

Haydi, git. Kırık camlara basmadan parmak ucunda yürü. Onun sana doğru geldiğini duy, banyo kapısının yavaşça açıldığını gör ve dünya üzerinde en sevdiğin varlığın kıpkırmızı olmuş, gözyaşlarıyla ıslanmış yüzünü gör. “Anneciğim, bir daha yapmayacağım. Çok üzgünüm.” diyen o minicik sesi duy.

Git ve ona sarıl. Kucağına al onu. Evet, ikiniz de ağlıyorsunuz. Ona sıkıca sarıl. Sana nasıl sarıldığını gör. Senin sevgini almaya ve ikna edilmeye ne kadar istekli olduğunu gör. Hala ne kadar küçük ve ruhunun hala ne kadar kırılgan olduğunu fark et. Şöyle de:

Seni seviyorum.

Güvendesin.

Yanındayım.

Yanımdasın.

Seni seviyorum.

Ona öfke konusunda bir şeyler anlat. Hemen şimdi. Öfkenin ne kadar güçlü bir duygu olduğunu söyle. Öfkenin ateş gibi yakıcı ve yıkıcı olduğunu söyle. Öfkelenme hakkına sahip olduğunu da söylemeyi unutma. İşte, öfkenin ne olduğunu anlamaya başlıyor.

Şöyle de:

Güçlü duygularını ifade etmenin daha iyi yolları var.

Yarın bunun üzerine konuşabiliriz.

Sana yardım etmek için buradayım.

Güvendesin.

Yalnız değilsin.

Buradayım ve burada birlikteyiz.

Şimdi bunları birlikte temizleyeceğiz.

Bütün cam kırıklarını temizledik. Süpürdük. Sakin, dikkatlice yapılan bir işti. Bize düşünmemiz için zaman verdi.

Bazen bir şeyler kırılır. Bazen onları biz kırarız. Asıl mesele, bir şeyler kırmamızdan ziyade, o şeyleri neden ve nasıl kırdığımızdır. Kırılma anlarında nasıl tepkiler vereceğimiz önemlidir. Bizi kötü mü etkiliyor, yoksa daha derinden sevmeyi hatırlamamıza yardımcı mı oluyor? Bize sevmeyi mi hatırlatıyor?

Öfke, sevmeyi öğretmeli. Lütfen, siz de çocuğunuzun öfkesine sevgiyle cevap verin, ona sevmeyi hatırlatın.