Önümüzdeki yıllarda Afgan rock müziğinin büyükbabaları olarak anılacak grubun üyeleri, La Haine (Protesto) filminden sahnelerin yansıtıldığı perdenin loş ışığında seyircilerine hangi şarkıyı dinlemek istediklerini soruyor. Kendilerine “Meçhul Mahalle” (District Unknown) diyen Afganistan’ın bu ilk heavy metal grubunun üyeleri, “A 24-hour life time” (24 Saatlik Ömür) adını verdikleri ilk albümden sonra, muhtemelen “Two Seconds After the Blast” (Patlamadan Sonraki İki Saniye) adıyla çıkartacakları ikinci albüme hazırlanıyor.
Grubun gitaristi Qasem Foushanji “Ansızın kapıyı çalabilecek mutlak ölümün korkusu altında yaşıyoruz” diye başlıyor söze. Geçtiğimiz Mayıs ayında açılan Afganistan’ın ilk rock müzik okulunu konuşmak asıl derdimiz. Sound Centre adını verdikleri, ses geçirmez duvarlarla çevrili bu kocaman bina ve müzik, Afgan çocukların, 11 Eylül 2001 öncesi ve sonrasında ABD saldırılarıyla iyiden iyiye içinden çıkılmaz bir hal alan ve bütün yaşam alanlarını çevreleyen şiddet ve öfkeden uzaklaşabilecekleri nadir mekânlardan biri.
“Ne görüyorsak, onu söylüyoruz”
Meçhul Mahalle’nin “The Beast” (Canavar) adını verdiği şarkı şu türden sözler üzerine kurulu: Gürültüyle ve avazım çıktığı kadar çığlık atıyorum, sırf sen kaçabilesin diye…
Qasem’in kardeşi ve grubun söz yazarı Pedram, “Canavar, korkunun şarkısı, korkuyu yenebilen kendisi için daha iyi bir hayat da kurabilir…”
Kabil’deki bu rock müzik okulu, 2001’de Taliban yönetiminin devrilmesinden sonra şehirde az sayıda da olsa beliren toplumsal ve bireysel özgürlük alanlarından biri. Taliban’ın katı İslam yorumu sinema, televizyon ve müziğin hemen her türünün yasaklanması sonucunu getirmişti. Ayrıca kadınların okula gitmeleri ve çalışmaları da yasaklanmıştı. Taliban yönetimi altında böylesi bir müzik okulu kurmak bir yana, muhtemelen müzisyenlerin büyük bir bölümü öldürülmüş olacaktı.
Taliban yönetimi son bulduktan 11 yıl sonra, yani bugün bile Afganistanlı genç rock müzisyenleri kimi yerlerde konser verirken yüzlerine maske takıyorlar ve böylece kimi çevreler tarafından tanınır ve avlanır olmaktan koruyorlar kendilerini… 2014’te NATO askerlerinin çekilmesinden sonra ne olacağını kimse bilmiyor. Üstelik şimdi de durum hiç parlak sayılmaz. Sonuçta NATO askerleri, Taliban baskısını azaltabilmiş değiller. Örneğin geçtiğimiz Nisan ayında 150 kız öğrenci, kızların eğitimine karşı çıkan bir grup tarafından içtikleri suya kimyasal bir madde karıştırılarak zehirlenmiş. Dolayısıyla Taliban’ın gücü hiç de azalmış gibi durmuyor.
Meçhul Mahalle’nin bir diğer gitaristi Qais Shaghasi, “Bizim müziğimiz kız-erkek ilişkilerindeki gönül kırgınlıklarıyla ilgili değil, çünkü biz böyle şeyler yaşamıyoruz” diye anlatmaya başlıyor yaptıkları müziğin içeriğini… “15 yaşındaki bir kızın 50 yaşındaki bir adamla, babasının zoruyla ve para karşılığında evlendirilmesi hakkında bu müzik. Çünkü gördüğümüz bu…”
Grubun kurulduğu rock müzik okulunda dersler hayli geniş bir çerçeve oluşturuyor. Bostonlu çellist Robin Ryzek klasik müzik dersleri veriyor. Avustralyalı punk rock gitaristi Travis Beard ise Kabil Rock janrının kurucularından biri olarak görüyor. Okulun bulunduğu binadaki lokantayı işleten ve bir zamanlar Pakistan’da mülteci olarak yaşayan Humayun Zardan ise çocukluğunda gitar çalmak istediğini, ancak ailesi yasakladığı için bu arzusunu yerine getiremediğini anlatıyor.
Gitarist Beard, “Bizi dinleyen Afganlar, aslında ne dinlediklerini bilmiyorlar bile, ama yeni bir şey olduğunu düşünüyorlar ve bu yüzden çekici buluyorlar” diye anlatıyor aldıkları tepkiyi…
Kızlar da iddialı
Okulun duvarları Afgan sanatçılarının resim ve çizimleriyle süslenmiş durumda. Ayrıca dünyanın her yerinden bağışlanmış gitar ve amplifikatörler görmek mümkün etrafta. Okulun içindeki lokanta, pek çok kişinin rock müzikle ilk kez burada tanışmasına vesile oluyor.
Okulda şimdilik 20 öğrenci var, kız öğrencilerin sayısı bir elin parmaklarını bulmuyor. Pedram ve Qasem, ABD’li heavy metal grubu Metallica ile İran’da bulundukları dönemde tanışmışlar. Ellerine Metallica albümü tutuşturan biri eklemiş, “Aman ha çok gürültülü müziktir.”
Metallica’yı sevmişler, bu müziğin içinde büyüdükleri savaş ve şiddet ortamından bir şeyler taşıdığını düşünmüşler. Pedram, “Metal müzik yaparken kendimi çok rahat hissediyorum, çünkü gündelik hayatta biriktirdiğim bütün kötü enerjileri adeta ortadan kaldırıyor. Kendimi daha iyi hissediyorum, kimilerinde de meditasyon aynı hisleri uyandırıyordur” diyor.
Pedram bir yandan müzik okuluna devam ederken, diğer yandan mühendislik okumayı sürdürüyor. Qasem ise müzik için okulu bırakmış. Yalnızca bir kez hem Foushanji kardeşlerin hem de Shaghasi’nin aileleri onları izlemeye gelmiş. Shagasi’nin annesinin yorumu, “Oğlumun ne yaptığını hep merak ediyordum, gözlerimle gördükten sonra içim rahatladı” diye ifade etmiş hislerini konser sonrasında.
Okulda sayıları az olsa da kız öğrenciler de bulunuyor. Siyah başörtüsüyle gitar çalan 16 yaşındaki Sahar Fetrat onlardan biri. “Hep rock müzik yapmak istemiştim, öğrenmek için kurslara başvurdum, ama kızları almıyorlardı.” Kursa 20 yaşındaki ablası Sadaf’le gelen Sahar, “Bu okulda aynı sorunu yaşamadım. Öğrenciler de öğretmenler de kız olmama aldırış etmediler. Durumu benim için zorlaştırmadılar. Çünkü gördüler ki istekli ve enerjik biriyim ve gayet iyi müzik yapabiliyorum.”
Kabilli psikolog Mohammad Zaman Rajabi, Afgan gençlerin heavy metal sevgilerinin hiç de tesadüfi olmadığını düşünüyor. Aslında durumları, ABD askerlerinin Vietnam Savaşı sonrası, rock müziğe gösterdikleri teveccühü andırıyor. Rajabi’ye göre, bu müzik Afgan gençlere korkularını ve öfkelerini ifade edebilecekleri bir zemin yaratıyor.
Kaynak: Asharq Al-Awsat