Advertisement

Yazar: Uzunçorap

2. Ekolojik Yerel Tohum ve Yaşam Şenliği 31 Mayıs'ta başlıyor!

Günden güne yok olan yerel tohumları yaşatmak için düzenlenen Bafra Ekolojik Tohum ve Yaşam ve Tohum Şenliği’nin ikincisi 31 Mayıs günü Samsun’da başlıyor. Bafra Ekolojik Tohum ve Yaşam ve Tohum Şenliği, binlerce yıldır ekilen, genetiği bozulmamış atalık ve yerel tohumları çoğaltarak paylaşmak ve yaşamalarına katkı sağlamak amacıyla yola çıkmış; bölgede organik ve temiz gıdaya ulaşacak çalışmaları sürdürerek bir Tohum Merkezi oluşturmayı amaçlayan bir şenlik. Tüm doğaseverler, organik ve yerel tohum gönüllüleri bölge köylülerine ve küçük çiftçilere destek olmak için şenliğe davetli. Tarih ve saat: 31 Mayıs 2014/ 12.00- 20.00 Yer: Ali Kale Turistik Tesisleri Çamlık Mevzi Bafra/...

Devamı…

Neşeli çocuklardık ağaçlara sarılan…

Ne de çabuk büyüdük bir yılda. Ne de çok şey bilir olduk. İlk gün elimizde limonlarla kendimizi korumaya çalışırken şiddetten, çocuklarımız için yaşam alanlarımızın ırzına geçenlerin ne kadar da düşmanca davrandıklarını göremiyorduk. Hepimizin imdat çığlığıydı Gezi Parkı direnişi. Genzimizin yanmasına razıydık, yeter ki çocuklarımızın ciğeri yanmasaydı. Evet ,her şey bir ağaç içindi. Her şey insan için. Anlatamadık. Tırmandıkça tırmandı sermayedarların piyonlarının şiddeti. ‘yapmayın’ diye yalvardıkça şiddetlendi. Elimizdeki limon suyu birkaç gün içinde antiasitli, suyla karışık solüsyona dönüştü. Birkaç gün içinde parası olan motorsiklet kaskı aldı en klasından. Çünkü Lobna’nın başı kanıyordu. Derken, gaz maskesinin en dayanıklısını nereden buluruz diye...

Devamı…

10. Anneler Buluşuyor etkinliği 30 Mayıs'ta düzenlenecek!

Doğal gelişim gösteren çocuk anneleri ile farklı gelişim gösteren çocuk anneleri 10. defa bir araya geliyor. Farklılıklardan öğrenmek, sorunları hep beraber aşmak, yaşamı paylaşmak ve paylaşarak çözümler üretmek gibi amaçları olan buluşma 30 mayıs cuma günü düzenleniyor. “Anneyim, çocuğumu ayrımcılıktan uzak, bütün çocuklarla bir arada büyütmek istiyorum” diyen her anne cuma günü Anneler Buluşuyor toplantılarına bekleniyor! Etkinlik Tarihi ve saati: 30 mayıs 2014, 12.00-14.00 Yer: Algı ABA Terapi Merkezi Büyükdere Caddesi, Raşit Rıza Sokak, No: 3 Yıldırım İş Hanı Kat:8 Mecidiyeköy Kontenjan nedeniyle katılım için: deryadivrikli@gmail.com...

Devamı…

Soma’nın ardından -2: İleri SOMA-TOMA “Demokrasi”sinden kendi demokrasimize…

“Biraz hayal kurmak tehlikeliyse, bunun çözümü daha az hayal kurmak değil, daha fazla ve her zaman hayal kurmaktır.” Marcel Proust Birileri yerin kaç kat altında nefessiz kalırken, iş cinayetlerinde daha nice işçi emekçi göz göre göre sakat kalıp ölürken, 14 yaşında çocuklar ekmek alırken, gençler meydanlarda, sokaklarda gaz kapsülleriyle öldürülürken, sınır kapılarında analar çocuklarının gözleri önünde silahlarla taranırken, bir sigara parasına kilometrelerce yol tepenlere çocuk genç demeden bombalar yağdırılırken, kadınlar tecavüz ve namus cinayeti kıskacında sıkışıp kalmışken, tüm bu olanlar karşısında diğerlerinin yavaş yavaş ruh ölümleri gerçekleşirken geçen Haziran’daki iktidara karşı mizah ve neşe gücümüzü kaybetmeye başlamışken, hayalden başka...

Devamı…

Gezi'nin yıldönümünde "kurşun kalem" yeniden!

Bir yıl oldu. Gezi’nin ilk günleri dün gibi aklımda. 28 Mayıs 2013 günü, Gezi Parkı’ndaki ağaçlar için nöbet tutulmaya başlanmışken, 31 Mayıs’ta bizi nelerin beklediğinden henüz habersizken, facebook’a şunları yazmıştım: Gezi protestolarının patlak verdiği ilk günlerde, genciyle, yaşlısıyla protestolara destek veren herkesin o beklediğim akîl insanlar olduğundan ve Gezi’nin gerçek anlamda bir yurttaş inisiyatifini temsil ettiğinden bir an bile şüphe duymadım. Yukarıda alıntıladığım durum güncellemesinde paylaştığım görüşü, protestolara destek veren pek çoklarının da paylaştığı apaçıktı. Gezi protestoları sırasında sokağa hiç çıkamadım. Çocukları bırakabileceğim kimse yoktu, anneanne-babaanneler şehir dışındaydı ve diğer herkes zaten sokaktaydı. Kızım Ekin 3 yaşına yaklaşmıştı, oğlum...

Devamı…

İstanbul'da yeni bir Ermeni okulu kuruluyor!

İstanbul’daki 19 Ermeni okuluna bir yenisi daha ekleniyor. Yeni Ermeni okulu önümüzdeki öğretim yılında 500 öğrenci kapasitesi ile İstanbul Bakırköy’de öğrencilerle buluşacak. Nubar Manavyan ve Surp Asdvazsazin Kilisesi Vakıf Başkanı Mesut Özdemir kültürlerini yaşatmak adına bu okulun önemine dikkat çekiyor. Eylül ayında açılması planlanan okul Ermeni toplumu için bir ilk. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Ermeni toplumu ilk kez bir okul binası inşa ediyor ve inşaa edilen okul Ermeni toplumu tarafından finanse ediliyor. Osmanlı döneminde İstanbul’da inşaa edilen çok sayıda Ermeni okulu olmasına rağmen Cumhuriyetin kuruluşundan sonra öğrenci noksanlığı ve maddi imkansızlıklar nedeniyle okullar teker teker öğrenime kapandı. Halen İstanbul’da...

Devamı…

Soma'nın ardından -1: Kapitalizmin fıtratı ya da başbakanın terrible two sendromu

Birkaç ay içinde 3 yaşına basacak kızımın bir süredir beni en deli eden davranışı sinirlendiğinde nasıl ifade edeceğini bilemeyip bazen bana, babasına ya da bir arkadaşına vurmaya kalkışması, bir de eve başka çocuklar geldiğinde hele de sevdiği bir eşyasına dokunurlarsa bu benim diye bağırıp ellerinden çekip alması. Elbette etrafında üç dilin döndüğü bir yaşamı var ve şu anda aslında en hakim olduğu Türkçeyi sadece ben konuşuyorum etrafında, derdini sözsel ifade edemeyip fiziksel davranışa yönelmesinin de, anneden bağımsızlaşarak kendine ait bir benliğinin oluştuğu bir dönemde eşyalarıyla bize aşırı görünen bir özdeşlik kurmasının da gelişimsel bir aşama olduğunu kabul edip sakinlikle...

Devamı…

Acılarınızı nasıl alırdınız?

Soma “katliamının” ilk günü olayın televizyondan ve sosyal medyadan gelişmelerini takip ederken hırsla bir yazı yazmıştım. O zaman daha içeride 15 yaşında bir çocuk olduğu iddiası vardı. Yazı bunun üzerine kuruluydu. Sonra bu iddia yalanlandı ve ben yazıyı rafa kaldırdım. Sonra iç dökmek için yazdım kendi kendime. Bir nevi hesap sorma, eleştirme, kızma, delirme hali hâkimdi yazılarda. Kendime mukayyet olamıyordum. Hele ki günden güne ölü sayısı arttıkça ve iddialar, olaylar çirkinleştikçe üzerimdeki delirme hali giderek arttı. Sonra bir iç sıkıntısı oturdu yüreğime hiçbir şey mutlu etmez oldu. “Neyin var?” diyenlere “Bilmem, iyi değilim” diyordum. Bu tür felaket zamanlarında medya...

Devamı…

Vicdanın toplumsallığı ve Soma

Olup bitenler vicdana sığmıyor pek çoğumuza göre. Vicdanı olan siyasetçi böyle konuşmaz, vicdanı olan patron sorumluluğunu böyle inkâr etmez, vicdanı olan polis böyle saldırmaz, vicdanı olan müşavir böyle tekme atmaz çünkü. “Biraz vicdanlı olsalardı, ah fıtratlarında biraz vicdan bulunsaydı…” diye düşünüyoruz şimdilerde pek çoğumuz. Hakkanî ve adil olsun istediklerimiz haktan, hukuktan ve adaletten her geçen gün bir fersah daha uzaklaştıkça “vicdansız olmasalardı bari” diyoruz. Vicdansız olmasalardı, belki kötülüğün bu kadarı mümkün olmazdı diyoruz. Vicdanın tek başına bizi kötülüklerden korumaya yetmeyeceğini söylüyor Arendt. Fatmagül Berktay şöyle özetliyor Arendt’in vicdan anlayışını: “Vicdan ve diğer şeyler bireysel olduklarında önemli meseleler değillerdir; insanların...

Devamı…