Advertisement

Yazar: Uzunçorap

Büyüklere bir sitem mektubu

Sevgili büyüklerim, Bu sizlere bir sitem mektubu, Siz ormanlarımızı, doğamızı yok ettiniz ve hala yok etmeye devam ediyorsunuz. Sonra da derslerde, televizyonda, kitaplarda fidan dikelim, doğamızı koruyalım, ormanları tekrar kuralım, geri dönüşüm yapalım diye dersler veriyorsunuz bizlere. Onları tüketen sizsiniz ve yok ettiklerinizi tekrar oluşturmamız için bizden bir şeyler istiyorsunuz. Siz önce kendinize, bize bırakacağınız dünyaya yaptıklarınıza bakın. Zaten 2050 yılında dünyada verimli toprak sayısı yarıya düşecek. Artık ağaçlarımız, ormanlarımız kalmayacak. Bazen biz çocukların artık başka bir gezegen bulması gerek diye düşünüyorum ama oraya siz büyükleri almayacağız; çünkü siz orayı da kendi çıkarlarınız için yok edersiniz. Dünyamızda toprakları kaybede...

Devamı…

Okulda sınav var!

Her çocuğun muhakkak okulda girdiği sınavlar vardır. Her sınava girmeden önce de mutlaka içinde bir his vardır. Aslında bir değil, tam üç duyguyu yaşar içinde: Korku, tedirginlik ve heyecan… Bu duygular her sınavda vardır ve aynıdır. Sınav zor veya kolay olsun, çocuğun kalbi sınav bitmişse bile yerinden çıkmış gibi küt küt atar. Girdiği sınavın sonucunu öğrenmeden içi rahat etmez. İşte o gün, sınavın açıklanacağı gün gelip çatmıştır ve heyecan iki kat artmıştır. Hele bir de sınav sonucunda düşük bir not ile karşılaşılırsa, “eyvah, işte o zaman annelere evde çocuklarını yatıştırmakta başarılar!” Aslında sadece çocuklar mı? Sadece çocuklar değil, aileler...

Devamı…

Kaybolan çocukluğu geri getirmek için ne yapabiliriz?

Çocuklarımın, çocuklukları olsun istiyorum. Çocuk gibi yaşadıkları, nefes aldıkları, ağaçlar arasında koşup oynadıkları, gökyüzünü seyre daldıkları bir çocuklukları olsun. Çünkü biliyorum ki gelecek ancak böylesi sağlam bir temelle onlara sağlam bir hayat sunabilir. Çocuklarımı evde eğitiyorum. Her gün dünyanın onLar için hazırladığı paketi yavaş yavaş açmalarını izliyorum. Ama elbette hayatın başka alanlarından da etkileniyorlar. Medyadan, toplumdan… Çocukluğun yavaş yavaş ortadan kaybolduğunu izlediğimiz bütün o alanlardan… Peki bu gerçekten istediğimiz bir şey mi? Hayır, ben çocukluk fikri ortadan kalksın istemiyorum. Çocukların iyiliği için, çocukluğu muhafaza etmek durumundayız. Ayrıca çocukluk toplumun ve dünyanın iyiliği için de gerekli. Çocukluğu yeniden talep etmek...

Devamı…

Anne “ölmek” ne demek?

Geçen gece kitabımızı okuyup, ışığı kapatıp, sarılarak uyumaya başladığımızda bizim kız sessizliği bozup işte o soruyu sordu. “Anne ölmek ne demek?” 3,5 yaşında beklemediğim bir soruydu. Elbet bir gün gelecekti ama bugün mü? Şimdi mi? Nasıl yani? diyerek sindirmeye çalıştım konuyu. Çok hazırlıksız yakalandım çok. Gerçi okuduğum ve güvendiğim birkaç kaynakta özellikle ölüm ise söz konusu olan, net olmak, somut ve anlaşılır biçimde anlatmak gerektiği yazıyordu. Ben de öyle yaptım. Aklıma gelen en somut anlatım biçimini söyleyiverdim. “Yok olmak” dedim. Çok da üzerinde duracağını düşünmedim. O geceyi fazla yara almadan atlattık diye düşünmüştüm. Takip eden günlerden birinde haftada bir...

Devamı…

Pippi Uzunçorap ile başlayan bir anaokulu serüveni: Taka Tuka Land

Berlin Teknik Üniversitesi mimarlık öğrencilerinin üçüncü projesi olan “Taka-Tuka Land” anaokulu, çocukların hayalgücünden ilham alarak Susanne Hofmann rehberliğinde geçici bir yapının yeniden yaratılmasıyla oluşturuldu. Konsept tasarımı 2005 yılında başlayan ve 2007 yılında tamamlanan, interaktif ve iletişimsel iç mekanları ve çok fonksiyonlu cephesiyle dikkat çeken anaokulu, Astrid Lindgren’in unutulmaz karakteri Pippi Uzunçorap’ın Taka-Tuka’da yaşadığı maceralardan ve çocukların bu maceraları yorumlayışından esinlenerek tasarlandı. Çocukların günlük oyun rutinlerini de göz önünde bulunduran mimarlık öğrencileri, anaokulunun geçici eski yapısını limonataların aktığı sonsuz bir ağaca dönüştürdü. Geniş pencerelerdeki kristallerin öğle güneşiyle birlikte ışıl ışıl bir iç mekan yarattığı ve sarının baskın bir renk olarak kullanıldığı anaokulu...

Devamı…

Bir damla

Vücut içerisinde ilk günümdü. Kırmızı kemik iliğinin içindeydim. Kendimi pek yorgun hissediyordum. Etrafımdaki herkes bir telaş içindeydi. Onlardan biri bana çarptığı an ben de olduğum yerden fırladım ve kılcal damarların vakum etkisine kapıldım. Sünger dokuda düzensiz delikler olduğundan yolumu çok sık sık kaybediyordum. Sağ olsun çok nazik bir akyuvar bana yardımcı oldu. Kemik zarını geçtikten sonra ana damarlardan birine bağlandım. Yol oldukça uzundu. Herkes, ben de dahil olmak üzere rengi solmuş gibiydi, yorgundu ve yavaş akıyordu. Sonra damarlardan birinde inşaat çalışması olduğu için başka bir şeride saptık. Çocuk düşüp kendini yaraladığı için akyuvarlar yaranın üstünde kabuk oluşturmuştu. Ortam bir...

Devamı…

Suriye: Bir kuşağın kayboluşu

2011 yılında Suriye’de bitmek bilmeyen bir iç savaşın patlak vermesinden bu yana, çoğu 18 yaşından küçük olan milyonlarca Suriyeli evlerini terk edip başka ülkelerde yaşama tutunmaya çalıştı. BM verilerine göre, mültecilerin yüzde 55’ine yakını 18 yaş altındaki bireylerden oluşuyor. “Syria’s Lost Generation” adlı kısa film de mülteci olarak yaşayan gençlerin hayatlarına pencere açıyor; yarıda kesilmiş çocuklukların ve ani büyümenin altında ezilen gençlerin cesur ve gerçekçi bir portresini çiziyor. İyi...

Devamı…

Felsifiko: Çocuk gözüyle siyaset

I. Bölüm: Siyaset nedir? Çocuklara göre siyaset, siyasi partilerden oluşan bir sözcük. Ama bu düşünceye varmadan önce “siyasi parti” ne demek, onu bilmek lazım. Siyasi parti farklı düşünceleri savunan ve farklı siyasi görüşlere sahip insanları kucak altına alan küçük kuruluşlardır. Tabii ki, bunu da anlamadan önce “siyasi” kelimesi ne demek ona bir göz atalım. Siyasi, demek politika yapmak demek. Politika ise bir düşünceyi öne sürmek demek. Genel olarak bakıldığında, siyasetin tanımı çok büyük. Siyasi partiler ülkenin başına yönetici gelmek için çabalar. Ülkenin başına geçmek oylamalar yapılır. Bu oylamalara seçim denir. Seçimlerde insanlar yaptığı öngörüşlerini beğendiği partilere oy verir. II....

Devamı…

Yas tutan birine söylememeniz gerekenler

Bir adamın anlattığı hikayeyi dinliyorum. Tanıdığı bir kadın korkunç bir trafik kazası geçirmiş ve şimdi daimi bir acıya mahkum, hayata dair bütün umudunu yitirmiş, belden aşağısı felçli bir şekilde yaşıyormuş. Bu hikayeyi daha önce milyon kere duydum, ama her duyduğumda aynı şaşkınlığı yaşadım: Adam, bu trajedinin kadının hayatında olumlu değişikliklere yol açtığını düşünüyordu. Sarf ettiği sözcüklerin duygusal, ruhsal ve psikolojik şiddetten farksız olduğunu ise bilmiyordu “Her şeyin bir nedeni var.” Adam, kadına bu korkunç kazanın aslında onu olgunlaştırmak için meydana geldiğini söylemişti. Fakat, bu tür zırvalar insan hayatını mahveden şeylerdir ve doğru değildir. Bir danışman olarak, bunca yıl acı...

Devamı…

Ödevlerden kaçarken

O sabah ödevlerimi yapıyordum ve biraz sıkılmıştım ki annem çağırdı. Dışarı çıkacağımızı, giyinip hazırlanmamı söyledi. Aceleyle hazırlandım, çünkü bir an önce dışarı çıkıp ödevlerden kurtulmak istiyordum. Birlikte markete gidip mutfak alışverişi yaptık. Biraz da abur cubur aldıktan sonra eve döndük. Abur cuburlarla beraber yeniden ödevimin başına oturdum. Nedense bugün aklımı derslere vermekte çok zorlanıyordum. İçimden ödev yapmak yerine geziye çıkmak geçiyordu ama bir öğrencinin sorumlulukları vardı. Ödevlerimi yapmazsam akşam yemeğinde annemden dinleyeceğim öğütler şimdiden içimi karartmıştı bile. Ders kitabımın yirmi dördüncü sayfasını okumaya başladığım sırada kendimi boş bir evin kapısında buldum. Daha çok ahşap bir kulübeye benziyordu burası. Kapıyı...

Devamı…