Geçen sene yaklaşık bu zamanlar kızım doğdu.  Ama hemen öncesi…

İlk sıkıntı anestezi seçimi epidural mi genel mi olmalı konusunda çıktı. Hekim bile olsan bin tane doğuma da girmiş olsan bilemiyorsun, zaten kafan hormondan bir dünya olmuş, imkan yok doğrusunu bulmaya. Doktorun söylediğine inanan “ağrısız doğummuş, süper” diyen, başka da bir şey bilmeyen anne adayı olmak istiyorum. Doğuranları arıyorsun, anestezistlere soruyorsun; herkes başka bir şey söylüyor. Epiduralin düşük de olsa tutmama ihtimali var. Dura yırtığı olup başağrısından delirme ihtimali var. Kadın-doğum uzmanım süper; ondan hiç sıkıntım yok, bu nedenle eline de güvendiğim için daha çok genel tarafındayım. Hem de o kadar çok oksijensiz kalma durumuna acil müdahele yapmışım ki doğum odasında, bebeğine yapılan ben olursam epidural anestezi durumunda ameliyathane masasından kalkıp koşarım ya da deliririm gibi geliyor. Herşeyi biliyor, en kötüsünü bekliyor olma durumuyla, o dönemde epidural komplikasyonu sonrası başağrısı yüzünden intihar etmeyi düşünen arkadaşımızın hali birbirine eklenince genel anestezi galip geliyor.

İyi bir sezaryen, sağlıklı bir doğumdu. Çok mutluydum, süperdi vs demiycem, hem sıkıcı, hem de  aksi bir ifade abesle iştigal olur.

Hastanede işler beklendiği gibi gitmedi, şiddetli bir kanama ve direkten dönüş diyebilirim. Klasik bir durum; “bir komplikasyon bir doktoru asla atlamaz”

Bebek deli gibi emiyor ama ve bir klasik: SÜT YOK. Beni yetiştiren hocamın dediği ve benim de hastalarıma hep söylediğim “anne Montofon değildir, arada sırada mama vererek rahatlayacaksa, onları rahat bırakın; süt psikozuna girmesinler” cümlesi geliyor aklıma. Ama ben o sırada Montofon, Holstein ve ne cins varsa onu olmak istiyorum, zira beynimdeki anne çipi çoktan aktifleşmiş durumda. Kill Bill’de rakibini gebelik test çubuğuyla korkutan Uma Thurman gibiyim. Daha çok bir vahşiyim…

2. günde süt olmayınca Deniz’e 30 cc mama veriyorlar, bir kerede lüpletiyor. O zaman doğa neden bana ilk günde bir kere de 30 cc süt vermiyor Allahım… Halbuki bebek midesi ilk günlerde sadece 5 cc kadar ve kolostrum (ilk süt) bu konuda yeterli. Ama bunu sen ne kadar bilirsen bil, yaşayınca anlıyorsun. 30 cc mamayı yutunca uyumayan ve sakinleşmeyen bebek anneyi emince uyuyakalıyor kucağımda…

Süt olsun diye yaptıklarım;

Günlük 5.5 litre su-Rezene çayı-anason çayı-Still tea her çeşidi- dereotu-kimyon-alkolsüz bira-kaşık kaşık çemen otu-imnu arpa kahvesi-kompostoların her çeşidi-ısırgan otu çayı-ısırgan otu/mısır unu lapası-annemin yaptığı her türlü otun çorbası ve tavası-günde 1 bağ kıvırcık salata-helva-soğan-ananas suyu-fenugreek tablet-bulgur pilavı. Bir işe yaradı mı? Bence hayır.

Annelere söyleyebileceğim tek şey, “yapabiliyorsanız takmayın, fırsat buldukça uyuyun, evde size yardım için gelenlere yardım etmeyin, bazen biraz gamsızlık iyidir”. Ve süt vermenin genetik bir bileşeni olduğunu da unutmayın (Bkz. natural born Holstein).

Kızım ilk ay gayet iyi kilo aldı. İlk haftalar bebeği gece de olsa 3-4 saatte bir uyandırın diyoruz ya, ben de aportta bekliyorum her emzirme saatinde. Deniz 3. haftanın içindeyken bir gece 5-6 saat uyanmıyor, emmek istemiyor. Aklımdan gece 4’te geçen hastalıklar; sepsis ya da menenjit oldu: hastaneye gidelim. Ağlamaktan harap oluyorum, ağlarken bile bir saçmalık olduğunun farkındayım ama prolaktin kafası nasıl yaptıysa beni, ağladıkça ağlayasım geliyor. Yatağa dönmediğimi fark eden eşim gelip ne olduğunu soruyor ve olanları anlatıyorum. “hayır saçmalamıyorum, hastanede bana gelse tüm testleri yaparım, hayır yatmıycam, lütfen çocuğu geri getir, tamam söz yatıyorum”. Yaklaşık yarım saat sonra Deniz kendisi uyanıyor, ve aç kurtlar gibi saldırıyor, bu sefer de sevincimden ağlıyorum. Diyeceğim o ki, siz o doktorları dinlemeyin, çocuğunuz hasta gözükmüyorsa ellemeyin, insanoğlu küçüğü de olsa geceleri uyuyan bir varlık.

Eşim bir ara süt üreticiliği ile ilgilendi, bana bakıp ” Ne olursa stresten oluyor, süt olsun diye geriyorsun kendini, bizim hayvanlar da stres olduklarında 3 hafta sütleri kesiliyor” dedi. Bir fayda olsun diye söylenen bu laf benim duyargalarım tarafından “evlendim de ne oldu, bu kötü günümde beni de büyükbaş yaptılar” feryadına dönüşüyor. Yazık eşime, yazıkmış hakikaten…

Bugüne kadar belki binlerce anneye “şöyle emzireceksin böyle emzireceksin” diye saatlerce diskur çeksen de neymiş;  nasihat-musibet olayı doğruymuş.

Evde bir hassas tartı; sabah, öğle, akşam, emme öncesi, sonrası, eşim ve annem görmediği her fırsatta kızımı tartıyorum (beni tartıyı götürmekle tehdit ettiler). İkinci ay nedenini bilmediğim bir şekilde Deniz anne sütü almak istemedi. Mama istemedi, biberon istemedi. Hiçbir şey istemedi.  Bu sefer kesin menenjit olmuştu, çünkü idrarı da azaldı. Lakin çok aktif, emme refleksi var, dolaşımı iyi, muayenede bir sorunu yok. Anne sütünü sağıp kaşıkla verdim.  Vermez olaydım.

Biz polikliniklerde “aman biberona alıştırmayın, memeyi bırakır” diyoruz ya, o her bebek için geçerli değilmiş. Ben açıkçası birkaç kez zor da olsa biberonla anne sütü vermiştim, yalancı memenin envai çeşidini denememe rağmen almamıştı. O dönemde kimse benim çocuk doktoru olduğuma inanmıyor olmalı ki; en geç torun sahibi olan anneannemize, daha tecrübeli kardeşlerinden gelen baskılar ve eşimin doktor kardeşinden gelen uyarılar sonucu anne sütünü sadece çay kaşığı ile vermeye başladım. Normalde poliklinikteyken biz de annelere aynı şekilde tavsiye de bulunuruz. Keşke bu tavsiyeye uymaz olaydım. Deniz bir daha anne memesi almadı, geceleri de 4 aydan sonra reddetti. Ben elimde bir süt pompası, biberonlar ve sevgili çay kaşığımla kalakaldım ve yaklaşık 1 yıl günde 7-8 kez süt sağıp Deniz’e kaşıkla anne sütü içirdim. “Biberonla beslenmede süt daha hızlı aktığı için bebek alışır anne memesini istemez” denilir, oysa ki anneden bazen yenidoğan biberonuna göre daha yüksek debide  süt gelir, ayrıca her ikisinde de emme hareketi vardır. Kaşıkla beslenen çocuk emmenin nasıl bir şey olduğunu unutuyor, velhasıl kızım da unuttu. Ara ara tekrar alır mı diye denedim ama hiçbir zaman istemedi. Hala da hiç kimseye müdanası olmayan karakterde bir çocuk. Evdeki 3 ay çok sorun değildi, ancak çalışma ortamında bu süt sağma işinin kolay olmadığını söylemeliyim.

Sonuç olarak her bebeğin karakteri farklı: bir bebek iştahlıysa ne biberon, ne anne memesi, ne kaşık fark etmiyor, hepsini alıyor. Ama iştahsız bir bebekse size gelecek hayatınızda başarılar dilerim.

Önceki yazı:
Çocuk doktorunun çocuğu olunca 1: “Yüzü vardır çocuğun kızım, yüzsüz mü olacak”

Haftaya:
“Bir gece uyandığında fön makinesini açtım ve 5 dakika sonra Deniz uyumuştu”
“Annelere ilk 3 ay üst kundaklama öneririm, internette bununla ilgili çok güzel ürünler de var”
“Ben doktor değilim, anneyim”