Hayatımın onuncu haftası içerisinde bulunurken, annemin içindeki mini mini ben, bu haftadan sonra 3 cm’lik ve 4 gram’lık embriyodan fetüs haline dönüşmeye başlayarak az da olsa büyüdüğümden, bu aralar sürekli yatay pozisyon ve yastık arayan annemin uyumasına müsaade ederek biraz rahat bırakıp günlüğü birkaç sayfa devralacağım.

Artık ellerim, ayaklarım, dizlerim, dirseklerim hatta eklemlerim ve parmaklarım bile şekillendiğinden hareket etmeye başladım. Halen çok iyi bir yüzücü olmasam da bu sıcacık kaplıca sularında elimi kolumu oynatmak hoşuma gidiyor. Annem hareketlerimi hala hissedemiyor, fakat bugün ultrasonda ona görünüp bir el sallamaya çalıştığımda pek bir sevindi. Şaşkınlığını duyar gibi olup çok gururlandım.

Birkaç gündür yapabildiğim en ilgi çekici olaylardan biri nefes alıp vermek. Yalnız bunu o sizin soluduğunuz oksijenden yani havadan ziyade annemin amnion suyunu yutarak yapıyorum ve ondan sonra çişimi bile yapmayı öğrendim. Aslında gözlerim ve dilim de oluşmuş vaziyette, hatta damağım ve dudaklarım bile var. Alnımda bir şişlik olsa da, yavaş yavaş uzaylı görünümümü terkedip nihayet şirin minik bir insan görüntüsü almaktayım. Yapabildiğim en zor egzersiz ise artık ayaklarımı karnımda birleştirebilmek.

Annem ve babam bugün ilk kez uzun uzun kalp atışlarımı da dinlediler. Çok heyecanlandığımdan olsa gerek, annemin kalbinden biraz hızlı attı benimki. Doktor teyze bunun normal olduğunu söyledi. Ama ben yine de annemin bu aralar benim yüzümden çektiği bulantılara, halsizliğe ve keyifsizliğe bizzat tanık olsam da ultrasonda beni gördüğünde heyecanlanıp karnıyla hızlı nefes alıp vermesini hissetmeye doyamıyorum. Bu yüzden bir dahaki ultrasona kadar sabret anne, bak neler öğreneceğim daha..

Fasulyen

 

* Gebeliğin 2,5 ayında, 10. haftasında yazıldı.