Yazarımız Zeynep A. gelen sorular üzerine Türk Hukuk Sitesi’nin Kadın Hakları Destek Merkezi KAHDEM‘e başvurdu ve merak edilenleri Avukat Habibe Kaynar Yılmaz’a sordu.

Evli olan ama başkasından hamile olan bir kadının çocuğunu gerçek babasının üstüne kaydetmesinin yolu nedir? Babalık davası açmak gerekiyor mu? Anne ve babanın ikisi de çocuğu kabul ediyorsa, çocuğu kendi üstlerine kaydetmelerinin önünde kanuni engel var mı?

Yasaya göre evlilik ve iddet süresinde doğan çocukların babası eş kabul edilmektedir. Anne bakımından kayıtta sorun yoktur. Çocuğun babasının eş olmadığı durumda, evet önce soy bağının reddi davası açılmalı, sonra biyolojik baba ile hukuki ilişki kurulmalıdır.

Böyle bir engel varsa bu hangi kanundan geliyor? Bu kanun anayasanın eşitlik gibi temel ilkelerine uygun mu? (Mesela, evli bir adamın evlilik dışı çocuğu öz babası ve öz annesi üzerine yazılabiliyorken, evli bir kadının evlilik dışı çocuğu aynı şekilde yazılamıyorsa bunda bir adaletsizlik ve bir ayrımcılık yok mu?)

Konu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 285. maddede “Babalık karinesi” başlığı ile düzenlenmiştir.

MADDE 285:  “Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üç yüz gün içinde doğan çocuğun babası kocadır.”

Mevcut düzenleme ve uygulama elbette pek çok soruna yol açmaktadır.

18 yaşından küçük ve bekar anne-babanın çocuğu nüfusa nasıl kaydedilir? 18 yaşından küçük olmaları erkeği tecavüzcü gibi mi gösteriyor, öyleyse bu hangi kanuna dayanıyor?

Reşit olmayan çocukla cinsel ilişki kurmak şikayete bağlı bir suçtur. Şikayet yoksa ceza da yoktur. Bu yaş grubundaki çocuk doğum yaptığında çocuğun istismara uğrayıp uğramadığı soruşturulur. Şikayet yoksa sorun da yoktur.

Peki boşanmış ama, sitenizden okuduğum “iddet müddeti” 300 gün geçmeden, eski eşi dışında birinden hamile olan kadın için çocuğu öz babasının üstüne kaydetmenin en kolay ve makul yolu nedir?

Yukarıda da açıklandığı gibi en kolay yol yoktur. Yasa bir tek yol önermektedir. Önce eş üzerine kayıt, sonra soy bağının reddi davası ile hukuki ilişkinin sona erdirilmesi ve biyolojik baba ile sonra hukuki ilişki kurma şeklinde düzenleme yapılmıştır.

Bu iddet müddeti düzenlemesi bana gayet insanlık dışı geliyor. Evli, bekar veya boşanmış bir kadın, çocuğumun babası şu adamdır diyorsa ve adam da bunu kabul ediyorsa, bu çocuğun kendi öz anne ve babası adına kaydedilmesi en makul şey değil mi? Bunun önündeki engellerin kaldırılması için herhangi bir hukuki girişim var mı? Veya ben vatandaş olarak bu konuda bir girişimde bulunabilir miyim?

Boşandıktan sonraki 300 günlük bekleme süresi ve bu süredeki gebe kadının evlenme yasağı elbette cinsiyetten kaynaklanan bir ayrımcılıktır. Yasanın bu düzenlemesinin iptali gerekir. Fakat yasa maddesinin iptali yurttaşlar bakımından ancak bir dava sırasında ileri sürülebilir. Hakim, Anayasa’ya aykırılığı ciddi bulursa dosyayı Anayasa Mahkemesi’ne gönderecektir.

İddet müddeti derken nüfusa kaydedilemeyen çocuklar vatandaşlık haklarından faydalanamıyorlar, aşı olamıyor, sağlığa dair acil durumlarda hayati tehlikede kalıyorlar. Konuya çocuk hakları açısından bakarsak kanun maddeleri arasında tutarsızlıklar var mı ve sizce nasıl düzenlemeler yapılmalı?

Boşanan kadınlar için 300 günlük bekleme süresinde doğan çocuk nüfusa kadının eşi hanesine kaydedilir. Buna yasal engel yok, hatta zorunluluk var denebilir. Bu durum elbette çocuk hakları bakımından da sorundur. Her çocuğun biyolojik anne babasını bilme ve ilişki kurma hakkı vardır.

Yasadaki bu düzenleme çocukların bu hakkını kullanmasını önlemektedir. Sonuç olarak evlilik devam ederken ve boşandıktan sonraki 300 günlük sürede doğan çocukların eş hanesine zorunlu kaydı bir çok hukuki soruna ve hatta kadınların can güvenliğine ilişkin sorunlara yol açmaktadır.

Yasadaki bekleme süresinin iptal edilmesi ve eş dışında biyolojik babanın olduğunun beyan edilmesi karşısında otomatik eş hanesine kayıt yapılmaması için yasanın bu düzenlemesinin yeniden ele alınması gerekmektedir.