Doğum eylemi annenin fazlasıyla ağrı çekmesine ve fizyolojik stresine neden olmaktadır. Son yıllarda doğum ve çıkım için bölgesel anestezi tekniklerinin kullanımı dünyanın pek çok yerinde yaygınlaşmıştır. Güncel lokal teknikler iyi uygulandıkları takdirde anne ve bebekte riski minimale indirip, hızlı ve neredeyse tam bir ağrı kontrolü sağlarlar. Epidural anestezi hem normal hem de sezaryen ile doğumların son derece konforlu ve keyifli geçmesini sağlayan, 30 yıldır yaygın bir şekilde güvenle uygulanan modern bir tıbbi yaklaşımdır. Anestezi uzmanı bir doktor tarafından uygun ilaçların verileceği kateter bel bölgesindeki omurgaların arasından girilerek dura denilen zarın üstüne yerleştirilerek uygulanır. Etki elde edebilmek için 20-30 dakika gereklidir. Doğum ağrısını kontrol altına almanın en etkili yöntemi olmakla birlikte sadece bu amaçla kullanılmaz.

Sezaryen başta olmak üzere bel seviyesi altında yapılan pek çok ana cerrahi girişim epidural anestezi eşliğinde yapılabilir. Epidural anestezi normal doğum eyleminde kasılmalar düzenli hale geldikten sonra ya da rahim açıklığı 4 santimetreye ulaştığında yapılabilir. Kasılmalar düzensiz ise ya da erken dönemde uygulanır ise kasılmaların durmasına neden olabilir. Epidural anestezide en önemli faktör işlemi yapan anestezi uzmanının bu alandaki deneyimidir.

EPİDURAL ANESTEZİNİN AVANTAJLARI :
• Ağrısız doğum mükemmel bir yöntemdir.
• Genel anesteziye göre komplikasyon riski daha azdır.
• Annenin bilinci açıktır. Sezaryen sırasında bebeğini kucağına alabilir.
• Uygun zamanda takıldığında normal doğumun konforunu artırır ve ilerlemesini kolaylaştırır.

EPİDURAL ANESTEZİNİN OLASI ZARARLARI:
– En sık görülen yan etki ani tansiyon düşmesidir.
– Anestezinin olmaması ya da tek taraflı olması gibi durumlarda kateterin yeniden takılması gerekebilir.
– Şiddetli baş ağrıları yaşanabilir.
– Kullanılan ilaçlara bağlı olarak allerjik reaksiyonlar gelişebilir.
– Anne adayı yeterli bir şekilde ıkınamaz ise doğum uzayabilir ve vakum ya da forseps uygulanması gerekebilir.
– Nadiren işlem sonrası idrar yapmada geçici zorluk görülebilir.
– Enfeksiyon gelişebilir.
– Felç ise çok çok nadiren görülen bir komplikasyondur.

KİMLERDE EPİDURAL ANESTEZİ UYGULANMAZ:
Kanama bozukluğu olan, antikoagülan tedavi alan, uygulama bölgesinde enfeksiyon bulunan trombosit düşüklüğü saptanan kişilere ve en önemlisi anne adayının uygulamayı reddetmesi durumunda epidural anestezi uygulanmaz.

SPİNAL ANESTEZİ
Epidural anestezi uygulaması gibi kalça kemiklerinin hizasında, omuriliğin sona erdiği noktanın altından bele ince bir iğne batırılır. Subaraknoid boşluğa girilir ve beyin omurilik sıvısının geldiği gözlendikten sonra ilaç verilir. Spinal anestezide epidural anestezi için beklenildiği kadar süreye ihtiyaç yoktur. Dakikalar içinde sonuç alınır. Her iki yöntemin birlikte uygulandığı klinikler vardır.

MÜDAHALELİ DOĞUM
Vajinal doğum sırasında vakum ya da forseps (kaşık) doğuma yardımcı olmak amacıyla kullanılmışsa buna müdahaleli doğum denir. Vakum ve forseps uygulaması son yıllarda giderek azalmıştır. Günümüzde ancak baş çıkımdayken yani doğum yolu sonuna ulaştığında bebekte sıkıntı bulguları olduğunda , annenin ıkınamadığı ya da kalp hastalığı gibi ıkındırılmaması gereken durumlarda kullanılır. Suni sancı verilmesi ve bebeği vajenden çıkışını kolaylaştırmak için epizyotomi (dikişli doğum) dediğimiz kontrollü kesinin yapılması da müdahaleli doğum olarak değerlendirilir.

Epizyotomi baş çıkımdayken annenin doğum kanalı ve özellikle dış kısımda yırtılma olmasın diye özellikle ilk doğumlarda uygulanır. Böylece yırtık ya da yaralanma engellenerek doku korunur. Yıllarla birlikte idrar kaçırma vb. gibi sıkıntılar azaltılmış olur.

SUDA DOĞUM
Bebeğin anne karnında su içinde yaşadığı ve bu nedenle su içerisine doğmasının daha iyi olacağı düşünülmektedir. Suda doğum ilk defa 1805 yılında Fransa’da yapılmasına karşın şu ana kadar bu konuda ciddi çalışmalar yapılmamıştır. Bu konuda yapılan çalışmalar incelendiğinde şu sonuçlar ortaya çıkmaktadır:
– Bebekte su yutulmasına bağlı olarak kandaki tuz oranı düşebilmekte ve bu beyin fonksiyonlarında bozulmaya neden olabilmektedir.

– Bebeğe sudan mikrop bulaşabilir. Ayrıca gebe kadının dışkısında bulunan bazı mikroplar da bebeğe bulaşabilmektedir.

– Su altında doğumda bebek doğduktan hemen sonra dışarıya çıkarılması gerekir. Bu çıkarma sırasında göbek kordonunda hızlı veya fazla çekilmeye bağlı olarak kopmalar görülebilir.

– Nadir de olsa bebek boğulabilir.

– Su havuzunda uzun süre kalma sonucunda annenin ateşi yükselebilir.

Günümüzde suda doğum için kanıtlanmış bir avantaj bulunmamaktadır. Annenin daha az ağrı çektiği konusu şüphelidir. Ancak bu konuda geniş ve iyi planlanmış çalışmalar yapılması gereklidir. Çalışmalar sonuçlanıncaya kadar gebelere önerilmemelidir.