Advertisement

Yazar: Gökçe Altunay

Hamilelik günlüğü no. 6

Efendim bu yazıyı okurken fon müziği olarak tavsiyem şu olacak.   Zira sözleri tam uyuşmasa da İlyas’ın ruh hali bir süredir bu, dolayısıyla benim sürüklendiğim yer de bu. Tabii haklı sebepleri var, bir süredir başka şehirdeydik ve orada okula yollamaya çalıştık. Türkiye’nin en şahane kreşlerinden biri olmasına rağmen İlyas külliyen reddetti. Sanırım onu yaban ellerde terk edeceğimizi düşündü. Babasına kelimenin tam anlamıyla yapıştı, bir de sürekli hastaydı, dolayısıyla her şeye ağladı,bozuldu filan.. E döndük eve, normale dön değil mi? Yooo, kolay mı öyle? “Yaşasın peynirli yumurtaaaa!” ile sarkmış alt dudak ve gözde dönen yaşlarla “ben kahvaltı etmek istemiyorum” arası...

Devamı…

Hamilelik günlüğü no. 5

25. haftayı geride bıraktık. Göbeğim aldı başını gidiyor, ilkinden görüntü olarak daha hamileyim. Yokuş ve merdiven şimdiden zorlamaya başladı. Hele İlyas’ın şımarıklığı tutup beş saat oynayabileceği parka üç adım atması onu “yorunca” ve yerlere yatınca ve ben taşımak zorunda kalınca… buraya bir uzun hava koyalım. Geçen hafta şeker testi yaptırdım. Testte bir saat sonraki sonuç normalden biraz yüksek çıktığı için önlem olsun diye 2. defa bu sefer 3 saatlik şeker yüklemesi yapıldı. Hem aç ve susuz hem de şeker yüklenmiş olmak saçma bir şekilde yorucu bir şeymiş. Üstelik çok da uykusuzdum, çünkü gece karaciğerim oyulduğu için tepinip durmuştum. Ya sahi başladı ne yazık ki. Daha önce yazmıştım. Ne olduğu bir muamma olan (hemen söyleyeyim asabi olmayan) şiddeti değişen bir acı oluyor karaciğerimde zaman zaman ve eğer çok ise gerçekten çok oluyor ki ben dirayetli biriyimdir. Ne kadar çok şöyle söyleyeyim. O süre boyunca rahatlamak için kaburgalarımı söküp, karaciğerime ince ve soğuk bir şeyler saplamak istiyorum, sonra gün ağarmasına yakın sızıp kalıyorum. Gebelikle konu kapanıyor neyse ki. Arada bir sızlıyor filan o kadar… Neyse teste dönelim, bittiğine dünyayı yedim galiba, sonra da uyudum biraz ve ancak kendime gelebildim. Şükür bir şey çıkmadı, zira şimdiye kadar hayatım boyunca diyet yapmam gereken bir durumla karşılaşmadım ve zor bir şey olduğu belli, sıkıcı olduğu ise kesin. Ben ise şimdi bir tatlı yeme şımarıklığı içerisindeyim. Test de yüksek çıkmadığına göre bu şımarıklığı sürdürebilirim! Gerçi...

Devamı…

1988-2013 yılları arası güvenlik güçleri tarafından öldürülen çocuklar

Bu liste İHD, Mazlum-Der, Bir Göz de Sen Ol inisiyatifi, Sevinç Altan ve Rojîn Akın’ın çalışmaları sayesinde ortaya çıkmıştır. Tarihleri düşünecek olursak aralarında yaşıtlarımız olanlar çıkacak. Bir düşünelim, o sene neredeydik, en büyük derdimiz neydi? Sizden ricam sadece gözden geçirmeyin bu listeyi ve tek tek okuyun isimlerini (hatta sesli) okuyun. Bu çocuklar isimlerinin zikredilmesini ve unutulmamayı bir çok insandan fazla hak ediyor. Onlar çocuktu, hayaller kuruyorlardı. Şimdi hepsi yok oldu. Neden? 1988-2013 YILLARI ARASI GÜVENLİK GÜÇLERİ TARAFINDAN ÖLDÜRÜLEN ÇOCUKLAR SAYI: 533 1988 (1) RAMAZAN DAĞ (13),  30 HAZİRAN, ŞIRNAK-ULUDERE 1989 (2) MAHMUT YAŞAR (10), 19 TEMMUZ , ŞIRNAK FAHRETTİN...

Devamı…

Hamilelik günlüğü no. 4: Rüyalarda buluşuruz, bu şarkıyla kavuşuruz

Bir hafta rötarla merhaba, 21. haftayı sürmekteyim. En son doktor randevusunda her şey yolundaydı, bir sonraki randevu 23. haftada, gitmeden önce de şeker yüklemesi ve birkaç test yaptırmam gerekiyor. Muayenede bakılan değerler gidişatın da iyi olacağının göstergesi imiş. Misal, plasentadaki kan akışının yolunda olması bebeğin iyi beslendiği ve gelişimiyle ilgili sıkıntı olmayacağını gösteriyormuş. Bebeğin eni, boyu, gramajı da yolundaymış. Ben üç kilo almışım. Bu haftada da aniden hamile göbeğim oldu. Hareketlerini bir süredir hisseder gibiydim, iki haftadır eni konu hissediliyor. Sol taraf daha boş herhalde ki kendisi ya orada ya da mesanemin üzerinde takılıyor. Tahmin edileceği gibi mesane üstünde...

Devamı…

Lady Gaga ile içindeki hayvanı çıkar(!)

Hatırlar mısınız, eskiden kağıt bebekler ve elbiseleri vardı. Kesip üzerine takarsın elbiseleri habire düşer, dert olur. Sen yenilerini bulamazsın, kendin çizer boyarsın falan filan. Şimdi onların pratikleri olan yapıştırmalar var. Bu yapıştırma kitapları genel olarak manasız ve işlevsiz olsa da biraz bir şey öğretiyor ve oyalıyor. Lakin bu ne? Lady Gaga ile 8-10 yaşlarındaki kızların “içindeki hayvanı açığa çıkaran” bu şey de...

Devamı…

Hamilelik günlüğü no. 3

Merhaba, Ben, şuursuz hamile. Kaçıncı haftada olduğumu bildirebilmek için az evvel takvime bakıp baştan sayan kadın. 18 dolmak üzereymiş. Doktor randevum ya bugün ya haftaya pazartesi, onu da not almayı unutmuşum, muayenehane açılsın arayıp öğreneceğim. Anladık, ikinci bebek daha rahat büyütülüyor da ben bu gidişle doğunca bu çocuğu bir yerlerde unutacağım! Takip ediyorsanız Uzunçorap’ta bir yandan da hamilelik haftalarını yayımlamaktayız. 18. haftaya daha var, o yüzden ben biraz genel bilgi vereyim. 18. ve 19. haftalarda ikinci trimesterde yer alıyor ve bu dönem tansiyonun düşük olduğu dönem. Tansiyonunuz sık sık düşüyorsa, kendinizi kötü hissettiğinizde sırtüstü yatıp ayaklarınızı vücudunuzdan daha yükseğe kaldırmanız gerekiyor. Genellikle 22. haftadan itibaren hareketler hissedilse de eğer daha önce doğum yapıldıysa şimdiden bebeğin hareketlerini hissetmek mümkün. Hormonal sebeplerle bu haftalarda yüzde lekelenme (kloazma) olabilir. Güneşe çok maruz kalmamaya dikkat etmeli. Karın artık büyümeye başladığı ve gerildiği için hamilelik çatlaklarını engellemek amacıyla kaşınan, kuruyan ve büyüyen bölgeleri yağlı kremler ya da bitkisel yağlarla nemli tutmalı ve bol sıvı almalı. Peki, sana neler oluyor, nasıl geçiyor derseniz, valla şükür dert tasa yok. Öğlene kadar süren nefessizlik ve halsizlik olmasa hamile olduğumdan şüphe edeceğim. Leğen kemiğim de adına yakışır ebatlarda olduğundan karnım da hamile karnı gibi değil henüz. Bu sebeplerle fıldır fıldır gezmeye devam. Misal, dün maaile arkadaşlarımızla Rock’n Coke festivalindeydik. Çok eğlendik, bol bol dans ettik. Ama ska tarzı danslar, çok zıplamak gebelerde biraz kramp yapıyormuş haber vereyim, dikkat...

Devamı…

Hamilelik günlüğü no. 2: Bizim kız oğlan çıktı

Valla öyle, eğer ilk sefer görmediğimiz, son seferde ise pipi olan şey aslında bir parmak değilse bir oğlumuz daha oluyor. Zaten ilk yazıda kızım olacağına şaşırdığımı yazmıştım. İlyas ile Metin ise hala “hayır, erkek o” demektelerdi. Bu yüzden herkes normal karşıladı bu durumu. Metin “ulan kız olsa iyiydi şimdi rock grubu kurmak zorunda kalacağım” dedi ve bir cümleyle beni kendime getirdi. Bundan 15 sene sonrasını hayal etmeliymişim. Mesela hepsi sırayla banyoya girmiş, çıkmış ve banyonun hali…dınınınınnn! Hohohoooo hızla durumun farkına varıp 15 sene sonra ayrı eve çıkmaya karar verdim. Ne yapayım yahu, o kadar kıllı herifle aynı evde? Neyse günlük bilgilere gelelim. 16. haftadayım (sanırım), nefesimin pek yetmemesi ve güçsüzlük dışında bir derdim yok şükür. Bu nefessiz kalma durumu da gebelikte ve özellikle bu zamanlarda sık rastlanan yakınmalardan. İki sebep var biri, oksijen ihtiyacını karşılamaya yönelik sistem değişikliği diğeri de nevrotik solunum diye bilinen psikolojik gerginlik. Şu anda yaşadığımın nevrotik olmadığının farkındayım; çünkü durduk yerde değil, hareket halindeyken, bir şey taşıyorsam, puset itiyorsam filan oluyor. Özellikle öğleden sonraya kadar güçsüzlük ve nefessizlik daha fazla, muhtemelen de sıcaklar yüzünden. Ama ayrı bir nevrotik durum var ki bazı günler cinayet işleyecek kadar sinirli hissediyorum kendimi. Bunda da hormonları suçlamaktayım. Çünkü aynı şekilde sebep “allaam napıcam ben?” de olabilir. Ama ben şuursuz bir şekilde “aman yaaa hallederiz n’olacak” insanıyımdır. Bu sefer tek başıma bakmak gibi bir niyetim de yok. Yarı köy, yarı...

Devamı…

Hamilelik günlüğü no. 1

Uzunçorap ekibinin bir kısmı bir süre evvel benden habersiz toplanıp hepimize yeni görevler verdi, benimkileri biraz arttırdığı yetmiyor gibi daha fazla yazı dediler. “Anam, ne yazacağım ben habire” derken yuppi konu çıktı. Efendim başlıktan da anlaşıldığı gibi gebeyim. Anne, abla, teyze kısmı için resmi nazar süresi, tıp için riski yüksek süre olan 12 haftayı geçmiş bulunuyorum. (Sanırım 13+ bu hafta) Bu sebeple yazı dizisine de başlayabiliriz. Gerçi gebeliğim (şükürler olsun ki) gayet sıradan geçiyor. Bu yüzden de sıkıcı günlük yayımlamaktan endişeliyim. Yani Ali İlyas’ta öyleydi, şimdi de gidişat aynı. Bir bulantı olsun, bir aşerme olsun, hiç… Hah, bir derdim...

Devamı…

Vatan uğruna hibe çocuklar

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin İstanbul İl Başkanlığı’nın düzenlediği bayramlaşma töreninde yaptığı konuşmada, “…Kimseye kalkıp silah dayatmıyoruz. Yasal bir mecburiyet de yok. Ben bu davaya gönül vermiş kardeşlerime diyorum ki, en az 3 çocuk bu millete hibe edin, lütfedin diyoruz..” demiş. Sayın Başbakan’ın hibenin kelime anlamını bilmediğini sanmamakla birlikte ummak istiyorum. Zira şimdiye kadar vatan için diye adlandırılan ve tek bir hayata karşılık bile hiç bir anlamı olmayan bir sebeple binlerce insanın binlerce çocuğu öldü. Eğer kendisi kalabalık ve güçlü bir ülke olmak istiyorsa bunu ifade etmenin yolunun asla bu olmadığı muhakkak. Kimsenin çocuğu, bir başkasının hayallerini gerçekleştirmesi için...

Devamı…

Perşembe anneleri

Bu hafta başında sosyal medyadaki mecralarda ve grup mailleşmelerinde Aylin Anne tarafından gönderilmiş bir davet vardı. Ben de hem kişisel hem de Uzunçorap olarak ne yapabiliriz sorusuna cevap bulmak ve annelere tanışmak için İyi cüceler‘deydim. Çok samimi, özet olarak durumun anlaşıldığı ve paylaşıldığı bir buluşmaydı. Katılımcılar arasındaki özel gereksinimli çocukları olan anneleri ve yaşadıklarını dinledik. Sanırım ortak problem sadece bu konuda değil her alanda yaşanan ötekileştirme ve ayrımcılık mevzu. Bu sabit fikirlilik, hakkı olanı almak ve kabul ettirmek için çalışmış didinmiş ebeveynlerin tekrar ve tekrar aynı şeylerle savaşmak zorunda bırakıyor. Kanunen hakları olan kaynaştırma programlarına dahil olmaya çalışmakla, konudan...

Devamı…