Advertisement

Yazar: Uzunçorap

Takaharu Tezuka'dan dünyanın en muhteşem anaokulu

Tokyo’nun dışında bulunan Fuji Anaokulu’nda, çocuklar sadece kendileri için tasarlanmış büyülü bir ortamda zamanlarını en iyi şekilde değerlendiriyorlar. Tokyo merkezli bir firma Tezuka tarafından tasarlanan oval bir şekle sahip okul çatısıyla dikkat çeken bu ilginç okul, çocuklara sonsuz bir oyun alanı sunuyor; ağaçlar dersliklerin içerisinde yetişiyor. Peki, çocukların çocuk olmasını sağlamak için bir bina nasıl inşa edilir? Takaharu Tezuka, bunu başarmanın en iyi yolunun çocuk gibi düşünmek olduğunu söylüyor. On iki ve dokuz yaşlarındaki kızı ve oğlundan ilham alan Tezuka, eşi, Yui ile tasarladığı okulun çocuk merkezli olmasını önemsemiş. “Okulu bir tür sonsuz dolaşım sunan bir daire olarak tasarladık....

Devamı…

Gecegezen kızlardan mısınız?

Çok sıcak yaz akşamında evin damına çıktık. Elimizde çay bardağımız, oyuncak bebeğimiz, kitabımız. Güneş, işte batıyor. Birazdan bu çok iyi bildiğimiz bahçemiz bize yabancılaşacak kararan gökyüzüyle birlikte. Sokak lambaları yanacak, evlerin ışıkları aydınlatacak dağları. Bir dağ boyunca sıralanmış yazlık evler ışıl ışıl yapacak etrafı ve gelecek aşina olduğumuz soru: – Neden bu kadar çok lamba yanıyor akşamları? – Geceden korktukları için. Rengin ortadan kalktığı, siyahın hakim olduğu sokaklardan, bahçelerden geçmek masallarda mümkündü biz kadınlara. “Bir zamanlar güzel mi güzel bir ülke ve bu ülkeyi yöneten bir padişah vardı. Bu padişahın da birbirinden güzel on iki kızı vardı. Ülke de...

Devamı…

Güvende hissetmiyorum

Güvende hissetmiyorum. Bak, “mutsuzum”, “huzursuzum” falan demiyorum. Öyleyim ayrı; ama söylediğim şey başka: “Güvende hissetmiyorum.” Kenar mahallede büyüdüm ben. Bursa’da, Sanayi Çarşısı’nda. Duaçınarı’nın az üstü. Bursa Erkek Lisesi’nde okudum. Öyle “concept” doğum günü partileri falan yoktu yani. “Erkek Lisesi” işte. Kavga çıkması an meselesiydi ama bugünkü gibi, böylesi güvensiz hissettiğim hiç olmadı. Çünkü her zaman bazı kurallar vardı. Yanında sevgilin varsa, has düşmanın da olsa bulaşmazdı sana mesela. Sokakta, okulda, okul çıkışında kavga olurdu; ama üç beş kişi bir kişiye girişmezdi. Güçlü, güçsüzü elbette döverdi -okulun bahçesinde kafa yemişliğim vardır misal- ama bacak arasına kimse tekme atmazdı. Bir de...

Devamı…

Neden doğum feministi oldum?

Sezaryen deneyimim çok acı vermişti. Ben bir doğum feministiyim. İster alay edin, ister bana radikal deyin. Ama beni bu senaryonun hayalini kurmaktan mahrum etmeyin: Sağlıklı bir gebelik yaşıyorsunuz. Yeterince iyi bir doktorunuz var. Tüm dünyadaki kadınlar bunu yaptığı için siz de bir bebek dünyaya getiriyor; ona aşık olacağınızı varsayıyorsunuz. Güçlü ve kararlı olduğunuz için bir doğum koçu da gerekmiyor. Doktorunuz doğum indüksiyonu hakkında konuşmaya başlıyor. Doğum yapmayı planladığınız günü belirli bir süre geçtikten sonra doktorunuz hastaneye girişinizi yapıyor ve rahminizin kasılmasını sağlayan ilaçlar veriyor. Kasılmalar doğal doğum sürecindekinden daha güçlü olduğundan, hemşirelerden epidural yapmalarını rica ediyorsun. Açsın- son yemeğini...

Devamı…

Kutsal memeler çatlıyor, çatlıyordu…

“[Kadın] mahrem, namahrem bilecek. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak, bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak.” Bülent Arınç “Hamile kadınların sokakta gezmesi doğru değil.” Tuğrul İnançer “Cinsel obje olarak görmekten bir türlü vazgeçmediğim memelerin kutsal olduğu söylenen bu görevine alışamamıştım bir türlü. Çoğu erkeğin de benim gibi düşündüğünü biliyorum. Bu yüzden Dünya Emzirme Haftası sebebiyle yapılan ‘istedikleri yerde emzirsinler’ çağrılarına katılmıyorum. Kadınlar tabii ki çocuklarını emzirsinler ama bunu herkesin gözüne soka soka yapmasınlar. Kadınların emzirme özgürlüklerini sokak ortasında istedikleri yerde kullanmaları bana cinsellik ve libido düşmanı bir hareket gibi geliyor. Hele hele şu parklarda, meydanlarda yapılan şu toplu bebek emzirme eylemleri yok mu?...

Devamı…

Cinsel istismar ve zorbalık nasıl engellenir?

Yaz mevsimi tüm hızıyla devam ederken çocuklar da okul projelerinden, karnelerden ve testlerin son kalıntılarından kurtulmaya zaman bulabiliyor ve asıl önemli olan noktanın üzerinde duruyor: eğlenmek. Yaz sadece sıcak havalarla da sınırlı değil elbette. Çocuklar yaz mevsiminin onlara sunduğu yeni özgürlüklerin tadını da çıkarıyor. Öğretmenlerinin gözleri üstlerinde olmadan, özgürce kendi etkileşim alanlarını oluşturuyor; yeni sınırlar deniyor, kendine daha çok yetmeye başlıyor ve zamanı daha yaratıcı bir şekilde kullanıyor. Fakat, edindikleri bu özgürlük çoğu zaman başka sorunları da beraberinde getiriyor. Hiç kimse yaz mevsiminin getirdiği güzelliklerden başını kaldırıp da zorbalık ve çocuk cinsel istismarı konuları hakkında düşünmek istemiyor; lakin epey...

Devamı…

Hiç tanımadığım eşcinsel babam

1992 yılının Nisan ayında bir Cumartesi öğleden sonra, ben daha 13 yaşındayken babam konuşmamız gerektiğini söyledi. 8 yaşındaki kardeşim ile paylaştığım odadaki bebek mavisi rahatsız bir battaniyeyle örtülmüş yatağıma oturduk. Bana ne söyleyeceğini bilmiyordum. Ya da biliyordum ama bilmek istemiyordum. Geçtiğimiz dört ay boyunca, babam Lexington’daki bir hastaneye girip çıkmaya başlamış; üç yıl önce benden ve boşandığı annemden ayrı yaşadığı Richmond’daki dubleksi kiralamıştı. Babam Doğu Kentucky Üniversitesi’nde iş hukuku dersleri veriyor ve kilisede görev yapıyordu. Kardeşim ve ben zamanımızın çoğunu babama iki saat mesafede Louisville’in güneyinde küçük bir kasabada annem ve üvey babam ile geçirdiğimiz için onunla olmadığımız zamanlarda...

Devamı…

Medeniyetin kara çiçeği

Hep İleri şiarı ile büyütüldük, eğitildik. Neydi bu ileri? Önümüzde bir cetvel, cetvelin en sonunda da biz ileri milletler. İyi ki vardık. Mağaradan adım atan insanoğlunun mükemmel haliydik ya da bir kısmımız için de eski insanlar ya da medeniyetler birlikte yaşamanın ideal haliydi. Oysa, İlerlemenin Kısa Tarihi kitabının yazarı Ronald Wright aksini söylüyordu. Savaşlar Sınırlarla çevrilmiş memleketlerin başka uluslara karşı olan vahşi tutumu. Kendinden olmayanı reddetme ya da kendine benzetme. Savaşarak medeniyet getirme. Bu hepimizin bildiği aşina “insanca” davranış nerelere kadar uzanıyormuş. “Üst Paleolitik Çağ’da bir tek insan türü (Cro Magnon yani Homo Sapiens) çoğalmış ve tüm dünyaya yayılmış, başka...

Devamı…

Torununu karnında taşıyan cesur bir kadın: Cindy Reutzel

Bu, kesinlikle hiç duymadığınız öykülerden sadece biri. Hikayenin kahramanlarından biri olan Emily Jordan ile tanışın. Emily’ye serviks kanseri tanısı konulduktan sonra hamile olduğu sürpriz bir şekilde ortaya çıkıyor; bu süreçte Jordan ve eşi bebek ile ilgili karar vermek zorundalar. Jordan’ın başlaması gereken kanser tedavisi nedeniyle sahip olmak istedikleri bu bebeği taşımanın ne kadar zor olacağının da elbette ki farkındalar. Başlarına gelebilecek her şeyi düşünüp tarttıktan sonra Jordan’ın annesi inanılmaz bir karar veriyor. Cindy Reutzel, kızının ve damadının yaşaması muhtemel embriyolarını taşıyabileceğini söylüyor. Ve sonunda karar veriliyor, nakil yapılıyor. 50’li yaşlarındaki cesur anne Reutzel, kızının ve damadının bebeğini taşıyarak aile...

Devamı…

"Keşke kardeşim olmasaydı"

Kardeşini istemediğini söyleyen bir çocuğa nasıl cevap verilebilir? “Nasıl senin olmanı istediysek kardeşinin olmasını da öyle istedik ve ikinizin de varlığından çok mutluyuz.” dedikten sonra “Kardeşin olmasaydı senin için ne farklılıklar olurdu?” sorusunu çocuğunuza sorabilirsiniz, burada aldığınız cevaba göre devam edebilirsiniz. Olumsuzlukların yanında olumluları da bulması için yönlendirebilirsiniz....

Devamı…