Bebek anne karnında iken doğal ortamında sıvı içerisinde bulunur ve soluk alıp veremez, oksijen gereksinimini anneden plasenta yoluyla gelen kan dolaşımıyla karşılar. Gebeliğin 38. haftasından itibaren dış ortamda yaşamaya hazır, gelişim aşamalarını tamamlamış bebek doğumla beraber yeni hayatına başlar. Yaşamın ilk dakikaları bebeğin dış ortama uyumu için çok önemli anlardır. Gebelik dönemini sorunsuz geçiren ve doğum öncesi izlemlerinde sorun saptanmayan bebek ve anne sağlıklı bir doğuma adaydır. Ancak tüm doğumların %10’unda dış yaşama uyum sorunu ile karşılaşılabilir. Bu durum her zaman öngörülemeyebilir. Bu nedenle doğum anında bebeklere yardım amacıyla tüm doğumlarda gerekli alet donanımı ve bu yardımı sağlayacak yeterli bilgiyle donatılmış ve deneyimli iki sağlık personeli (doktor, hemşire) hazır olmalıdır.

Doğum sonrası ilk dakikalarda gerektiğinde uygulanan bu yardım resusitasyon (canlandırma) olarak isimlendirilir. Ülkemizde son 10 yılda sayıları onbinlere varan sağlık personeli (doktor, hemşire, sağlık teknisyeni) profesyonel ekipler tarafından eğitilmiştir, ve eğitilmeye devam etmektedir. Anne babalara bu konuda düşen görev, doğum yapacakları hastanede bu ekipman ve personelin varlığını sorgulamaktır.

Doğumla beraber bebekte beklenen en önemli değişiklik bebeğin gereksinimi olan oksijeni nefes alıp vererek kendi akciğerleriyle sağlaması ve bunu kalp ve damarlarıyla tüm vücuduna aktarmasıdır. Bebeğin bu aşamayı başararak yeni yaşamına uyum sağladığının en önemli göstergesi de tüm cildin parmak uçlarına kadar pembe renge dönüşmesidir. Bebek anne vücudundan ayrıldığında tüm vücudu mor renklidir ve ilerleyen birkaç dakika içerisinde kalp ve akciğerlerinin uyumlu çalışması sonucu oksijen vücudun her noktasına ulaşır ve pembeleşir. Herhangi bir nedenle dokulara yeterli oksijenin sağlanamaması özellikle beyin, kalp ve böbrekler gibi yaşamsal oranlarda kalıcı hasarlara neden olabilir.

Doğum sonrası ilk dakikalarda yaşama uyum sürecini nümerik olarak değerlendiren yöntem APGAR skorlaması olarak isimlendirilir. İsmini skorlama sistemini geliştiren Virginia Apgar isimli doktordan almaktadır. APGAR skorlaması 1,5 ve 10. dakikalarda yapılır ve 10 üzerinden değerlendirilir. Solunum, kalp atım hızı, renk, kas tonusu ve uyarılara refleks yanıtın her biri iki tam puan üzerinden değerlendirilir . APGAR skorlama sistemi bebeğin dış yaşam uyum başarısını gösteren oldukça objektif bir tanımlamadır. Onuncu dakikada 8 ve üstü değerler normal kabul edilir. Bunun altındaki değerler sağlıklı yaşam ile bağdaşmadığından bu skora ulaşıncaya kadar bebeğe uygun alet donanımıyla yaşama uyum desteğine devam edilmelidir.

APGAR SKORU

0 1 2
Solunum yok yetersiz var
Kalp atım hızı YOK <100/dk >100/dk
Renk yaygın siyanoz uçlarda siyanoz pembe
Tonus hareketsiz hipotoni iyi
Uyarıya yanıt yok yetersiz iyi

Apgar skorlaması değişik koşullarda yanıltıcı olabilir. Annenin aldığı bazı ilaçlar bebeğin tonusunu, kalp atım hızını ve uyarıya yanıtını etkileyebilir. Doğuştan bazı hastalıklar da APGAR skorunu olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle düşük APGAR skorlu bebeklerde aile öyküsü ve bebeğin muayenesi olası diğer nedenlerin saptanmasına yardımcı olabilir.

Apgar skorunun 5. Dakikadan sonra bile yedinin altında olması veya skorun çok geç (20 dakikadan sonra) 8-10 arasına yükselmesi bebeğin dış ortama uyumunda ciddi sorunları olduğunu ve olası nedenin yaşamsal organların (beyin kalp ve akciğer) olumsuz etkilendiği ve ileriye dönük kalıcı hasarlar olabileceğini gösterir. Spastik bebek dediğimiz sorunlu çocukların önemli bir kısmı bu duruma örnek olabilir.

Doğum anında deneyimli bir ekibin olması olası düşük APGAR ile doğabilecek çocukların dış ortama uyumunda sağlayacağı katkı kaçınılmazdır. Bu nedenle tüm doğumların uygun yardımın sağlanacağı koşullarda yapılması bebeğin sağlıklı büyüme ve gelişimi için şarttır.