Kadın, tabakları bulaşık makinesine yerleştirirken birden durdu. Uzun zamandır -yani yüzyıllardır- kafasını toparlayamadığını, hayal kuramadığını fark etti.

Kızının “Anne bak, olmuş mu?” soruları eşliğinde, işyeri sorunlarını, evde yapacaklarını, zaman ayırması gereken arkadaşlarını, kocasını ve hatta kedisinin tuvaletinin temizlenmesi gerektiğini düşünürken buldu kendini.

Sorunlar, görevler asla bitmeyecekti; iyi de peki sadece kendisi için ne zaman düşüncelere dalacaktı? Mesela sadece elinde çayı pencereden dışarıya öylece, sadece öylece ne zaman dalıp gidebilecekti? Ya da aylardır masa üstünde yatan hikayesinin düzeltmelerini ne zaman yapacaktı?

İşte, sabunlu elini geçirdi sudan ve sordu o soruyu salona, orta yere:

Benim kendime ait odam ne zaman olacak?

Tamam, masası vardı ama hep işgal altında idi. Zaten masa ve dört duvar da değildi istediği. Hani şöyle günün bir zamanı yok olabilme isteğiydi bu. Kimse senden bir şey istemeyecekti. Unutulacaktın. Rutini olacaktı bu ortadan kaybolduğu anlar. Akıllara geldiğinde “Aaa olmaz şu zamana kadar onu rahatsız edemeyiz, bu vakitler onun hayal kurma saatleri” denecekti arkasından ciddi ciddi. Kadın o aralıkta istediğini yapacaktı ya da yapmayacaktı.

Mesela, hayal kurma defterini doldurabilecekti tıka basa.

Çok sevdiği horozun sesini dinleyip tavukları düşünebilecekti.

Karşı komşusunu kurtaracaktı hayallerinde. Mutfakta geçen bir ömrün hesabını soracaktı kadere.

Hikâyesini tekrar tekrar okuyup  neden bir türlü son halini alamadığını sorgulayacaktı.

Aslında kışın ağaçların hepsinin yaprak dökmediğini hatta yeni çıkan taze açık renkli yeşil yaprakların nasıl da yaşlı yaprakların arasında göz önünde olmaya çalıştıklarını fark edecekti.

Elinde çayı, gözlerinde dünyayı, hayallerinde sonsuzluğu bulacaktı. Kapı hiç çalınmadan, anne ne yapıyorsun denmeden, o çok değerli gerçek sahibinin kendisi olduğu o anlarda -istediği gibi harcadığı zamanın- arkadaşı olacaktı.

“Kendinize ait bir odanız var mı” dedi yüzyılın başında Virginia Woolf, yıl 2016, kadın buradan aynı soruyu büyük bir farkla yeniden sordu:

İşçi kadınların kendisine ait bir odası var mı?”

B9789750500848