Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve KA.DER, hakim ve savcıları avukatlarla biraraya getirdi. Ailenin Korunması ve Kadına Şiddet Bürosu’ndan savcı Altay ve Aile Mahkemesi hakimi Akyüz 6284 nolu yasanın uygulanmasında karşılaştıkları sorunları anlattı.
Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Doç. Dr. Özlem Yenerer Çakmut moderatörlüğündeki oturumda İstanbul 1. Aile Mahkemesi Hakimi Fatma Akyüz ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Ailenin Korunması ve Kadına Şiddet Bürosu’ndan savcı Selim Berna Altay yasanın uygulanmasında karşılaştıkları sorunları aktardı.
Tedbir talepleri
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un en iyi yanlarından birinin “tek taraflı ısrarlı takip mağdurlarının” da korunması olduğunu ifade eden Akyüz, yasanın evli olmayanlardan beraber yaşayan eşcinsellere kadar çok geniş bir kesimi kapsadığını söyledi.
Akyüz, İstanbul’da 17 aile mahkemesi olduğunu söylerken, bu mahkemelere günde 90-100 tedbir talebi geldiğini, yasanın uygulanmasındaki en büyük sorunun ise aile mahkemelerinin iş yükünün ağırlığı olduğunu belirtti.
Yasaya göre talep halinde tedbir kararı vermek zorunda olduklarını söyleyen Akyüz, hakimlerin doğru tedbirleri alabilmesi için avukatların aile mahkemelerine verdikleri dilekçelerde açıklayıcı bilgilere yer vermeleri gerektiğini ifade etti. “Şiddetin oluş biçimi, şiddet mağdurunun durumu, failin ne yaptığını bilmem gerekiyor ki ben doğru tedbirleri alayım.”
Mülki amirler, yetkilerini kullanmıyor
Altay, Ailenin Korunması ve Kadına Şiddet Bürosu’ndaki savcıların görevinin acil tedbirlerin alınması, aile mahkemesinden talepte bulunulması ve soruşturmanın sonuçlandırılması olduğunu söylerken, uygulamada karşılaştıkları sorunları şöyle özetledi:
Yasanın 3. maddesinde yer alan, mülki amir tarafından verilecek koruyucu tedbir kararları fiilen uygulanıyor ama kolluk kuvvetlerinin tedbiri alıp mülki amirin onayına sunması olarak gerçekleşiyor. Ama mülki amirlerin bu uygulamaya müdahil olduklarını pek görmedik.
Kolluk ise yasada kendisine verilen yetkileri kullanmaktansa, işi savcı ve hakime havale etmeyi tercih ediyor. Bu da savcı ve hakimlerin iş yükünü ağırlaştırıyor.
Tedbirlerin yeterli olmaması halinde şiddet mağdurunun tanık koruma programına alınmasıyla ilgili maddenin nasıl uygulanacağını kimse bilmiyor. Tanık Koruma Kurulu, HSYK’ya 6284’teki hükmü kendilerinin uygulayamayacağını bildirmiş. HSYK’dan bize gelen bildirimde de aile mahkemelerinin bu görevi Tanık Koruma Kurulu’ndan talepte bulunmadan kendilerinin yerine getirmesi gerektiği söyleniyor.
“Nöbetçi aile mahkemesi şart”
“Doğru kararlara imza atmak için tanıkları, tarafları iyi dinlememiz, kararımızı etraflıca düşünmemiz, vicdani kanaatimizi kullanmamız gerekiyor. Böyle önemli kararlar vermemiz gerekirken günde birçok duruşmaya bakıyoruz” diyen Akyüz, uygulamanın aksamaması için aile hakimleri için bir nöbet sistemi geliştirilmesi gerektiğini söyledi.Bir diğer çözümün ise bazi aile mahkemesi hakimlerinin sadece şidet vakalarıyla görevlendirilmesi olabileceğini ifade etti.
Akyüz, örnek olarak İspanya’da kadına şiddet davaları için iki mahkeme oluşturulduğunu, birinin hukuk birinin ceza ayağını oluşturduğunu aktardı.
Altay da özellikle haftasonları ve resmi tatillerde yaşanan şiddet vakaları için nöbet sistemine ihtiyaç olduğunu söyledi. Böyle zamanlarda koruma tedbiri taleplerinin nöbetçi sulh ceza hakimlerine yapıldığını, onların da kanun kapsamında yetkileri olmadığı için talepleri reddettiğini söyledi.
Kaynak: Çiçek Tahaoğlu, Bianet.org