D vitamin sağlıklı kalmak ve gelişmek için önemlidir. Her bireyin ihtiyacı olmasına rağmen bebeklerin ve çocukların D vitamin ihtiyacı daha belirgindir. D vitamininin temel görevi serum ve kemiklerdeki kalsiyum ve fosfat dengesini ideal bir şekilde sağlamaktır. D vitamin eksikliği olduğunda kemiklerde kalsiyum- fosfat birikimi azalır, serum kalsiyum düzeyi bebekte ciddi sorunlara yol açacak şekilde düşebilir. Bu nedenle yenidoğan bebekler ve süt çocukları D vitamin açısından takviye edilir.
Vücudumuzun D vitamin ihtiyacını gidermenin tek yolu D vitamin ilaçları değildir. Güneş ışınları vücudumuzun D vitamin üretmesinde elzem roldedir. Ancak yenidoğan veya erken aylardaki bebeklerin D vitamin ihtiyacını güneş yardımıyla temin etmek açık havaya çıkma zorlukları, beslenmenin yoluna konma önceliği gibi nedenlerle kolay değildir. Anne sütü bebeğin D vitamin ihtiyacını karşılamaz. Hele de gebeliği kış aylarına rastlamış, yeterince güneş görmemiş bir annenin sütü D vitamininden daha da eksiktir. Yenidoğan bebeklere büyümeye başlamalarını takiben günlük D vitamini ilaçları verilir. D vitamin uygulamaları ailenin açık havaya çıkma durumuna göre gözden geçirilmelidir.
Vücudumuz D Vitaminini Nasıl Üretir?
D vitamini cildimizin güneşe maruz kalmasını takiben, güneş ışınlarından ultraviyole B (UVB)’yi emmesi ile başlayan bir süreç sonucunda üretilir. Aktif D vitamin üretiminde karaciğer ve böbrekler rol oynar. Aktif D vitaminin yarı ömrü 5-8 saat iken, depo D vitaminin yarı ömrü 2 haftadır. Güneş ışınlarına maruz kalımı takiben 16 saat içinde aktif D vitamini yapılır. Depo D vitaminin üretimi pek çok değişkene bağlıdır: günün hangi saatinde güneşlenildiği, mevsim, havanın bulutlu olup olmaması, çocuğun cilt rengi (koyu renklilerde daha az), maruz kalan cilt yüzeyi büyüklüğü, giysinin kalın-ince dokuması. D vitamin düzeyleri düşük kişiler güneşe maruz kaldıktan sonar daha fazla D vitamin üretirler.
D vitamininin cilt üzerinden üretimi yaz aylarında belirginken Ekim’den Nisan ayına kadar düşüktür. Bu değişkenlik hem güneş ışınlarının çocuklara ulaşmasındaki yoğunluğuna hem de maruz kalınan cilt yüzeylerinin giysilerle ne düzeyde kapalı olduğuna bağlıdır. Yaş ilerledikçe cilt tarafından D vitamin sentezlenmesi azalmakla beraber, erişkinde de üretim yeterli düzeydedir.
D Vitamininin Kalsiyum Metobolizması Dışında Etkileri
Son yıllarda D vitaminin başkaca olumlu etkileri üzerine çok sayıda çalışma vardır. Çalışmalar göstermektedir ki bütün bağışıklık hücrelerinin D vitamin algılayıcıları vardır. D vitamin eksikliğinin bağışıklık sistemi üzerine olumsuz etkileri artan oranda bildirilmektedir. D vitamin eksikliğinin bağışıklık sistemi üzerine etkileri kendini enfeksiyon hastalıkları, kanser, kalp-damar hastalıkları, allerjik astım ve Multipl skleroz, Tip I Diyabet (aşırı kiloya bağlı olmayan) gibi otoimmün hastalıklarla göstermektedir. Gene çalışmalar göstermektedir ki D vitaminin hastalıklar üzerine olumlu etkileri, sadece D vitamini preparatları kullanmakla elde edilememekte, güneş ışınlarına maruz kalarak elde edilen fayda daha belirgin olmaktadır.
Güneş Işınları ve Sağlığımız Üzerine Etkisi
Güneş ışınlarının insan sağlığı ve gelişimi üzerine etkisi hem çok yönlü hem de önemlidir. Güneş ışınlarına uzun süre, yoğun olarak maruz kalındığında güneş yanıkları, cilt kanseri gelişebilirken, yetersiz maruz kalındığında D vitamin eksikliği ve buna bağlı diğer organ kanser sıklığında artış, seyirlerinde ağırlık, allerji de dahil başka hastalık risklerinde artış söz konusudur. Çalışmalar, diğer organ kanserlerinde tanı yaz veya sonbahar mevsiminde konulduğunda, hastalığın seyrinin tanı diğer mevsimlerde konulanlara göre daha iyi seyretmesini bu dönemdeki yüksek D vitamini oranları ile ilişkili bulmuştur. Üstelik bu mevsimlerde kanser tanısı konarak, kanser tedavisine iyi yanıt vermenin ciltten D vitamini sentezleme kabiliyeti daha yüksek olan gençlerde daha belirgin olduğu bulunmuştur. Bazı çalışmalar, D vitamin düzeylerinin kanser seyri üzerine etkileri göz önüne alındığında güneşe maruz kalmanın avantajlarının, güneş ışınlarının yol açtığı dezavantajlardan daha yüksek olduğunu da ifade etmektedir.
Güneş ışınları üç tip ultraviyole rasyasyona sahiptir. Bunlardan ultraviyoleC (UVC) atmosferimiz tarafından filtre edilerek cildimize ulaşması engellenirken, ultraviyole A (UVA) ve UVB atmosferi geçerek cildimize ulaşıp hasara yol açabilir. Hem UVA hem UVB çocukluk çağında yoğun maruz kalmaları takiben cilt kanseri ile ilişkili bulunmuştur. Her iki radyasyon ışını da uzun ve yoğun maruz kalmayı takiben cilt yanıkları, doku dejenerasyonu, cildin bağışıklık fonksiyonunda azalmaya yol açmaktadır.
UVB cildimiz tarafından D vitamini üretimini sağlarken cilt kanserleri arasında önemli yer tutan skuamoz hücreli cilt kanseri ve bazal hücreli cilt kanserine de yol açar. Malign Melanoma’nın gelişiminde ise hem UVA hem de UVB’nin etkisi bildirilmektedir.
Güneş ışınlarının zararlı etkileri bulunulan coğrafyaya, altta yatan tıbbi risklere, genetik özelliklere, cilt rengine bağlı olmakla beraber güneş altında geçirilen süre en önemli faktördür. Güneşin zararlı etkilerinden koruyucu tedbirler olarak güneş altında iken şapka, açık rekli giysiler giymek, güneş ışınlarının en yoğun olduğu öğlen saatlerinde güneşe maruz kalmanın kısıtlanması, güneş kremlerin kullanımı sayılabilir.
Güneşin zararlı etkilerinden kaçınmak ve olumlu etkilerinden faydalanmak için en uygun saatler, güneşin en yükseğe çıkmayı tamamladığı, inişe geçtiği öğlen saatleridir. Bu saatlerde UVA etkisi azalırken cildin D vitamin üretimi için önemli olan UVB etkisi devam etmektedir. (Devam edecek)