Karaciğer, yaşam için gerekli birçok farklı fonksiyona sahiptir. Aminoasitleri, karbonhidratları, lipitleri, vitaminleri ve mineralleri alır, işler ve depolar. Ayrıca pıhtılaşma faktörleri ve transport proteinleri dahil olmak üzere bir çok plazma proteini karaciğer tarafından sentezlenmektedir. Karaciğer, ilaçlar ve toksinler gibi eksojen bileşiklerin detoksifikasyonunda primer organdır. Karaciğer, kolesterol metabolizmasının düzenlenmesi ve diyetsel yağların absorpsiyonunun kolaylaştırılmasından da sorumludur. Tiroit, steroid ve diğer hormonların başlıca katabolizma yeridir. Bu hepatik fonksiyonların çoğu laboratuar yöntemleriyle değerlendirilmektedir.
Karaciğer vücuttaki en büyük organdır ve ağırlığı 1,2-1,5 kg civarındadır ve kaburga kemikleri tarafından korunmaktadır. Sağ ve sol olmak üzere iki anatomik loba ayrılmıştır. Karaciğer iki kan dolaşımına sahiptir 1) Sindirim sisteminin kapiller yatağından besin maddelerince zengin kanı taşıyan portal ven, 2) Merkezi dolaşımdan karaciğere bol oksijenli kanı taşıyan hepatik arter. Portal üçlü; hepatik arter ve portal ven ile birlikte safra kanallarından oluşmaktadır. Safra hepatositlerden safra kanalcıklarına, oradan daha geniş intrahepatik safra kanallarına ve en sonunda ortak hepatik kanalı oluşturan sol ve sağ hepatik safra kanallarına akar.
Karaciğer çok sayıda fonksiyonel birim veya lobüllerden oluşmaktadır. Hepatositler; karaciğer kütlesinin yaklaşık yüzde 60’ını oluşturan, çapları yaklaşık 30 mikrometre, çok köşeli (poligonal) hücreler olup bu hücreler karaciğerin metabolik fabrikasıdır. Karaciğer çeşitli salgı, sentez, ve metabolik fonksiyonları kapsayan çok fonksiyonlu bir organdır. Klinik labaratuarlar bu işlevlerin biyokimyasal değerlendirilmesinde faydalı birçok testi uygulamaktadırlar.
Bilirubin yaşlanan eritrositlerden türeyen sarı pigmenttir, biyotransforme edildikten sonra safra ve idrarla atılır. Kolesterol dengesi, büyük ölçüde kolesterolün safra asitlerine dönüşümü ve bunun sonucunda da safra asidi metabolizmasının düzenlenmesi ile sağlanmaktadır.
Karaciğer çok geniş sentez fonksiyonuna sahiptir ve karbonhidrat, lipit ve protein metabolizmalarının düzenlenmesinde çok önemli rol oynamaktadır. Protein, trigliserit, yağ asidi, kolesterol ve safra asidi sentezleri de karaciğerde gerçekleşmektedir.
Sarılık, safra pigmentinin yıkımı sonucu deri ve skleranın sarı görünümüyle karakterize bir sendromdur. Karaciğer hastalığının en karakteristik belirtisidir. Çay renginde idrar veya renksiz (akolik) gaita gibi bilirubin tutulmasının diğer işaretleri de belirgin olabilir. Karaciğer, pıhtılaşma faktörlerinin çoğunu ve K vitamini absorbsiyonu için gerekli safra asitlerini üretmektedir. Bundan dolayı, kronik karaciğer hastalığı hemorajik eğilim ile ilişkilidir.
Karaciğer fonksiyon testleri, karaciğer hastalıklarının saptanması, tanısı ve değerlendirilmesine, ayrıca tedavinin izlenmesine ve prognozun saptanmasına yardımcı olmaktadır. Bu amaçla yararlanılan testler serum total bilirubin, protein ve albumin düzeyleri ile aminotransferazlar (AST ve ALT), ALP, LDH ve GGT gibi enzimlerin aktivitelerini kapsamaktadır.
Pratikte hepatoselüler hastalığın kolestatik hastalıktan ayırımına olanak sağladığı için, serum aminotransferazları ve ALP en yararlı testlerdir. Bu ayırım önemlidir; çünkü ekstrahepatik biliyer tıkanmanın yol açacağı kolestatik hastalığın fark edilmesindeki başarısızlık, eğer obstrüksiyon hemen düzeltil-mezse karaciğer yetmezliği ile sonuçlanır. Birçok bozuklukta bireylerde serum AST ve ALT düzeyleri yaygın olarak artmaktadır. Karaciğer kaynaklı izole enzim yükselmelerinin yüzde 50–80’den fazlası yağlı karaciğer, HCV, HBV’ye bağlıdır. Serum albumin ölçümleri karaciğer hastalığının şiddetinin ve kronik-liğinin belirlenmesinde kullanılmaktadır. Protrombin zamanı ölçümleri ise kolestaz ile şiddetli hepatoselüler hastalık arasındaki ayırımın yapılmasında kullanılmaktadır. Bilirubinin seri halinde ölçümü karaciğer hastalığının şiddetinin belirlenmesine yardım eder. Bireylerde karaciğer hastalıkları haricinde bilirubin konsantrasyonlarında yükselmeler nadiren görülür. Birçok olguda bu yükselme bilirubin metabolizmasında kalıtsal bozukluğa, ailesel hiperbiliru-inemiye veya hemolize bağlıdır.