BİBOT 03
NASIL BAŞLARSA ÖYLE GİDER
Keşke baba olmadan önce her erkek, doğumundan itibaren kedi büyütmüş olsa… İnanın Semili hayat çok daha kolay olurdu. Küçücük sevimli bir kedi düşünün. Bacaklarınıza tırmanmaya başlayıp omzunuza kadar çıkıyor. Başta siz, evdeki herkes mutlu. Kedicik de. Derken, 3-4 ay içinde o sevimli kedicik -tabii ki tırnakları da- büyüyor. Sizi kısa bir süre önce mutlu eden tırmanma oyununa başladığı an, aslan pençelerine dönüşmüş patilerinden bacağınıza saplanan tırnaklar öyle bir acı veriyor ki can havliyle savuruyorsunuz bacağınızı. Minik kedi ise düne kadar sizi mutlu eden bir oyuna, niçin böylesi bir tepki verdiğinizi anlayamamış, ürkek ve kırgın gözlerle bakıyor size. Tecrübeli kedi insanları, yaşam boyu sürdüremeyecekleri hiçbir anlaşmayı yapmaz kedileriyle.

– Şimdi üzerime tırmanabilirsin, ama altı ay sonra bırakacaksın.
– Dıııt. Aradığınız numaraya ulaşılamıyor.

– Şimdi koltukları tırmalayabilirsin, ama altı ay sonra tırmalamayacaksın.
– Dıııt. Aradığınız numaraya ulaşılamıyor.

Örnek vaka 1:
Yeni doğmuş Semi’nin o küçücük kedicikten ne farkı var? “Normal”i olmayan, bire bir şahitliğiniz ve katkınızla normalini oluşturan bir bireycik o. Küçücük dişleri ve güçsüz çenesiyle size ısırınca gülüyorken; bugün 2 yaşın tarifsiz gücüyle etinizden et kopardığında niçin kızıyorsunuz ki? Bu Frankenstein’ı siz yarattınız. Onun normali bu. Sayenizde.

Örnek vaka 2:
Anne sütü ve mama dışında ilk besinleri almaya başladığı günden itibaren her besini blender’dan geçirip püre yaptınız. Semi şimdi ne köfte yiyor ne de taze fasulye. Bir düşünün, niye? Kendinizi onun yerine koysanıza: Bugüne kadar rakı masalarında önünüze türlü mezeler koymuşlar, bir gün gelip diyorlar ki “Bundan sonra masanızda sadece galeta, tuzsuz ekmek ve tuzsuz, haşlanmış tavuk olacak.” Niçin yüzünüzü ekşittiniz ki? Semi’ye yaşattığınız farklı mı sanki?

Örnek vaka 3:
Zamanında odasına transfer etmeyip yanınızda yatırdınız. Yaşı 3-4 oldu, hâlâ odasında değil de sizinle birlikte uyumak istiyor. İşin kötüsü, ‘normal olarak’ odasına gitmesini istemenize de anlam veremiyor. Sahi, o dönem başka anne babalar bazı sıkıntıları göze alıp çocuklarını (bebeklerini) odalarına alıştırırken siz bunu niye denemediniz? Sakın yalnız kalmasına, ağlamasına kıyamadığınızı, onu çok sevdiğinizi söylemeyin. Her çocuk ailesi için çok değerli ve herkes çocuğunu en az sizin kadar seviyor.İnanın kimse kartlarında biriken puanlarla almadı çoçuğunu.

Bütün mesele, kedicikle kurulan ilişkideki gibi: Yaşam boyu sürdüremeyeceğiniz hiçbir anlaşmayı dönemsel olarak yapmayın; kedinizle de Semi’yle de. Bırakın, her ikisi de normalini, normal yoldan belirlesin. Her zaman sağlayamayacağınız şartları ‘normal’miş gibi sunmayın Semi’ye; yeme alışkanlıkları, uyku, oyun, evdeki ayrıcalıklar… Unutmayın, nasıl başlarsanız öyle gider.