İstanbul’da özellikle hafta sonları alışveriş merkezleri, ‘ana baba günü’ tabirinin mecazi anlamını kaybettiği yerler haline geldi. Çünkü anne-babalar hava nasıl olursa olsun, çocuklarını kaptıkları gibi alışveriş merkezlerine hücum ediyorlar. Alışveriş yapılsa da yapılmasa da, AVM tozu yutmadan hafta sonu geçirilmiyor artık, iyi bir şeymiş gibi…
Tamam, 90’larla birlikte pek çok yerde sokakta yahut “arsa”da oynama devri sona erdi. Değişen çevre koşulları, kentsel yapılaşma, toplu konutlar, siteler, değişen dünyadaki güvenlik kaygıları… Hepsine tamam. Evet, çocuk büyütürken, bazı dönemlerde vakit geçirmek gerçekten çok zor oluyor. Her an her yere gitmek çocuksuz dönem gibi kolay olmuyor. Arkadaşlarla istenildiği zaman görüşülemiyor ve AVM’ye gitmek en kolay ve mantıklı sosyal faaliyet gibi gelebiliyor insana. Bütün bunlara karşın her yerde açılan alışveriş merkezlerinin hem bizleri hem de çocuklarımızı sokaklardan ve hayattan, gerçek hayattan kopardığını fark etmiyor musunuz? Üstelik bu tüketim alanları, biz çocuklarımızı götürmediğimiz sürece, eksikliklerini fark etmeyecekleri yerler.
Öncelikli olarak, zaten yeni doğan döneminde sabahtan akşama kadar binlerce insanın girip çıktığı, klimaların çalıştığı, mikropların uçuştuğu, kapalı bir alanda el kadar bebeğin ne işi var? Bebeğinizi dışarı çıkarmak istiyorsanız, parka gidin, hava nasıl olursa olsun. Artık her türlü bebek giysisi ve hava şartlarına göre puset aparatları (yağmurluk, tulum, şemsiye) var. Bebeğinizin gözlerini açtığında gördüğü neden dünya ışıklı reklam tabelaları ve cansız mankenlerden oluşsun ki, sokaklarda parklarda kanlı canlı yaşanan bir hayat varken…
Bir yaşından sonra, yürümeye başladığı dönemde, çocukların çoğu pusette oturmaktan hoşlanmıyor zaten. Anne babalar vitrinlere bakarken, alışveriş yaparken, çocuklarının pusetlerinde uslu uslu oturup, etrafı seyretmesini bekliyor. Ağladıkları zaman da 2 dk. yerinde durmuyor diye şikâyet ediyorlar. Yürümeyi yeni öğrenen bir çocuğu pusete bağlayıp 1-2 saat oturtmak haksızlık değil mi? Ayrıca bir çocuk için vitrinlere bakmanın ne keyfi olur? Ya da jetonlu oyuncaklara hiç binmese, görmese eksikliğini mi çekecek?
2 yaşından sonra, aklı ermeye başladığında AVM’nin ne olduğunu öğrenecek. Ve onun da istekleri olacak. Zaten AVM’lerde çocukla ilgili mağazalar bir arada oluyor, ortasına illa ki bir jelibon standı ya da baloncu dikiyorlar. Alan da zararlı, almayan da… Almayanın çocuğu bas bas bağırıyor, ağlıyor, alanın çocuğu 2 gün sonra sönüp gidecek bir şeyin sahibi oluyor.
İlerleyen yaşlarda da AVM kültürüyle büyümüş çocuk bir kalem almak için bile AVM’ye gidiyor. Eee gitmişken Mc Donalds’tan hamburgerini yiyor, Starbucks’tan kahvesini içiyor. 14-15 yaşındaki çıtı pıtı kız çocukları dirseklerine taktıkları kocaman marka çantalarla kırıtıyorlar. Hoş bir manzara mı sizce?
Merak ediyorum, bugünün anne babaları çocukluklarını mı unuttular, çocukları için AVM’ye gitmekten başka bir eğlence bulamıyorlar mı?
Yoksa kendileri için mi başka eğlence bulamıyorlar?
TEŞEKKÜRLER
Merhaba, bu güzel yazı için çok teşekkürler. AVMlerden nefret eden hatta alışverişten pek sıkılan biri olarak bu yazıyı günümüz şehirlilerin okuması gerektiğine inanıyorum. Yazınızı daha güzelleştircek olan, buralarda aklı durmuş insanlara avm yerine gidilebilecek, avare dolaşmaktan daha faydalı, en azından parka gitmek gibi iç açıcı tavsiyeleri eklemektir. Teşekkürler, sevgiler.
Muhteşem bir yazı tebrik ederim. özellikle de bebekarabasında 2yaş üzeri çocukları görmek içimi acıtıyor 🙁 hata 4-5 yaş üzeri bile görüyorum 🙁
çok güzel
AVM denen illetin dayattığı yaşam ve tüketim biçiminden nefret eden biri olarak yazınıza sonuna kadar katılıyorum.Bence yetişkinlerin de ne işi var hergün ya da her haftasonu AVM’de? ben 29 yaşında bir insan olarak 2 saat süren bir AVM macerası sonunda kendimi inanılmaz derecede yorgun,bitkin,aşırı uyarılmış ve gergin hissediyorum.
Ben de aynen boyle dusunuyordum, ozellikle Amerika’da yasadigim icin sanirim. Burasi park bahce dolu. Ancak Istanbul’a gittigimizde aci gercek yuzumuze carpti. Kaldirimlara park edilen arabalar, yayalara yol vermeyen ve hizla giden arabalar, yine kaldirimlari kendi mallari gibi kullanan supermarket sahipleri.. Bir yerden bi yere gitmek 1-2 saat. Insanlar biraz da mecbur kaliyorlar sanirim AVM’ye gitmeye 🙁
Merhaba,
Okurken,kendimi de elestirilen kalabalik icinde “elestirenlerin ofkeli” bakislari icinde hissettim …
1.5 yasinda bir oglum var, is saatlerimiz ve uyku saatleri disinda kalan degerli zamanda gitmek zorunda kaldigimiz AVM’de elbette yanimda olacak.
Bebegimi birakabilecegim kimsem yoksa , onu evde tek basina ya da site parkinda ( sokaklar eski oyun alanlari degil artik) birakamayacagima gore benimle gelmek zorunda. Gida alisverisi ve onun hizla buyuyen ayaklari ustu- basi icin birseyler alma ihtiyacimiz illaki oluyor.
Eglence olsun diye tabir ettiginiz gruptan biraz uzak kaliyoruz bu durumda. Ancak “hayvanseverlik adina ” sokaklarin her yerine koyulan su kaplari ( ki buna yok artik diye soylendigim corn flakes dolu mama kaplari da dahil) pekte gezilesi bir cim alan birakmadi kedi – kopekten. Hayvan sevgisiyle hatta hayvan besleyerek buyudum. Sahipsiz kalanlarin cogu ” hayvan sevdigini” sanan gelgec gonulluler yuzunden kulaginda bir kupeyle ac-susuz sokakta…
Keneydi ,pireydi diye cimlerde de dolastiramiyorlarsa AVM’de dolasacaklar …
Bebeginizi birakabildiginiz bir dost kapi, oynatabildiginiz bir sokak, yollayabildiginiz bir tiyatro – yaz kampi vs… oldugu icin mutlu olun ve gulumseyin…
Yarin karsilasacaginiz cocuk her gun oraya gitmiyor, unutmayin:) Goz goze gelirseniz, sadece gulumseyin o sizi anlar 😉 siz de O’ nu…
Gülnur Hanım, kurduğunuz mantık ve yazıdaki “avm’de çocuk” eleştirisini patik almaya bağlamanızı hayretle okudum. Çocuğunuzla parkta rahat rahat gezmeniz için sokak hayvanlarına su vermeyi engelleme girişiminizi ise zekalar üstü bir öneri olarak değerlendirmek lazım. Allah akıl fikir versin diyorum.
Evet Gulnur Hanım haklısınız aslında… Bir seferinde parktaki köpek kakasından dolayı kızımın başına çok korkunç! bir olay gelmişti. Hem de caaanııım Bebek Parkı’nda. Daha yeni yürümeye başladığı günlerde, yeni aldığım ilk adım ayakkabısıyla, büyükçe bir köpek kakasına basmasın mı? Ustune bir de, ellerine bulaşmasın mı? Allasen… Neyse.. panik yapmadım, sakinliğimi korudum. Önce yanımdaki ıslak mendille ellerini sildim, sonra da en yakın lavaboda ellerini yıkadım. Eve gidince de ayakkabılarını yıkadım. Sonuç olarak kızıma da ayakkabılara da birşey omadı. Halbuki kimse orda köpek gezdirmeseydi, ya da gelgeç gönüllerin sokağa attığı hayvanlara bizim gibi düşünen insanlar da yemek-su vermeseydi ve köpeklerde açlıktan susuzluktan ölseydi, hem kızım köpek kakasna basmayacaktı, hem de siz çocuğunuzla mutlu mesut parklarda oynayabilecektiniz.
Vahhh vahhh.
Yazıdaki eleştiri, bebeğini bırakacak yer bulamadığı için süpermarkete götüren ebeveynlere yönelik değil. Burda, boş zamanı avm’de geçirme üzerine bir kültür kurmuş tüm modern zaman insanları da eleştiriliyor bir nevi. Gülnur Hanım neden bu kadar üzerine alınmış acaba? Dediği gibi kene var diye parka götürmediği bir çocuğu varsa, ee bir de köpek bokları göz ve ayak zevkini bozuyorsa, madem bu kadar meşrulaştırdığı bir AVM mekan zihni algısına sahipse, diyecek bişiy kalmıyor. Hem söylediği gibi, su koymayın kardeşim hayvanlara, o nedenle AVM avm dolaşmak zorunda kalıyoruz temiz taşta yürüyeceğiz diye, de mi ya?
Merhaba,
Hayvanlarla ilgili yazdiklarinizi okuyunca cevaplamamak elde degil, nereden nereye tasinmis konu.
Sevgileri – hobileri cabuk tuketen bir modern yasamin izleri sokakta gordugumuz cins hayvanlar…
Son paragrafta yazilan marka duskunu ergenler de ayni yasamin izleri.
Gelip gecici heveslerinin sonuclari da bize yansiyor.
Sokaklar cocuklugumuzun sokaklari degil demek istemistim, su koymayin veya aman ayagimiz kaka olur demedigimi de biliyorum.
Sevgilerimle…