Eğitim öğretim yılında ilk dönemin ortalarına geldik. Okullarda ilk genel veli toplantıları da başladı. Bilen bilir, bazen çok eğlenceli olabiliyor bu toplantılar. Gelin birlikte şu toplantılara bir göz atalım. Ola ki bu yazıyı okuyorsanız ve bir eksik ya da fazla tespit ettiyseniz lütfen tespitlerinizi bizimle paylaşın. Oturup edit eder, yazıyı birlikte genişletmiş oluruz.

Türlü türlü öğretmen, türlü türlü öğrenci profili olur da türlü türlü veli profili olmaz mı? Olur elbette. Hem de nasıl olur! Öğretmenler, tek tek iletişimlerinde bu farklılıkları tespit ediyor olabilir ama tüm bu farklı profillerin bir araya geldiği toplu veli toplantıları kozmik çarpışmaların yaşandığı ve tüm farklılıkların ortaya çıktığı ender anlardır. Yabancılaşıp, izlemeyi başarabilirseniz, eğlencelidir de.

Konuşmazsa ölecek veli
Sınıfa girişinden anlaşılır bu tip veli. Daha toplantı başlamadan konuşmaya meyillidir. Konuşabilmek için, su kenarındaki ceylanı kollayan timsah gibi fırsat kollar. Öğretmen herhangi bir konudan bahsederken, bir anda ortaya atılır ve “Evet bizimki geçen gün…” diye başlayıp oğlundan / kızından bir örnek verir. Oysa sınıftaki 20 velinin benzer onlarca hikayesi vardır. Onu dinlersiniz. Toplantı boyunca beş dakikada bir tekrarlanır bu. O konuşur.

Her şeyi bilen veli
Adı üzerinde. Onlar her şeyi bilir. Eğitim sisteminden, besinlerdeki karbonhidrat değerine her şeyi. Yasalara da hakimdirler, müfredata da. Sınıf öğretmenine öğretmenlik, dans öğretmenine dans, yabancı dil öğretmene yabancı dil öğretmeye kalkarlar. Kalkmak ne kelime, hemen orada öğretmeye başlarlar. Uzmanlıkları farklı olan veliler de paylarını alır bu eğitimden. Sizin işinizi de sizden iyi bilirler. Direnmeyin. Teslim olun, rahatlayın. Onlar her şeyi bilir.

Ne yaşar ne yaşamaz veli
Çocuğunuz kaçıncı sınıfta olursa olsun, kaç yıldır bu toplantılar yapılırsa yapılsın onların sesini duymazsınız. Sadece dinlerler. Mutlaka not alırlar. Zaman içinde aslında veli değil de ajan olduklarından kuşkulanırsınız. Ne kızarlar, ne şikayet ederler ne de teşekkür. Gelip, oturur; sonra kalkıp giderler. Sınıfta tartışılan konu ne olursa olsun onlar için fark etmez. Asla söz almaz, görüş bildirmezler. Bir gün okul biter, tüm gizemleriyle kaybolup giderler.

Timur’un karşısında apışıp kalan veli
Toplantı öncesinde bahçede, hatta daha da öncesinde WhatsApp gruplarında konuşulmuş türlü şikâyetleri, bir cesaret dile getirirler. Beklerler ki onlar muhabbeti açtıktan sonra “Kara Murat benim”, “Hayır benim”, “Asıl Kara Murat benim” diye tüm sınıf ayağa kalkacak. Kimse kalkmaz. Destek gelmedikçe lafı uzatırlar ve sonunda ayrık otu gibi ortada kalırlar. En fazla bir iki destek gelir. O da şansları varsa. Her seferinde aynı tongaya düşer, her veli toplantısında ofsaytta yakalanırlar.

Her daim muhalif veli
Sınıftaki genel görüş ne ise tersini savunurlar. Tek kriterleri vardır: Genel görüşle ters düşmek. Konu fark etmez. Ödevlerin çokluğundan şikayet ediliyorsa niçin ödev gerektiğini anlatırlar, eve yeterli çalışma gönderilmediği konuşuluyorsa “Eve ödev mi gönderilir” diye bayrak açarlar. Genelde okuldan ve öğretmenden şikayet edildiği için, tavırları okul yönetimi ve öğretmenden yana olur. Dolayısıyla bir süre sonra öğretmen gözünde “sınıfın çalışkan öğrencisi”ne dönüşüp, bundan nemalanacağını sanırlar. Genelde toplantı sonrasındaki çay kahve fasıllarına katıl(a)maz, yakalarında kırmızı kurdele ile evlerine dönerler.

Görev insanı veli
Velilere düşen bir görev mi var? Bırakın, onlar yapar. “İşi onlara çakmak” gibi algılamayın bunu, onlar zaten herkesten önce göreve talip olmuştur bile. Geziye bir de veli mi katılması lazım? Onlar katılır. Öğretmen masasına masa örtüsü mü alınacak? Zaman ayırır, araştırır, seçenekler sunar ve hem en iyisini hem de en ucuzunu bulurlar. Buluşmaları organize eder, paraları toplar, fiyat alır, anlaşmaları yaparlar. İnsan başta bir iki mahcup hisseder, sonra alışır. Candırlar. Her sınıfa lazımdırlar.

“Benim oğlum”, “benim kızım”cı veli
Dünyanın en zeki, en yaratıcı, en çalışkan, en değeri bilinmemiş çocuğu onlarınkidir. Öğretmen herhangi bir konuda sınıftaki genel durumdan bahseder, olası durumları genel başlıklar altında anlatır, uyarılarını yapar. Herkes kendi çocuğu üzerinden payını düşeni alır, değerlendirmesini yapar ve derken o veli söz alır: “Şuayip Can’ın durumu nedir hocam? Sizce iyi okuyabiliyor mu?” Her gün sınıfta yaşanan türlü hikayelerden biri, Şuayip Can’ın başına gelmeye görsün… İlk fırsatta söz alıp “Aslında konuyla ilgili değil ama…” diye başladıklarında “Hah” dersiniz… “Günün bombası geliyor.” Yanılmazsınız. Biri Şuayip Can’ın silgisini alıp camdan atmıştır örneğin. “Birinizin oğlu…” diye söze başlamasından daha beteri, silgi değil de Şuayip Can camdan atılmış gibi olayı büyütmesidir.

Kaygı abidesi veli
Onlar hep kaygılıdır. Eğitim sisteminde olası bir değişiklik haberi duymuşlardır, beş senede beş kere sistemi değişebilecek bir ülkede, beş sene sonrası için kaygılanırlar. Tavanda dökülmüş sıvaya gözleri takılır, okul binasının deprem yönetmeliğine uygun olup olmadığını belgelerle görene kadar peşini bırakmazlar. Öğrencilerden biri bitlenmiştir, okulu tümden ateşe vermeyi teklif etme noktasına gelirler. Çocukları iki kez oyuna alınmamıştır, ırkçılıkla mücadele derneği kurmaya kalkarlar. Onlar hep kaygılıdır ve daha kötüsü, kaygılarını paylaşmadığınız için size kızarlar. Bakışlarından etkilenir, kendinizden kuşkulanırsınız.

Çeteleşmeye meyilli veli
Aşağı yukarı aynı kafada, birbirini seven velilerdir. Okul dışında sık sık görüşür, dolayısıyla gün geçtikçe daha yakın olurlar. Yakınlaştıkça daha çok kaynatır, daha çok örgütlenir, tek ses tek yürek davranmaya başlarlar. Yaptıkları değerlendirmeler zaman zaman gıybet sınırını zorlar. Bazen sınır ihlalleri yaşanabilir. Her örgütlü hareket gibi, örgütsüz olanlar karşısında daha güçlüdürler. Her zaman olmasa da genelde istediklerini hayata geçirtirler. Okul yönetimlerinin “love – hate” ilişkisi yaşadığı velilerdir. Zira bu tip veliler yönetimin başını ağrıtır ama diğer yandan bir sürü işi çözdükleri için de yönetim vazgeçemez bir türlü onlardan.

Geyik modunda veli
Muhtemelen, öğrenciliklerinden taşıdıkları bir tavırdır bu. Yukarıdaki tüm velilerle yakınlaşıp, uzaklaşabilirler. Muhabbet ihtimali varsa tartışmalara katılır, zaman zaman ortamı trollemek adına beklenmedik tercihlerle farklı kamplara kayabilirler. Hep ortalardadırlar ama aslında ne etliye ne sütlüye bulaşmazlar. Baktığınızda ne bir görev aldıklarını görürsünüz ne de herhangi bir görüş uğruna ciddi tartışmalara katıldıklarını. Takılırlar.

Veli olduğunun farkında olmayan veli
Veli toplantısından önceki sohbet faslından başlayıp, okuldan ayrıldığı ana kadar okul, sınıf vs. dışında her şeyden bahsederler. İş bağlantıları kurmaya çalışır, tatilini anlatır, yemek tarifi verirler. Dün akşamki maçın pozisyonlarını değerlendirir, siyaset konuşurlar. Veli toplantısı boyunca da elinde telefon ya Facebook hesabında gezinir ya da yazışırlar. Toplantı biter bitmez de kaldığı yerden devam ederler: “Sen inşaat işindeydin değil mi, bizim bir akrabanın evi kentsel dönüşüme…”

UzunÇorap yazarı veli
Sanki kendileri yukarıdaki bir (ya da birden çok) profile uymuyormuş gibi, oturup veli profilleri üzerine yazı yazarlar. Veli arkadaşlarından, yazdıklarını üzerine alınacak olanların çıkacağını; sadece şahit olduğu veli toplantılarını anlatmadığını, eklemeler yaptığını hesaplamayacak velilerin ona kızacağını düşünmezler. Yazarken müstehzi bir gülümsemeyle yazar da yazının sonuna doğru gelince hafif bir tedirginlik hissederler.

mail-post-email-email-letter-symbol-sign-iconEDİT
Takipçilerimizin, arkadaşlarımızın internet sitemizden ve UzunÇorap Facebook sayfasından bize ulaştırdıkları yeni veli profillerini aşağıda okuyabilirsiniz. Sizlerden de eklemeler bekliyoruz. 

Kuralcı, otorite yanlısı veli:
Öğretmen ve idareci toplantıda ne derse, başlarıyla onaylayıp, göz temasını hiç kesmezler. Farklı bir ses çıkaran, itiraz eden veliyi dehşetli gözlerle izler, onun adına utanırlar. Değişikliğe hiç ihtiyaç yoktur onlara göre. “Öğretmenle ters düşmek çocuğuna zarar verir” endişesiyle sessiz kalmayı tercih eder ya da sürekli aynı fikirde olduğunu beyan ederler. İlk fırsatta öğretmene gidip ne kadar muhteşem bir eğitimci olduğunu söyleyip, bonusları kaptıklarını düşünürler. Toplantıda adeta öğretmen asistanı gibi hissedip, sessizlik uyarısı yapıp, insana kendini öğrenci gibi hissettirirler. (Gönderen: Yeşim Cengiz)

“Bizbiz”ci veli
Bu veliler kendi içinde ikiye ayrılırlar:
Birinci ve sinir bozucu tip; “biz olunca şıp diye küçülüveren tip” de diyebileceğimiz, genelde toplantılarda “Hocam biz matematikte biraz sıkıntılıyız ne yapmalıyız” diye soran ya da “Hocam biz fazladan ödev yapmak istiyoruz, bize hangi ek kitapları önerirsiniz” diye yalakalığın sınırını zorlayan tiptir. ikinci ve daha da sinir bozucu olan tip ise; biz olunca sayısal üstünlükle arttığını sanan tiptir ki bunlar genelde ayaklarının altı öpülesice kariyer yapmış (genelde mühendis) anneleridir. Bunlardan veli toplantılarında -muhakkak bir kaş kalkık, bu olmazsa olmaz- şu sözleri duymak gelenekselleşmiştir:
“Kusura bakmayın ama hocam, biz İngilizcemizi beğenmiyoruz.”
Hay başına İngilizce kadar taş düşsün e mi! (Gönderen: Mete Karpuzoğlu)

Anarşist veli
“Okul ne ya? Çıksın oynasın bahçede. Çocuk bunlar” diyen ama kale alınmayan veli tipi. Anarşist veliler, her veli toplantısında bir yolunu bulup okulun başlama saatini erken, ders sürelerini uzun bulduğunu ifade eder. Çocukların ufak yaşlarda daha çok oyun oynamalarını ister. Ödevdir, sınavdır toptan sisteme karşı olan anarşist veliler, düşüncelerini ufacık da olsun dile getirince uzaylı muamelesi görürler. Bu tip veliler, muhtemelen okul hayatları boyunca yaşadıkları sıkıntıları, çocukları yaşamasın istiyordur işin özünde. “Nasıl yani?” diye sorsan “Sene olmuş 2017. Bir değişim fena olmazdı. Finliler çok kafa açtı son dönemde. Çıta yüksek.” gibi bir yanıt vermeleri muhtemel veli tipidir. (Gönderen: Berrak Çiftçi)

“Not” ve “en başarılı olma” takıntılı veli
Bu velinin gözünde başarının tek kriteri nottur. Oğlu ya da kızı sınıfın en yüksek notunu almalıdır. Ola ki alamadıysa, tüm toplantı boyunca her fırsatta bu durumu sorgular. İlerleyen yıllarda bu veli tipi evrimleşir. Özellikle ilköğretim okulunda sınıfın yıldızı olan bir öğrencinin, anadolu liselerinden birinde kendisiyle eşit düzeyde öğrencilerle bir araya geldiğinde yaşadığı “normalleşmeyi” bu tip veliler asla hazmedemez. Onların oğlu / kızı hep sınıfın yıldızıyken, nasıl olur da olur böyle bir şey? Anlayamazlar. Öğretmenin içinden “What can i do sometimes?” özlü sözü geçer; ama söyleyemez tabii. (Gönderen: Bir anadolu lisesi öğretmeni)

Aklı sonradan gelen veli
Toplantı boyunca susan bu veli tipi, toplantının bittiği an itibariyle açılır. Toplanmaya çalışan öğretmenin yanına gider ve o an itibariyle öğretmenin yanına kimseyi yaklaştırmayacak bir duruşla, onu esir eder. Bir kısmı az önce toplantıda konuşulmuş konuları içeren onlarca soru sorar. Arkada kısa sorular için bekleyen veliler, birer birer vazgeçer, sınıfı terk eder. Aklı sonradan gelen veli, sınıftaki son veli çıkana kadar devam eder sormaya. O aşamaya kadar bekleyebilen olmadığı için, öğretmenin kendini nasıl kurtardığını kimse bilemez. (Gönderen: Sanem Erdoğdu)