Huffington Post’un blogger annelerinden Lisa Belkin, Bruce Springsteen’in iyi bir baba olmak için verdiği uğraşın kendisine düşündürdüklerini yazıyor…
“Bruce çok zeki. Aile kurmak, bir ilişki yaşamak istedi ve bunun için çok, çok, ama çok çalıştı. Öyle ki en az bir müzisyen olarak sarfettiği çaba kadar çaba sarfetti.”
Bu tespitleri yapan Bruce Springsteen’in eşi Patti Scialfa. New Yorker’ın geçen haftaki sayısında David Remnick’in yazdığı aydınlatıcı yazıda alıntılanmış bu cümleler.
Bu durumun hepimiz için geçerli olduğunu düşünüyorum.
Springsteen’in kendi koşullarından dolayı “çok, çok, ama çok” çalışma durumu tipik olmaktan uzak elbette. Onu ihmal eden, bipolar bir babanın yanında büyüdü, babasından ona miras kalan ciddi bir depresyonla mücadele etmek zorundaydı, yaşadığı acıyı on yıllar süren efsanevi bir müzik kariyerine kanalize etti.
Ama Springsteen gibi efsanevi bir kariyere sahip olmayan Scialfa’nın yolculuğu evrensel bir nitelik taşıyor. Her ebeveyn, hikayenin kendine düşen kısmında yalnız kurt olmayı seçmez mi? Kendimizi başkalarından daha az önemsemeye başlamaz mıyız? Ebeveyn olmak böyle bir şey değil midir zaten?
Bazıları bu deneyimin doğal ve içgüdüsel olduğunu söylerler. Çocuk doğduğu anda her şey değişir. Yeni öncelikler yeni roller edinilir. Belki bizler “çok, çok ama çok” çalışmak zorunda kalmayız, ama Springsteen gibi biz de sorumluluklarımızla, duygusal yoğunluklarımızla mücadele etmek durumundayızdır.
Bu yüzden birbirimizin hikayesini duymak iyi gelir. Eminim Bruce Springsteen için de bu geçerlidir. Tıpkı başka şeyler gibi, ebeveynliğin taşlı yollarında birbirimizi duymak, o deneyimin öylece ve sıradan bir öykü gibi geride kalmasından iyidir…
Bruce Springsteen’in, babası öldükten sonra yazdığı şarkı.