Bilim, yaşamın olağanüstü karmaşıklığını, uzun bir süre açıklanamaz bir sır olarak gördü. Darwin’in evrimi ‘doğal seleksiyon’un bir süreci olarak açıklaması, bilim adamlarına dünyayı daha anlaşılır kılmak için çok geniş bir çalışma alanı sundu.

Darwin’in fikirleri dünyanın hemen her yerinde yayılmaya ve tartışma yaratmaya devam ederken, bu fikirlerin ülkemizde tartışmaya bile gerek duyulmadan yorumlandığını ve geçerlilik kazandığını görmekteyiz.

Örneğin Darwin’in doğal seçme teorisine bakalım:

“Bir tür, onun hayatta kalmasını ve çiftleşecek bir eş bulmasını daha olası hale getirecek bir değişkene sahip iken, farklı türler hayatta kalmalarını daha az olası hale getirecek farklı değişkenlere sahip iseler bu türlerden biri hayatta kalır ve diğeri yok olur. Bu süreç nesiller boyunca devam ettiğinde ise değişiklikler artar ve ortaya giderek yeni yaşam biçimleri çıkar.”

Darwin’in bu teorisi bilim adamlarına: Doğal seçme, en basit biçimiyle türler arasındaki farklılıkların var olabilme şansına etkisini anlatıyor.

Darwin’in bu teorisinin ülkemizdeki yorumu ise: “Eşini buldun, çocuk yapmaya karar verdiniz, evde başka türden canlı barındıramazsın” olmuştur. Bu sürecin ülkemizde nesiller boyunca devam etmesi yaşam tarzlarımızda farklılıklar yaratmış ve sevimli evcil dostlarımıza ortak yaşam şansı vermemiştir.

Bebek sahibi olmaya karar veren veya  hamilelikle ilgili güzel haberi alan çiftlerin,  evlerinde  besledikleri  sevimli dostlarının kaderini belirleme sürecine girmeleri, yıllarca sıcak yuvalarını paylaştıkları sevimli dostlarından endişe duymaları, ülkemizde çok sık rastladığımız bir durum. Ben 15 yıllık klinisyenlik hayatım boyunca bunu kabullenemedim ve bu yorumun teorisini arayıp durdum

Sonunda buldum, bu teoriyi yaratan Darwin, kitabını 150 yıl önce yayınlamıştı. Amacı bilim adamlarına dünyayı daha anlaşılır kılmak için çok geniş bir çalışma alanı sunmaktı. Sanırım kitabın sığ sularında gezinen bizim bilim adamlarımız, bizlere sadece maymundan geldiğimizi ve evrimleştiğimizi aktarabilmiş, toplum bilimcilerimiz de bu teoriyi farklı yorumlayarak  toplumsal evrimleşme sürecimizi etkilemiş görünmektedir.

20. yüzyılda hiçbir çağdaş ülkenin insanı çocukları olacak diye evlerinin ferdi olan sevimli dostlarını uzaklaştırma yoluna gitmemiştir. Bizim ülkemizdeki bu durum iki yüzyıl öncesine döndüğümüzde Fransız ailelerin çocuklarına uyguladıkları tutumla örtüşmektedir. O yüzyıllarda Fransız aileler birden fazla çocuğa sahip olduklarında aralarından en güzelini seçerek diğerlerini bakıcılara veya yetimhanelere göndermiştir.
Acaba  bu davranış şekli de Darwin’in teorisinin bir yorumu olarak mı ortaya çıkmıştı ve Fransız aileleri tarafından doğal seleksiyon olarak mı kabul ediliyordu?

Bilemiyorum, ancak bildiğim ve sizlerin de bilmenizi istediğim; evlerimizin ferdi olan minik dostlarımızın rutin sağlık bakımları yapıldığı ve birkaç basit önlem alındığı sürece hiçbir şekilde risk oluşturmadıklarıdır. Odakları ve öncelikleri değişen anne ve baba adayı olan pet sahiplerinin, aile ve çevre baskısıyla gönülsüz olarak bu sürece itilmelerini ve karar verme aşamasına getirilmelerini doğal olmayan bir seleksiyonun toplumumuzdaki uygulaması olarak görmekteyim. Umarım zaman içinde ikinci çocuğunuzun gelişi birinci çocuğunuzun evden uzaklaştırılmasına neden olmaz.