BİBOT 04
SABREDEN DERVİŞ, MURADINA ERMİŞ
steseniz de istemeseniz de bir parçası olacağınız bu iktidar savaşında en kilit gücünüz sabrınız olacak çünkü en büyük zaferler inatlaşma cephesinde alınıyor. Kişiliğin belirlendiği bu ilk yıllarda oturup makaleler yazamayacağı, tartışmalara katlamayacağı ortada. Kendini ispatlayacağı çok az alandan biri de sizle kurduğu ilişki olacak. İşin kötüsü bu ispat çabasında en sık başvuracağı yolun da “reddetme” olacağı ortada.

Psikopat biri değilseniz, mantıklı talepleriniz oluyor demektir. Yemeğini bitirmesi, uyku saatinde yatması, oyuncaklarını toplaması, televizyonun başından çekilmesi, kardeşine vurmaması, sizin  özel eşyalarınızı karıştırmaması gibi taleplerinize olumsuz yanıt geldiğinde, hatta inatla tam da bu istemedikleriniz yapıldığında tepkiniz nasıl olmalı? Uzmanlar ne diyecek bilmiyorum ama örnek vakalar üzerinden bir tecrübe aktarımı yapabilirim naçizane.

Örnek vaka
– Ben bunu yemem!
– Yersin dostum. Yiyeceksin de. Hem de hiç sesimi yükseltmeden yedireceğim onu sana.

Masada bir yemek var. Diyelim ki balık. Semi ise “Yemeyeceğim” diye tutturmuş. Klasik yaklaşımda iki yol görünüyor:
1. Pes edip, sevdiği bir yiyecek verirsiniz. (Sizin için çok değerli ya, aç yatacağına en azından karnı doyar. Bizimki değersiz mi mirim? Yapmayın bunu!)
2. Kafasından tutup, diğer elinizle ağzını açarsınız; eşiniz de balığı ağzına tıkar. (Aferin size. 20 yıl sonra rakı-balık masalarında, her lokmasında niçin kötü hissettiğini anlayamayan Semi’nin bilinçaltına balık bombası koydunuz.)

Gelelim, ilk bakışta göze çarpmayan üçüncü yola:

“Bu akşamki yemeğimiz balık. Senin de bu balığı yemen lazım. Şimdi yemek istemiyorsan, istediğin zaman yiyebilirsin ama bu balık bitmeden başka yemek yok.”

Tüm sakinliğiniz, tatlı ses tonunuzla yaptığınız bu açıklama ile birlikte inatlaşma cephesi de açılmış bulunmakta. Hayırlı olsun. “Nasıl olsa biraz sonra unutacak” diyerek, anlık zaferinin tadını çıkartan Semi mi haklı, “Hiç sesimi yükseltmeden onu sana yedireceğim” diyen Semi”nin babası mı?Senaryoya devam edelim…

Semi masadan kalkar, ailenin diğer bireyleri yemeğe devam eder. Yemek biter. Semi’nin kalan balığı temiz bir tabağa alınır, üstü kapanır ve mutfakta kolay erişilebilir bir yere konulur.Dışarı çıkılıp, o sevilen sütlü tatılardan almanız, az sonraki inat cephesindeki gerilimi artıracaktır. Tercih sizin. Salonda herkesin önüne sütlü tatlı, meyve ya da dondurma geldiğinde, ama ona verilmediğinde, Semi’nin gözlerine bakın. Girdiği mücadelenin sandığından daha sert geçeceğini fark ettiği andır o. Yine de bir umut, “Benimki nerede?” diye soracak, en azından gözleriyle arayacaktır. Olanca sakinlik ve ses tonunuzda hiçbir ima olmadan vereceğiniz yanıt belli: “Balığın bitti mi annen seninkini de getirsin.”

Unutmayın, zorlu bir mücadele bu. Rakibiniz, sizinle aynı DNA’yı taşıyor. Daha da fenası, kayınvalidenizin DNA’sıyla daha da güçlenmiş durumda. Yani, kolayca pes etmesini beklemeyin, duruşunu bozmaması muhtemel. Size afiyet olsun. Aman ha, onun için üzülme gafletine düşmeyin. Tavukgöğsü yemediği için travma geçiren çocuk vakası bildiğimiz kadarıyla literatürde yok şimdilik.

Gerçekten açlığı hissetmeye başladığı anlara çok az kaldı… Zafer yakın. Tam bu anlarda eşinize dikkat edin. İşbirliği yapmaya çok yatkın olması onun suçu değil; annelik böyle bir kurum.

İnada bakın ya hu! Dayandınız, o da dayandı. Semi uyumak üzere. Balığı hâlâ yemedi ve belki de süt istiyor. Ha gayret. Ya bir çatal olsun balık yiyecek ya da hiçbir şey yemeden yatacak. Diyelim ki yemeden yattı; inanın bir gece açlık öldürmez onu. Bırakın uyusun.

Buraya kadar dayanıp da sabahı gördüyseniz, kahvaltıda tüm güleryüzünüzle önüne o balığı koyduğunuz an, kazandığınız andır. Suyunu çıkartıp, tüm balığı yemesini talep etmeyin, o da uzlaşmaya hazır zaten, küçük bir parça yemesi yeterli. Bir dahaki sefere tüm balığı yemek zorunda kalacağı uyarısıyla kahvaltısına izin verin.

Psikopatça mı geldi? BİBOT’un açılımını hatırlayın: Babalar İçin Bilimsel Olmayan Tavsiyeler. Bilimsel olmadığını zaten söylüyoruz ve adı üzerinde tavsiye! Dileyen uygular, dileyen kendi yöntemini bulur.

BİBOT 05
GERİ BASMASINI BİLİ
ktidar savaşları yaşandı, belki hâlâ yaşanıyor. Arkadaş gibisiniz ama arkadaşı değil de babası olduğunuzu biliyor Semi. Tamam da bu noktaya gelmiş olmanız her daim sizin ‘kazanacağınız’ anlamına da gelmiyor. Yok öyle bir dünya. Öyle anlar var ki belki ekstra kayınvalide DNA’sı etkisiyle, beklediğinizin üzerinde performans sergileyebilir Semi. Öylesine dik durduğu anlar olacak ki bir sonraki adımda babanızdan kalma yötemleri hayata geçirmekten başka bildiğiniz bir yol kalmayacak ve kuşkusuz ki bu asla uygulamayacağınız bir yol. Öyleyse? Durup yenilgiyi kabul mü edeceksiniz?  İşte “Yenemiyorsan, yenilme” oyun planının uygulamaya konulacağı an.

Örnek vaka 1:
Ortaya dağılmış oyuncakları toplamısını söylediniz. İşin kötüsü, inat da ettiniz. Cephe çoktan açıldı. Semi’nin ise oyuncakları toplamaya niyeti yok. Eşinizden yardım istemenin vaktidir. İsterse kendi dahil olsun bu gerilime, isterseniz siz davet edin onu… Sonuçta anne yardımıyla oyuncakların toplanması ya da oyuncakları anne toplarken, Semi’nin dağılmış kitapları toplamak gibi alternatif bir işle görevlendirilmesi yenilginizi bir nebze olsun örtebilir. Dediğinizi yaptıramadınız ama açık bir yenilgi de yaşamadınız.

Örnek vaka 2:
Semi çorbayı içmiyor. Çorba faslını pas geçip eve yeni gelmiş oyuncakla oynamak istiyor. Çok kararlı. Yenilmek üzere olduğunuzu hissediyorsunuz. “Bir kaşık daha iç, sonra oynayabilirsin” geri adımını atmanın zamanı olabilir. Bu noktaya geldiğinizi hissediyorsanız daha fazla zorlamayın. Hâlâ direnip ağlıyorsa; bir kaşık olsun çorba içmeyi reddediyorsa kendi bilir. Hepsi hepsi bir kaşık! Hâlâ direniyorsa, eş yardımı yine devreye girebilir. Bu uzlaşmanın en iyi anlaşma olduğu konusunda eşinizin Semi’yi ikna etmesi mümkün. İnanın, Semi de uzlaşmak istiyor aslında ama ah şu genler yok mu?