Son zamanlarda, Ferguson ve New York’ta yaşanan olaylar bizlere iki çok farklı Amerika olduğunu hatırlattı.

Dilediğim şey ise, artık daha çok insanın Amerika’ya özgü iki farklı eğitim tarzı hakkında daha çok konuşmasıdır. İlki, varlıklı öğrencilere yönelik olan eğitim, diğeri ise yoksulluk içinde yaşayan öğrenciler için verilen eğitim.

Hemen hemen her gün, öğrencilerimden birine gizlice yiyecek veriyorum. Bu öğrencimin her iki ebeveyni de cezaevinde ya da ebeveynlerinden biri cezaevinde, diğeri ise çoktan ölmüş. Hikayesini tam olarak öğrenemiyoruz. Annesi olarak bahsettiği ablası ile yaşıyor. Ya da onunla yaşamıyor. Nerede kaldığını söylemez, söylemeyecektir. Ev ziyaretleri yaptığımız vakitlerde hiçbir zaman kapıyı açan kimseyle karşılaşmadık.

Bir liseden bir son sınıf öğrencisi, Colorado Üstün Yetenekliler Derneği’nin yıllık konferansında geçtiğimiz Ekim ayında bir konuşma yaptı. Bir takım elbise giymiş bu parlak öğrenci, parmak iziyle aktif hale gelen silah prototipini geliştirmeye devam etmesi için bir şirketten 25.000 $ hibeyi nasıl aldığını öğretmenlere ve yöneticilere anlattı. Bir devlet okulunda bilimsel keşif sınıfında eğitim gören bu öğrenciye, sınıf içinde bilimsel temelli fikirlerini işlemesi için olanak sağlanıyordu. Kendi şirketini kurma ve prototip araştırma ve geliştirme konularında kendisine yardım eden özel bir şirket danışmanı ile çalışıyordu. Projeleri üzerinde çalışmak için çoğu gün okuldan izin aldığını açıkça itiraf ediyordu. Gülüyordu, çünkü öğretmenleri onun yetenekli olduğunu ve ne üzerine çalışma yapacağını bildikleri için ona ayrıcalık tanıyordu.

Benim öğrencilerim de okuldan birkaç gün izin alıyor. Fakat, ebeveynleri çalıştığında kardeşlerine bakmak zorunda oldukları için izin alıyorlar. Aileleri bir şeyler yiyebilsin diye çalışmak zorunda oldukları için izin alıyorlar. Ebeveynleri hastanede tedavi olduğunda izin alıyorlar. Bu ayrıcalıklar yerine, benim öğrencilerim en sonunda devamsızlıkları nedeniyle mahkemeye çıkmak zorunda kalıyor. (Amerika’da “Truancy Court” diye tabir edilen bu kavram, aile sorunları nedeniyle okula gidemeyen çocukların devamsızlıklarına odaklanıyor. Aile bireyleri ve çocuk mahkemede yargılanıyor.)

Konferansta konuşan başka bir öğrenci, on dört yaşındaki “Doğal Çevre Aktivist”i, dünyayı, toprağı, suyu, havayı ve atmosferi korumaya kararlıydı. Özel bir okulda tam burslu ve diğer aktivistlerle birlikte çevre için savaşmak ve başkalarının da bunu yapmasını teşvik etmek amacıyla uçakla dünyayı dolaşıyordu. O ve kardeşleri “gezegenin sağlığı için mücadele” konulu rap şarkılarından oluşan bir albüm bile yayınlamıştı. Benim çocuklarım ise sadece yoksulluğun baskıcı döngüsünü kırmak için mücadele veriyordu.

Benim öğrencim her gün okula aç geliyor. O, hepimizin bildiği bir deri bir kemik kalmış bedenini gizlemek için XXL beden bir gömlek giyiyor. Birkaç hafta önce, kemer yerine, gerilmiş bir plastik poşet kullandığını gördük. Sahip olduğu giysilerinin bedenlerini seçme şansı olmadığını, onlarla yetinmek zorunda olduğunu söylüyor. Ona yiyecek almak zorunda olmadığımı söylüyor, ama ben yine de alıyorum; çünkü ihtiyacı var.

Neden bunu yapıyorum?

Öğrencilerimin aç olduğu görmek ve ne istediklerini bilmek beni incittiği için mi? Evet, bunun bir nedeni bu. Ama bunun başka bir nedeni de, derinlerde bir yerlerde, isteyerek ve kasıtlı bir şekilde başkaları için görmezden gelinen ayrıcalıkları bazı öğrencilere tanıyan bir eğitim sisteminin oluşu; ben bu eğitim sisteminden utanıyorum.

Varlıklı bölgelerde zengin çocuklara tanınan fırsatlarla benim sınıfımdaki öğrencilere tanınan fırsatlar arasında koskocaman bir fark görüyorum.

Son zamanlarda ayrıcalıklar hakkında çok konuşuluyor. Irk ve cinsiyet konusunda olduğu gibi eğitim alanında da bu ayrıcalıklar mevcut. Ben her gün bunları görüyorum. Yaşıyorum ve bundan iğreniyorum.

Paranın olduğu yerde eğitim vardır. Paranın olmadığı durumlarda, aşırı miktarda öğrenci sınama/ test etme, müfredat seçeneklerinde eksiklik ve mücadele vardır. İlk paragraflarını yazmaya çalıştıkları ve ilk nefeslerini almaya başladıkları andan itibaren önce öğrencilere mücadele için gerekli olan araçları verip, daha sonra öğrencilerin ellerinden geri almaya koşullanmış bir sistem var.

Konferanstayken, konuşan iki öğrencinin seslerindeki güveni duydum; kelimeleri, ayrıcalığın sağladığı o kendilerinden emin hallerinde demlenmişti. Kendilerinden emin bu seslerin yerine, benim öğrencilerimin sesleri çoktan yorgunluk ile harap olmuştu.

Peki, benim öğrencilerimin neye ihtiyacı var? Ayrıcalıklı, varlıklı öğrencilere tanınan aynı finansmanlara, fırsatlara ve “istisnalar”a erişmeye ihtiyaçları var.

Onları eğitmek yerine, onları ölesiye test etmeye ve onların ne kadar yetersiz olduklarını söylemeye tasarlanmış eğitim sistemi ve onları sürekli ayaklar altına almak ve ezmek için yasalar geçiren bir toplum yerine onların ihtiyaçlarını karşılamak için tasarlanmış bir topluma ve eğitim sistemine ihtiyaçları var.

***

washingtonpost.com‘da yayımlanan bu yazı özetlenerek Türkçeleştirilmiştir.