“İki büyük kız kardeş ile büyüyecek oğlun için üzülüyorum.” dedi evimizin önünden geçen bir adam. Şaşkına dönmüştüm. Kafamın içerisindeki düşünceler yavaş yavaş bulanıklaşıyordu; öyle bir haldeydim ki ağzımdan herhangi bir kelime dahi çıkmadı.

28 haftalık gebeyim ve bir erkek çocuk bekliyorum. Oğlum bu dünyaya geldiğinde, biri beş, diğeri ise iki yaşında harika iki kız kardeşe sahip olacak. Kız kardeşleri erkek kardeşlerinin doğumunu, onun kıyafetlerini yıkayıp bana yardım edecekleri zamanın geleceği günü dört gözle bekliyorlar.

Büyük kızım sürekli erkek kardeşi daha dünyaya gelmeden onun bezini değiştirip değiştiremeyeceğini soruyor. Küçük olan ise her gün çekmeceleri açıp müstakbel kardeşinin kıyafetlerine bakıyor. İkisi de hamile karnımı öpüyorlar ve başlarını üzerine koyup küçüğe sarılıyorlar.

Beş yaşındaki kızım kardeşinin karnımda uyuduğu ve hareket ettiği zamanlarda onu hissetmeye çalışıyor. İkisi de erkek kardeşlerinin doğumuyla hayatlarında yeni bir dönemin açılacağını biliyor.

Lütfen söyleyin bana, burada üzülecek ne var?

Insanlara oğlum olduğunu söyledikçe toplumda cinsiyetçiliğin ve tektipçiliğin ne kadar ağır bastığını görüyorum.

“Bence eşiniz çok mutlu olacak.”

“Eee erkek çocuğun olduğu için artık doğurmaktan vazgeçersin.”

“Erkek oyuncakları almanın tam zamanı!”

“Mavi artık en favori rengin olacak.”

Bu yorumlar kesinlikle hamile bir feministi rahatsız eden şeyler. İnandığım şey: kadın veya erkek, herkes cinsiyet kavramı temel alınmaksızın istediği şeyi yapmakta ve olmakta özgürdür. Elbette erkek çocuğa sahip olmak farklı bir deneyim olacak. Ama tahmin edin neden? Çünkü her çocuk farklı ve çocukların her biri eşsiz karakterlere sahip.

Doğuracağım bu çocuğumda da davranışlarım diğer iki çocuğumdakinden farklı olmayacak. Daha çok değer vermeyecek, daha çok sevmeyecek veya daha çok ilgi göstermeyeceğim. İki kız kardeşine nasıl davranıyorsam ona da aynı şekilde davranacağım. Onlar da birbirlrine oyun oynamayı, dams etmeyi, güçlü ve ahlaklı bir insan olmayı öğretecekler. Birlikte yaşamayı öğrenecekler ve herkes kendi kişiliğini oluşturacak.

Şimdi söyleyin, burada üzülecek ne var?

Neden üzüleyim ki? Üzülmek için bir sebebim olduğuna bile inanmıyorken.