Günışığı Kitaplığı‘nı seviyorum. Çıtır Çıtır Felsefe serisi, Kırmızı Yoyo, Dedem Bir Kiraz Ağacı, Yeşil Tatil, Gül Sokağı’nın Dikenleri derken son olarak Behiç Ak‘ın kaleme aldığı Galata’nın Tembel Martısı‘nı okudum. Elimde olsa Günışığı Kitaplığı‘na girip, kocaman bir masanın altına saklanır ve günlerce oradan çıkmam sanırım. Okumak istiyorum dediğim o kadar çok kitapları var ki, bir bardak kahve ve biraz çikolata stoğu da yaptım mı, o masanın altından kimse çıkaramaz beni.

Galata’nın Tembel Martısı içinizi ısıtan, sıcacık, eğlenceli ve düşündüren bir öykü. Aslında uzun süredir aklımda olan bir sorunun yanıtını da veriyor Behiç Ak… Bugünün çocuklarına, bugünün diliyle nasıl anlatmalının karşılığı oluyor benim için. İlk baskısı Nisan 2011’de yapılan Galata’nın Tembel Martısı 91 sayfadan oluşuyor. Hikâye gibi, kitabın içindeki çizimlerde Behiç Ak‘ın kaleminden.

Galata’nın Tembel Martısı, Galata Kulesi’nin onarım süresi boyunca, kulenin taşları arasında bulunan kuş yuvalarında aç ve susuz kalacak yavru kuşları kurtarmaya çalışan bir aile ve eski bir İstanbul mahallesini anlatıyor. Evin babası fizik öğretmeni Rafet Bey… Kendisi dünyanın en kötümser iyimseri… Annesi sokak hayvanlarına yardımlarıyla tanınan veteriner hekim Sevgi Hanım… Ayrıca birbirinden oldukça farklı iki kardeş Emre ve Hülya.

Emre hayata dair sorularına aradığı her yanıtı internette bulacağından adı gibi emin, bilgisayar başından kalkmayan bir çocukken Hülya sokaktaki güvercinleri eğitip onlarla iletişim kuruyor. Mektuplarını güvercinleriyle gönderiyor. Sokaktaki kedilere mama veriyor, köpeklerin konuştuğu dili biliyor, kuşları duyuyor.

Mahallenin, yani Galata’nın tembel martısı ise, 1956 model bir şevrolede yaşayan çiçekçi Oktay Bey’in yanında yaşıyor. Adı Murteza. Mahallede her şey yolundayken bir gün birden bire kulenin etrafı bir tülle çeviriliyor. Hülya’dan başka kimse durumun farkında değil ama kulenin taşları arasındaki yavru kuşlar ölümle burun buruna geliyor. İşte o zaman herkes kendi bildiği yoldan bir çare aramaya çalışıyor. Emre internetten yüzbinlerce kişiye ulaşıp durumu anlattığında sanal bir ordu kurduğunu, insanların şikâyet ederek bu sorunu çözeceğine inanıyor. Hülya çaresizce projenin başındaki mimara durumu anlatmaya çalışıyor. Anneleri aç kalan kuşları iyileştirmeye çalışırken babaları belediyeye başvuruyor. Murteza; tembel martı Murteza bile yardım ister gibi bağırıyor.

Behiç Ak, sosyal medyada çıkan seslerin neden sokağa da inmesi gerekli olduğunu, hayatın sokakta yaşandığını ince bir mizah ve harika bir örnekle anlatıyor çocuklara ve çocuk kalanlara. Hikâyenin bu bölümünden sonra Murteza ve mahalleden aniden kaybolan Oktay Bey’in gizemli ve eğlenceli maceralarını okumaya devam ediyoruz. En keyifli ve eğlenceli bölüm burası. Yani Murteza’nın halleri, tembelliği, neden bu hale geldiği kısmı.

İlkokul çağına hitap eden Galata’nınTembel Martısı sadece küçükler için olmayan kitaplardan… İlgilenenler Mehmet Erkut’un yazdığı incelemeye göz atabilir.