Beyoğlu’ndaki Yeşil Ev’de, basın sözcülüğünü Pelin Batu’nun yaptığı “Çernobil’i unutmadık, nükleer santrale izin vermeyeceğiz” konulu toplantıda, Çernobil ve Fukuşima’daki felaketlerin etkileri, dünyanın nükleerden arınmaya doğru giderken Türkiye’de hâla nükleer santral kurma çabaları ve nükleerin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri konuşuldu.
Anti-Kapitalist Öğrenciler, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP), Doğa Derneği, Greenpeace, TEMA Vakfı, Yeşiller gibi kurumların da destek verdiği toplantıda Pelin Batu basın açıklamasını yaptı. Türkiye’de de Akkuyu’da yapılacak nükleer santralin, şu anda Rusya Federal Savcılığı’nın soruşturması altında bulunan Rosatom adlı şirket tarafından yapılacağını ve hükümetçe en ileri teknolojiye sahip olduğunun savunulduğunu hatırlatan Batu şunları ekledi: “Şirket yolsuzlukla ve nükleer reaktörler için adi malzeme satmakla suçlanırken, şirketin satın alma müdür, makine yapım tesisi için düşük kalitede hammadde satın almak ve geri kalan parayı kendinde tutmakla suçlandı.”
Dünya nükleer enerjiden vazgeçiyor
Fukuşima felaketinin ardından dünyanın nükleer enerjiden vazgeçmeye başladığını belirten Batu, dünya ülkelerinin konuyla ilgili tavırlarını şöyle aktardı:
“Hem nükleer bomba felaketini hem de nükleer kazayı acı deneyimlerle yaşayan Japonya, 54 nükleer reaktöründen vazgeçti. Almanya 7 nükleer santralini kapattı, 2022 yılına kadar da tüm santralleri aşamalı olarak devre dışı bırakacak. İsviçre 2034 yılına kadar 5 nükleer santralini kapatma kararı alırken, 3 yeni nükleer reaktör planını iptal etti. İtalya da halkın %95’i istemediği için nükleer santral kurulmayacak ülkeler arasına katıldı. Bulgaristan Rosatom ile yaptığı nükleer santral projesini ekonomik sebepler ve Rusya’ya artan enerji bağımlılığı gibi sebeplerden dolayı tek taraflı olarak iptal etti.”
Türkiye’nin %73’ü santrallerin tehlikeli olduğunu düşünüyor
Greenpeace’in Nisan 2011’de açıkladığı A&G araştırma şirketine yaptırılan kamuoyu araştırması sonuçları, Türkiyelilerin %64’nün nükleer istemediğini söylüyor. Nükleeri güvenli bulmayanlar eklenince bu oran %73’e çıkıyor. Türkiye’de Akkuyuluların 40 yıldır nükleere karşı direndiklerinin altını çizen Batu, “Rüzgar, güneş, jeotermal, dalga gibi yenilenebilir enerji kaynakları dururken Çernobil, Fukuşima gibi felaketleri insanlara yaşatan, her an benzer bir felakete yol açma potansiyeline sahip, tehlikeli, maliyetli, yüzyıllarca olağanüstü koşullarda saklama zorunluluğu olan atıklar üretecek bir enerjiyi istemediğimizi bir kez daha dile getiriyoruz. Zamanında radyasyonlu çayları içenlere, dünya nükleerden vazgeçerken önerimiz, nükleer santral kurma fikrinden vazgeçmeleri ve üzerine bir bardak soğuk su içmeleridir” dedi.
Nükleer reaktörlerden en çok çocuklar etkileniyor
Toplantıda Prof. Dr. Hayrettin Kılıç’ın Çernobil’e Yeniden Bakış ve Japonya Nükleer Felaketi başlıklı raporu da yer aldı. Nükleer kazalar sonrası doğaya yayılan kimyasalların insan sağlığı üzerinde olumsuz etkilere şu şekilde değiniliyor:
“Stronşiyum-90 kimyasal olarak kalsiyuma benzer. Bu nedenle de gelişmekte olan bebeklerde, çocuklarda ve ergenlerde kemiklere yerleşir. Bir kez kemiğe yerleşti mi de bağışıklık sistemi hücrelerinin yaratıldığı kemik iliğini ışınlar. Çernobil kazasının ilk günlerinde, 13 bin çocuk tiroid kanserine yol açan kısa ömürlü bir radyoaktif izotop olan iyot-131 içeren gazları solumuştu.”
Nükleer tehlike sadece kaza sonucu ortaya çıkmaz
Nükleer santrallerdeki tehlikenin sadece kaza yaşandığı zaman açığa çıktığına yönelik düşüncenin yanıltıcı olduğunu bildiren raporda, tehlikenin boyutunu şu şekilde anlatıyor: “Bu tesisle, işletim süreleri boyunca hiçbir kaza yaşanmasa dahi, doğaya ve insanlara son derece ciddi zararlar veren iyot kripton,sezyum, stronyum gibi radyoaktif izotoplar yayarlar. Örneğin; strontium ve çeşium, maruz kalınması durumunda başta lösemi olmak üzere pek çok kansere sebep olmaktadır. Kanser yapıcı birçok kimyasal gibi radyasyonun da mutasyon yapıcı etkisi olup, bu nedenle DNA’da tahribata yol açarak kötü huylu oluşumları başlattığı bilinmektedir. Güvenli sayılabilecek kadar düşük bir radyasyon düzeyi yoktur.”
Raporda ayrıca Çernobil kazası sonrası patlamadan ciddi bir şekilde etkilenen bölgelerde doğum oranının hızla düştüğüne ve içinde ciddi bir oranda çocukların da olduğu kişilerin ağır depresyon ve intihar eğiliminde bulunduklarına da dikkat çekiliyor.
Toplantı son olarak hafta sonu yapılacak “Çernobil’i unutmadık, nükleer istemiyoruz” eylemine çağrı ile son buldu.
Etkinlik programı
• 28 Nisan 2012, saat 15:00’te Galatasaray Lisesi önünde “Çernobil’i unutmadık, nükleer istemiyoruz” eylemi
• 28 Nisan 2012, 12:00’de Şişli Ekolojik Halk Pazarı’nda Ömür Gürsoy söyleşisi
• 28 Nisan 2012, 17:00’de Yeşil Ev’de Ömür Gürsoy söyleşisi