Türkiye Psikiyatri Derneği Kadın Ruh Sağlığı Birimi, tüm anne ve baba adaylarını doğumla ilgili kaygılar ve vajinal yolla doğum yapılmasına engel olabilecek bazı ruhsal durumlarla ilgili olarak bilgilendirmek için basın açıklaması yaptı.

Açıklamanın kısaltılmış hali şöyle:

“Her zaman aynı mesajı öne çıkarıyoruz: Sağlık hizmetlerinin temelinde olması gereken koruyucu sağlık hizmetleri ihmal edilirse, hastalıklar artar, tedaviler güçleşir, sağlık hizmetlerinin maliyeti yükselir. Öncelikle gebeliğe ve daha sonra doğuma hazır olmak, hazırlanmak koruyucu sağlık hizmetlerinin ilk aşamasında yer almaktadır ve hedef kadının üreme sağlığı, cinsel sağlığı ve ruh sağlığının tam olmasıdır.

Kadınların kendi bedenleri ve doğurganlıkları üzerinde söz sahibi olması, kadın ruh sağlığının vazgeçilmez bir ön koşuludur. Korkularına rağmen bir yönteme zorlamak, gebeliğin ve doğumun tüm risklerini üstlenen kadını yok saymaktır. Bir doğum yöntemi olan sezaryen, annenin ve çocuğun sağlığı göz önünde tutularak planlanır. Normal yolla doğum yapmanın anne ve/veya bebeğin sağlığı açısından riskli olduğu durumlarda sezaryen yöntemi tercih ediliyorsa normal yolla doğumu zorlaştıracak veya kadın için ruhsal yönden travmatik olabilecek doğum korkusu gibi durumlarda da kadının sezaryen yöntemini tercih etme hakkı olmalı.

Anne istemli sezaryen, çeşitli kişisel nedenlerle anne adayının doğumun sezaryen ile gerçekleştirilmesini istemesidir. Düşük riskli gebeliği olan kadınların yüzde 80’inde doğumla ilgili kaygılar bildirilmiştir . İlk gebelikten önce başlayan yoğun doğum korkusu ve kaçınma, birincil tokofobi olarak anılmaktadır. Gebe olmayan kadınların yüzde 13’ünde gebeliği erteleyecek ya da kaçınacak düzeyde doğum korkuları olabilmektedir. İkincil tokofobi ise travma sonrası stres bozukluğu, doğum sonrası depresyon, bebekle bağlanma bozukluğu ve sonraki gebelikten kaçınmayla ilişkili olabilmektedir.

Hangi durumlar vajinal yolla doğuma engel?

* Ağrı korkusu,

* Geçmiş travmatik yaşantılar (örneğin cinsel şiddet),

* Ağır psikotik bozukluklar (normal doğum için gereken işbirliğinde zorluk yaşanabilmesi), Normal doğumla ilgili yoğun korku hissetme ve kaçınma (birincil tokofobi),

* Önceki doğum deneyimleri (ikincil tokofobi),

* Doğumda bebeğin sıkıntı yaşayabileceği endişesi (fetal distress),

* Vaginismus,

* Gelecekte cinsel işlev bozukluğu, idrar kaçırma ya da rahim sarkması korkusu,

* Kişilik özellikleri,

* Psikososyal sorunlar,

* Ebeveynlik hakkında kaygılar,

* Sosyal destek yetersizliği.

Terapi doğum korkusunu önleyebilir

Doğum yöntemine karar vermede pek çok etken rol oynayabilir. Norveç’te 2000-2002 yılları arasında normal doğum korkusu nedeniyle sezaryenle doğum yapmaya karar veren 86 kadınla yürütülen bir araştırmada özel psikososyal destek ve eğitim sonrasında yüzde 86 oranında kadınların tercihlerini normal doğum yönünde değiştirdikleri saptandı.

Tıbbi gereklilik olmaksızın sezaryen isteyen 33 kadınla yürütülen bir araştırmada kısa süreli psikoterapi ve bilgilendirmeyle 14 kadın kendi isteğiyle normal doğuma karar vermiş, üçü tıbbi gereklilik nedeniyle olmak üzere 19 kadın sezaryen oldu. Bir başka geniş katılımlı araştırmada kadınların doğum öncesi eğitim ve psikoterapiyle, kendi istekleriyle sezaryen sonrasında bile normal doğum yapmak isteyecekleri gösterilmiştir.

Eğitim alsa da travma yaşayabilir

Doğumun travmatik yaşanmasının değerlendirildiği bir araştırmada 103 gebelik eğitimi alan kadın, doğumdan 4 hafta sonra değerlendirilmiş; 34’ünün doğumu travmatik algıladığı saptanmıştır. Doğum öncesinde kadının geçmiş travmatik yaşam deneyimlerinin, sosyal desteğinin, doğumdan beklentilerinin öğrenilmesi, doğumda ağrı ve ağrı kontrolü konusunda iyi bir iletişimin sağlanmasının gerektiği ve doğum sonrasında doğumu konuşacak fırsatların oluşturulması gerektiği belirtilmiştir. Hipnozla doğum (hipno-birthing) ise doğum esnasında yapılan bir işlem değil, doğum öncesi verilen bir gebelik eğitiminden ibaret olup ana fikri, stresi, korkuyu ve kaygıyı ortadan kaldırmaktır.

Tıbbi ve psikiyatrik bir gereklilik olmamasına rağmen kadın normal doğum yapmak istemiyorsa, kadın doğum ve psikiyatri bilim dallarının birlikte düzenlediği, psikososyal destek, normal doğum ve sezaryen konusunda ayrıntılı bilgilendirme, eğitim, gerekirse psikoterapi desteği uygulamalarının bulunduğu bir program, her gebenin ulaşabileceği koşulda sunulabilmelidir.

Yine de temel bir üreme hakkı olarak her kadın kendi bedeni ve nasıl doğum yapmak istediği ile ilgili tercih yapabilir ve sağlık çalışanları buna saygı göstermek zorundadır. Bu eğitimler sonrasında kadın hala sezaryen doğum istiyorsa, normal doğum için zorlamanın sonrasında daha büyük ruhsal sorunlara neden olabileceği bilinmelidir.

Bu bilgilerden hareketle kadınların normal doğum oranlarının arttırılmasının bir sağlık sistemi sorunu olduğu, ebelik sisteminin güçlendirildiği, kadınların sağlıklı, güvenli, yeterince bilgilendirilebildiği bir ortam oluşturulduktan sonra normal doğum oranlarını artırmak konusunda çalışılabileceği, aksi takdirde ortaya çıkacak travmatik doğum deneyimlerinin kadınların tüm yaşamları boyunca ruhsal sağlıklarını etkileyebileceği dikkate alınmalıdır.”

bianet