Advertisement

Yazar: Prof. Dr. İsmail Çepni

10 maddede hamilelikte tehlike belirtileri

Gebelik süresinde anne adayının bebeğin gereksinimleri doğrultusunda bedensel ve ruhsal büyük değişimler yaşadığı aşikârdır. Bu değişimler ile anne adayı bebeği için kalp-damar sisteminden tutun da rahim, doğum yolu, solunum sistemi, özetle saçtan tırnağa kadar gebeliğe uyum sağlar. Bu değişiklikler “anne bedeninin gebeliğe uyumu” olarak tanımlanır. Gebelik döneminde oluşan belirti ve durumların gebeliğe özgü yani normal olup olmadığının ya da anne ve bebek açısından tehlikeli olup olmadığının belirlenmesi ve gerekli önlemlerin acilen alınarak tedavi uygulanması hayati derecede önemlidir. Bu açıdan anne adayları ve aile bireyleri bu bulgular konusunda bilgili olmalı gerektiğinde hemen hekimi ile bağlantı kurmalı ve en önemlisi de...

Devamı…

Laktasyon döneminde ilaç kullanımı

Emziren anneye tedavi gerektiğinde dikkatli davranılarak ilaç seçimi yapılırsa anne sütünün kesilmesine gerek kalmayabilir. İlaçların maternal kan düzeyinin % 1-2 si bebeğe difüzyon ile geçer. Annenin kullandığı ilaçların süte geçmesinde ve bebeği etkilemesinde; anne kanındaki seviyesi, proteine bağlanma oranı, lipid eriyebilirliği, moleküler ağırlığı, infanttaki oral biyoyararlanımı, moleküler ağırlığı, pKa, maternal ve infantın plazma kompartımanlarındaki yarılanma ömrü etkilidir. Amerikan Pediatri Akademisi ( AAP ) anne sütü ile beslenme sırasında kullanılan ilaçları kategorize etmiştir : Kategori I: İlaç kesinlikle laktasyon sırasında kullanılmamalı. Maternal alım ile bebekte ciddi yan etkilerin olduğuna dair kuvvetli delillerin varlığı ( Ergotamin ). Kategori II: Bebekte etkisi bilinmeyen ilaçlar: amitriptilin, desipramin. Dikkatli kullanım önerilen ilaçlar: doxepin, fluoksetin, imipramin, trazodon, diazepam, lorazepam, midazolam.. gibi bu grupta sayılmaktadır. Kategori III: Anne sütü ile geçinebilir olanlar bu grupta yer almaktadır: Karbamezapin, fenitoin, valproik asit, atenolol, propranolol, diltiazem, kodein, fentanil, metadon, morfin, propoksifen, butorphanol, lidokain, mexiletene, asetominofen, ibuprofen,indometasin, ketrolak, naproksen, kafein. Tablo II’de laktasyonda kontrendike olan ilaçlar verilmiştir. Tablo II: Laktasyonda kontrendike ilaçlar: Sitotoksikler Bromokriptin Ergotamin Simetidin Au tuzu Fenindion Radyoaktif İyod Amfetamin Alkol Süt veren annenin kullandığı ilaçlardan bazı örnekler. Narkotik olmayan analjezikler: Süt veren annelere doğumdan hemen sonra ağrılardan dolayı sıklıkla bu ilaçların verilmesi gerekmektedir. Aspirin hariç asetaminofen, ibuprofen ve naproksen gibi nonsteroidal antiinflamatuar ilaçların anne sütüne geçerek çok ciddi bir yan etki yapmadıkları düşünülmektedir. Narkotik analjezikler: Kodein: Oral olarak alınan kodeinin çok az bir kısmı anne sütüne geçtiğinden...

Devamı…

Gebelik döneminde ilaç kullanımı

Gebelik dönemi bazı yakınmalar, önceden varolan hastalıklar ya da gebelikte yeni gelişen durumlar nedeniyle çeşitli ilaçların kullanıldığı bir dönemdir. WHO (World Health Organization: Dünya Sağlık Örgütü) dünya genelinde yaptığı bir çalışmada anne adaylarının tüm gebelik dönemi boyunca vitamin ve demir ilaçları hariç ortalama üç ayrı ilaç kullandığını belirlemiştir. Buna “over the counter” denilen ve reçetesiz satın alınabilen ilaçlar dahil değildir. Gebelik döneminde en sık kullanılan ilaçlar bulantı gidericiler, antiasitler (mide asidini düşüren ilaçlar), antihistaminikler (allerji belirtilerine karşı kullanılan ilaçlar), analjezikler (ağrı kesici ilaçlar), antibiyotikler, sakinleştirici ilaçlar, uyku ilaçları gibi ilaçlardır. Gebelik ve laktasyon döneminde ilaç kullanılması bu dönem özellikleri nedeni ile ileri derecede dikkat gerektirir.. Yapılan çalışmalara göre anne adaylarının %80’e yakını gebelik döneminde herhangi bir ilaç kullanmakta bunun % 50 kadarı ise özellikle organ gelişim döneminde olmaktadır. Ayrıca gebeliklerin %50 kadarı planlanmadan oluştuğu için hanımların gebe kaldıklarını bilmedikleri ilk dönemde de ilaç kullanımı ayrı bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Bir yandan gebeliğe bağlı olarak annede oluşan fizyolojik değişiklikler, diğer yandan kullanılan ilaçların embriyo ve fetusa geçebilmeleri bu dönemde ilaç kullanımının önemini artırmaktadır. Gebelik döneminde kullanılan ilaçların emniyeti ve etkileri ile ilgili bilgilerimiz gebelerde ilaç etkilerinin araştırıldığı klinik prospektif çalışmaların etik olmaması nedeni ile sınırlıdır. Daha çok retrospektif çalışmalar, olgu sunumları ile değerlendirme yapmak durumunda kalınılmaktadır. Yapılan hayvan deneyi çalışmaları sonuçları ise ilaçların insandaki etkilerine birebir uymadıkları için yanıltıcı olabilmektedir. Buna en iyi örnek talidomit’in hayvanlarda teratojen olmamasıdır. Annenin...

Devamı…

Doğum sonrası form

Doğumdan hemen sonra bir kadın forma girip eski haline dönebilir mi? Gebelik ve doğum sürecinde anne bedeninde çok farklı hormonların etkileri ile fetüsün (bebek ) rahimde büyümesi, beslenmesi, oluşturduğu metabolizma artıklarının atılması, doğum için doğum yolunun hazırlanması ve doğumdan sonra da beslenmesi için süt salgılama hazırlıkları için birçok değişiklik gerçekleşir. Diğer yandan da bebek ve ekleri ile birlikte anne vücudunun aldıkları ile ortalama 10 kg alınır. Tabii bu normal bir gebelik sürecinde alınması düşünülen kilodur. Oysa 7-25, 30 kilolara kadar kilo alan anne adayları görülmüştür. Rahim ile birlikte karın büyümesi, ağırlık merkezinin değişmesi ile vücut duruş değişiklikleri, karın ön...

Devamı…

Hamilelik sonrasında cinsellik

Tıbbi açıdan kadının kanaması durduktan ve doğuma veya sezaryene bağlı yara iyileşmesi tamamlandıktan sonra cinsel ilişkide bulunulmasında sakınca yoktur. Bu da doğumdan sonra ortalama 4–6 haftalık bir dönemi kapsar. Bu dönemde eşler birbirinden uzak durmamalı fiziksel ve duygusal yakınlığı sürdürmelidirler. Eşlerin birbirlerine sarılıp okşamaları, duygu ve düşüncelerini paylaşmaları yapılacak en güzel davranıştır. Emzirme ve doğumun etkisi ile gebelik şansı azalmakla birlikte güvenilir bir doğum kontrol yöntemi doğumdan 1.5 ay sonra kullanılmaya başlanmalıdır. Bu dönemden sonra cinselliğe başlanılabilr. . İlk başlarda vajende eskiye oranla bir kuruluk görülebilir. Bunun nedeni özellikle emziren kadınlarda yüksek prolaktin hormonunun bazen cinsel istekte azalma ve vajinada kuruluk yapabilmesidir. Kuruluk vajinal jellerle giderilebilir. Doğum ve bebek bakımının kadın için son derece yorucu olması nedeniyle doğum sonrası ilişki sıklığında azalma beklenen bir durumdur. Ancak doğum sonrası depresyon veya başka bir sorun eklenmediğinde genellikle doğumdan 3 ay sonra gebelik öncesi cinsel ilişki sıklığına dönülmektedir. İsveç’te yapılan bir çalışmada çiftlerin doğumdan 6 ay sonraki cinselliğini inceliyor. Buna göre en sık görülen cinsel aktivite miktarı ayda 1 veya 2 olarak belirlenmiş. Buna en büyük neden olarak çiftler ve özellikle kadınlar “cinsel aktivite için çok yorgun olduklarını” söylüyor. Bebeğin bakım ihtiyaçları azaldıkça, uykusu düzene girdikçe cinsel aktivitenin de normale dönmesi bekleniyor. Etken olan bir başka faktör ağrı duyulmasıdır. Emziren annede meme başı tahrişi ve normal doğuran annede epizyotomi bölgesindeki ağrı problem oluşturuyor. Doğumdan sonraki 6. ayda da devam eden ağrılı cinsel...

Devamı…

Epizyotomi

Epizyotomi, vajinal açıklığı genişleterek doğumu kolaylaştırmak, perinenin tonüsünü korumak, sistosel, rektosel, desensus uteri, istenmedik yırtıkları önlemek, fetüs başının kolay, hızlı ve tehlikesiz doğumunu sağlamak amacı ile doğum eyleminin ikinci devresinde perineye yapılan cerrahi insizyondur. Ülkemizde doğumu kolaylaştırmak amacıyla tüm primigra vidalarda rutin, multigravidalarda ise perinenin rijit olduğu durumlarda yaygın olarak uygulanmaktadır. Bebeğin başının (ya da makat gelişte makatı) çıkmasına yakın lokal anestezi uygulanarak perine iyice gerilip soluklaştığında vajina girişi alt ucundan başlayan ve doktorun seçimine göre ya 45 derece açıyla yana uzanan (sağ veya sol medyolateral tip) ya da perinesinin yapısal özelliklerine göre (yüksek perine) direkt olarak anüse doğru inen (medyan tip) bir kesi uygulanır. Keside perinedeki cilt ve cilt altı dokusu kesilir. Kesinin uzunluğu anne adayının perinesinin yapısal özellikleri, perine kaslarının durumu ve bebeğin çıkan kısmının özelliklerine göre değişir. Kesi sonrası perineyi koruyucu manevralarla bebek doğurtulur. Plasentanın çıkmasından sonra gerekirse lokal anestezi işlemi tekrarlanarak perinedeki bu kesi usulüne uygun olarak kendiliğinden eriyen dikiş materyaliyle dikilir. ENDİKASYONLARI: Anne adayının perinesinin dar olduğu, perine kaslarının aşırı gerildiği, bebeğin başının perineden çıkarken zorlanacak kadar büyük olduğu durumlarda epizyotomi uygulaması perinenin aşırı yırtılmasını ve uzun vade komplikasyonların engellenmesi için yapılmalıdır. Ayrıca vakum ve forseps gibi müdahaleli uygulamalarda, makat gelişinde, doğumun hızlı gerçekleşmesinin gerektiği durumlarda (fetal distres gibi) ve prematür doğumlarda epizyotomi açılmalıdır. KOMPLİKASYONLARI: Nedbe oluşumu, ağrı, hematom, dikişlerin kendiliğinden açılması,enfeksiyon ve disparoni...

Devamı…

Ağrısız doğum (epidural anestezi, spinal anestezi)

Doğum eylemi annenin fazlasıyla ağrı çekmesine ve fizyolojik stresine neden olmaktadır. Son yıllarda doğum ve çıkım için bölgesel anestezi tekniklerinin kullanımı dünyanın pek çok yerinde yaygınlaşmıştır. Güncel lokal teknikler iyi uygulandıkları takdirde anne ve bebekte riski minimale indirip, hızlı ve neredeyse tam bir ağrı kontrolü sağlarlar. Epidural anestezi hem normal hem de sezaryen ile doğumların son derece konforlu ve keyifli geçmesini sağlayan, 30 yıldır yaygın bir şekilde güvenle uygulanan modern bir tıbbi yaklaşımdır. Anestezi uzmanı bir doktor tarafından uygun ilaçların verileceği kateter bel bölgesindeki omurgaların arasından girilerek dura denilen zarın üstüne yerleştirilerek uygulanır. Etki elde edebilmek için 20-30 dakika gereklidir. Doğum ağrısını kontrol altına almanın en etkili yöntemi olmakla birlikte sadece bu amaçla kullanılmaz. Sezaryen başta olmak üzere bel seviyesi altında yapılan pek çok ana cerrahi girişim epidural anestezi eşliğinde yapılabilir. Epidural anestezi normal doğum eyleminde kasılmalar düzenli hale geldikten sonra ya da rahim açıklığı 4 santimetreye ulaştığında yapılabilir. Kasılmalar düzensiz ise ya da erken dönemde uygulanır ise kasılmaların durmasına neden olabilir. Epidural anestezide en önemli faktör işlemi yapan anestezi uzmanının bu alandaki deneyimidir. EPİDURAL ANESTEZİNİN AVANTAJLARI : • Ağrısız doğum mükemmel bir yöntemdir. • Genel anesteziye göre komplikasyon riski daha azdır. • Annenin bilinci açıktır. Sezaryen sırasında bebeğini kucağına alabilir. • Uygun zamanda takıldığında normal doğumun konforunu artırır ve ilerlemesini kolaylaştırır. EPİDURAL ANESTEZİNİN OLASI ZARARLARI: – En sık görülen yan etki ani tansiyon düşmesidir. – Anestezinin olmaması ya...

Devamı…

Dış gebelik nedir, nasıl oluşur?

Dış gebelik, gebeliğin gelişmesi gereken rahim içindeki normal yerinin dışında bir yere yerleşerek gelişmesidir. Normal gebelik sürecinde erkek tohum hücresi ile yumurta, kadının tüplerinde birleşerek gelişmeye başlar. Burada bir yandan çoğalırken diğer yandan rahim içine seyahat ederek normal yerine yerleşir. Herhangi bir etmenle bu göç işlevi yerine gelemez veya başka yerlere olur ise dış gebelik oluşur. Aynı anda hem dış gebelik hem de iç gebelik olabilir (heterotopik gebelik ). Nerelerde dış gebelik olabilir? Gebelik karın içine, yumurtalık ile rahim arasında yer alan tüplere (en sık dış gebelik burada olur), tüpün rahime hemen bağlantı yerine yakın bölgeye (korn gebeliği ), rahim boynuna ya da yumurtalıklara yerleşerek dış gebelik olarak gelişebilir. Kadına ne gibi zararları olabilir? -Dış gebelik kaynaklı anne ölümleri, ilk üç aydaki anne ölümlerinin dörtte üçünü ve gebeliğin tümünde ortaya çıkan anne mortalitesinin  %9-13’ünü meydana getirmektedir. Gelişmiş ülkelerde dış gebeliğe bağlı ölümler yüz binde 3’e kadar düşmüşken, gelişmekte olan ülkelerde yüz binde 300’e çıkabilmektedir . -Tekrar dış gebelik oluşma riski artar -Kanallarınm kapanması ile kısırlığa yol açabilir. -Rahim boynundaki dış gebeliklerde (literatürde  ilk uygulamalarından birini yaptığım) tedavi öncesi rahim alınmak zorunda kalınıyor. (O tedavim Fertility and Sterility adlı Amerika’da yayınlanan çok prestijli bir dergide yayınlandı ve Speroff adlı yazarın kitabında referans olarak kullanıldı.) – Ameliyat olmanın anestezi ve benzeri riskleri kadına yüklenmiş oluyor. Dış gebeliği artıran başlıca nedenleri sayabilir miyiz? Değişik çalışmalarda sıklıkları değişik saptanmakla beraber, dış gebelik açısından...

Devamı…

Aşırı tüylenme (erkek tipi tüylenme: hirsutizm) nedir?

Aşırı tüylenme, olmaması gereken bölgelerde tüylenmede artış olmasıdır. Tüylerdeki artışın kozmetik olarak rahatsızlık verecek düzeye gelmesine hirsutizm denilir. Hirsutizm vellüs denen yumuşak kılların terminal kıl denilen kalın kıllara dönüşümü sonucunda oluşur. Bilimsel açıdan hirsutizm etnik faktörlere bağlı olarak %5-15 oranında görülen, kadınlarda yüz ve gövdede erkeklerdekine benzer şekilde kıllarda artış olarak tanımlanır. Hirsutizm androjen (erkekleştirici etkisi olan hormon) üretiminin ve/veya hedef dokuda androjen etkisinin artması sonucunda gelişir. Kadında androjen hormonunun aşırı etkisi ile erkek tipi saç dökülmesi, seste kalınlaşma, kellik, klitoriste büyüme, vücut yapısında erkeksi değişim gözlenen ve virilizmdir olarak tanımlanan tablo ortaya çıkar. Bu durum daha çok ağır hormonal bozukluklarda ve bazı hormon üreten tümörlerde gözlenir. Normal kıl gelişimi Kıl folikülleri (kökleri) anne karnında yaklaşık 8-10. gebelik haftasında oluşur. Fetüsü kaplayan kıllara lanugo ismi verilir. Çok ince, kısa ve dayanıksız kıllardır. Yirmi ikinci haftada tüm vücutta kıl gelişimi tamamlanır ve bundan sonra kıl gelişmez. İki cinsiyette de eşit sayıda kıl mevcuttur. Beyaz ırkta kıl fazla iken kuzey ırkında kıl en azdır. Kıl büyümesinin üç aşaması mevcuttur: • Anajen: Gelişim dönemi • Katajen: Hızlı gerileme dönemi • Talojen: İstirahat dönemi Kıllarda anajen faz ne kadar uzun ise kıl o kadar uzun olur. Saç kıllarında bu faz yaklaşık olarak 3 yıldır. Kıl folikülleri ayrı ayrı zamanlarda büyüme evresinde olduğundan belli yoğunlukta kıl korunmuş olur. Kıl gelişiminde erkeklik hormonu olarak da bilinen testosteron direkt olarak etkilidir. Kadınlardaki östrojen ve progesteron hormonları...

Devamı…

Ağrılı adet ve çareleri

Her kadın adet dönemini ağrılı mı geçirir? Yüzde kaçı ağrılı geçirir? ABD ya da Avrupa’da oranlar nasıl? Her adet döneminin ağrılı geçmesi dismenore olarak adlandırılır (sancılı adet görmek). Yumurtlama oluşan adet düzeninin başlaması ile yaklaşık 17-18. yaşlarda dismenore de başlar. Ortalama olarak üreme çağındaki yani kendiliğinden adet görebilen kadınların %40-60 ı ağrılı adet görürler. Bu sıklık genç yaşlarda daha fazladır. Batı ülkelerinde yapılan bazı çalışmalarda 19 yaş civarında %75 ağrılı adet görüldüğü belirlenmiştir. Bu olguların %17’si okul ya da işine gidemeyecek kadar ıstırap çekmekte. Yarısı çok ciddi ağrılar hissetmekte. Yaş ile birlikte sıklık azalmakta ve 40 yaştan sonra ciddi oranda düşmektedir. Adet döneminde kadının vücudunda neler olur? Hangi fiziksel değişiklikler görülür? Adet dönemi yumurtlamadan yaklaşık 14 gün sonra başlar. Çatlamış yumurta; sarı cisim (korpus luteum) eğer gebelik oluşmaz ise işlevini kaybeder salgılanan hormonların azalması ile rahim içi doku beslenmesi bozulur ve buna bağlı olarak kanama ile dökülür. 2-7 gün süren kanama ile en çok bir çay bardağı kadar kan (120 ml) kaybedilir. Rahim içindeki doku bu süre içinde tamamen incelir. Kadın adet öncesi aldığı kiloyu kaybeder. Ağrı yapan bazı maddeler salgılanır, bazen adet ile birlikte rahim ile yumurtalıklar arasında bağlantı kuran ve karın içi boşluğa açılan tüplerden (yumurtalık kanalları) karın içine de kan akar. Bu da ağrı yapar. Adet ile birlikte yeni bir yumurtlama süreci başlamış olur. Adet döneminde şiddetli ağrılar duyan kadınlar, menopoz dönemine kadar hep mi adetlerini...

Devamı…