Efendim, bu çocuk kısmının büyüsün de bakkala yollayalım diye yapıldığına dair bir tevatür var. Cevap veriyorum, bakkal da neymiş? Sen aylarca yıllarca taşı, yedir, içir, temizle, uyut, ne o bakkala gidip ekmek alacak ve konu kapanacak. Yok yeaa!
Ben bu konuda “Ağaç yaşken eğilir” eğitim yöntemini benimsedim. İlyas (4,5 yaş) ayaklanmaya ve motor kabiliyetleri gelişmeye başladığından beri kendisini ev işlerine ortak ediyorum. Şimdi Samed de ayaklandı ve laftan anlamaya başladı (16 aylık) diye artık ufak ufak ona da iş yaptırıyorum.
İşin makarası bir yana bunu elzem gördüğüm için yapıyorum tabii; yardıma ihtiyacım olduğu için değil. Zira yaptıkları bazen destekten çok köstek olmak diye adlandırılabilir. Çünkü o iş çocukların katkılarıyla ve hızıyla normalde yapacağımdan çok daha uzun sürmekle kalmıyor artı iş çıkıyor.
Pek subliminal mesaj kaygılı biri değilimdir. Hatta şimdiye kadar pek bir erkek ya da kadın büyütüyor gibi de davranmadım. Muhtemelen şimdiye kadar kadın erkek farkı için kurduğum cümle daha küçükken banyo yaparken “o pipi bu kuku” dan ibarettir. Bir de (aslında ne fark ediyor bilmiyorum ama) süslü, taşlı kıyafetlere “yaa o kızlar için bence” demek.
Yaşı büyüdükçe de aynı tavrı devam ettirmek gerekiyor. Lakin şu noktada onların erkek olduğunu kendime hatırlatıyorum; ben ne bizimle ne de ayrı yaşarken çocuklarım bu zeka gerektirmeyen işleri beceremeyen, su içmek için bile yanından biri geçsin diye bekleyen erkekler olsun istemiyorum. Kendi işini kendi gören ve ev işlerinin ortak yapılması gerektiğini bilen bir insan olsun istiyorum.
Çocuklu ya da çocuksuz, ortak hayat sürdüren yetişkinlerden hangisi evde daha fazla vakit geçiriyorsa işlerin çoğunun onun üstlenmesini gayet normal buluyorum. Ama tabii bu demek değildir ki vurun abalıya. Tüm işleri tek kişinin yüklenmesi nasıl son derece adaletsiz ise çocuklara görev verilmemesi de bu adaletsizliğin bir parçası ve büyük hata olacaktır.
Civarımızda apart-otelde ya da evde yaşayan öğrenci bolca var ve yemek muhabbetlerinin ne pişireceğiz makarna mı sosis mi yumurta mı olması ve kızlardan birine bize x pişirsene (ki o da karnıyarık, hünkarbeğendi filan değil tabii ki, niye olmasın bu arada?) demesi bana hakikaten çok dokunuyor. 20’li yaşlarda kendi kendine yaşayan insanların (aslında ailesiyle yaşarken de) pazardan sebze, meyve alması ve onları pişirebilmesi atla deve, nadide bir çiçek, gurur duyulacak bir özellik filan olmamalı. Karnını sağlıklı bir şekilde doyurmak ve kendi kıçını toplamak her insanın boynunun borcu olmalı.
Peki, nedir çocukların yapacağı işler derseniz; çamaşır-bulaşık makinesi doldurup boşaltmak, çamaşır asmak, toz almak, balkon halı yıkamak, evdeki artık yemekleri sokak hayvanları için kapının önüne koymak, yemek yaparken yamaklık yapmak, ağaçtan meyveyi bahçedeki yeşilliği toplamak, çöpü atmak, neyi dağıttıysa onu toplamak neyi kirlettiyse temizlemek (bundaki kilit cümle şu “dağıttığın şeyi bir daha görmek istiyorsan topla, ben toplarsam unut”), 250.000 kere bir şeyi söylemek misal klozetin kapağını kaldır demek yerine birkaç kez söyledikten sonra, “sen temizlersin” demek ve hakikaten temizletmek (bu son iki örnekte sadece göz korkutma filan olmamalı, söyleyip uygulamanız gerekiyor ki davranışlarının bir karşılığı olduğunu anlamalılar), evde bir hayvan varsa onunla ilgili sorumluluklar, kardeşlerin birbirine karşı sorumluluk almasını sağlamak.
Yetişkinler, özellikle de anneler ya da kadınlar olarak muzdarip olduğumuz ortak dertlerin bizden sonraki yıllarda devam etmemesi bize bağlı farkında mısınız? Nasıl öğrenilirse öyle gidiyor. Ayrımcılıktan şikayetçiyseniz ayrımcı davranmayın. Her konuda, sadece kadın erkek diye değil, çocuk yetişkin diye de. “Çocuktur anlamaz, beceremez”, hayatınızın her alanında unutmanız gereken cümle. Nasıl hitap ederseniz, nasıl davranırsanız, öyle olacak çocuklarınız.