Advertisement

Yazar: Uzunçorap

Sağlıklı bebeğin doğum sonrası hastanede kalışı boyunca yaşayacakları: TESTLER

Sağlıklı doğmuş, emmeye başlamış, fizik muayene bulguları normal sınırlarda olan, aile öyküsü herhangi bir risk yüklemeyen yenidoğana özel testler yapılması gerekmez. Bunun istisnası yenidoğan tarama testleridir. Değişik ülkelerde değişik hastalık kombinasyonları bu başlık altında taranmakla beraber, doğumdan gelen tiroid hormonu eksikliği-yetersizliği ve doğumdan gelen metabolik hastalıkların bir kısmı başlıcalarıdır. Bu hastalıklar erken tanılandırıldığında, tedavi edilebilir ve bebeğin gelişimi üzerine olumsuzlukları önlenebilir hastalıklardır. Bu testlerin uygulanması için herhangi bir risk aranmaz, bütün yenidoğanlara uygulanır. Testte yanıltıcı sonuçları azaltmak ve doğru değerlendirme yapabilmek için test uygulanacak olan yenidoğanın iyi beslenmeye başlamış olması veya beslenme göstergesi olarak hastanede kaldığı sürece birkaç kere dışkılamış olması, dışkı renginin açılmaya başlamış olması veya doğumdan en az 48 saat geçmiş olması...

Devamı…

Sağlıklı bebeğin doğum sonrası hastanede kalışı boyunca yaşayacakları: GİYİNME

Yenidoğanın dış dünya adaptasyonunda aşması gereken güçlüklerden birisi de vücut ısısı regülasyonudur. Fazla sıcak bir ortamda, kalın giysilerle vücut ısısı yükselebilirken, soğuk bir ortamda yeterli giysi giydirilmediğinde vücut ısısı düşer. Yenidoğan üşüdüğünde titreyerek ısısını yükseltme becerisinden ve aşırı ısındığında terleyerek kendini soğutma donanımından yoksundur. Bu nedenle yenidoğanın vücut ısısının ideal derecede tutulması için çevre ısısı ve giysi kalınlığı önemlidir. Bebeğin başı yüzey olarak vücuduna oranla büyük bir alan kapladığından, serin odada başın da şapka ile örtülmesi veya sıcak ortamda başın açıkta bırakılması gereklidir. Yenidoğanın burun, kulak, el, ayak gibi uç bölgelerinde ısısını koruması gövde ısısını korumasından daha zordur. Bu nedenle yenidoğan bebeğe eldiven, çorap giydirilmesi de uygundur. Ancak bebeğin eli, ayağı serin diye kat kat giydirilmesi veya ortamın makul olmayan derecelere ısıtılması yanlıştır. Giysilerin ısı korumasını sağlamasının yanında, yenidoğana zarar vermeyecek doğal malzemelerden yapılmış olması, kusma, kanama gibi lekelenmelerin farkedilmesini zorlaştıracak şekilde yoğun desenli olmaması, kolaylıkla giydirilip, çıkarılabilir olması...

Devamı…

Sağlıklı bebeğin doğum sonrası hastanede kalışı boyunca yaşayacakları: BESLENME

Doğum odasındaki hem anne hem bebek için zorlu sürecin tamamlanması, birbirlerine dokunarak, duyarak, koklayarak, emerek ilk tanışmalarının ardından her iki taraf da yorgun düşerek dinlenmeye başlar. Yaklaşık bir saat sonra emmeyi doyma aracı olarak kullanan yoğun, yorucu, aktif anne sütü ile beslenme süreci gelişmek üzere tekrar başlar. İlk günlerde gelen anne sütü kolostrum, ağız sütü diye adlandırılır. Bu, ardından gelen olgun sütten görünüm, içerik ve miktar olarak farklıdır. Hastanedeyken bebeğin anne sütü ile beslenmesi, emzirmenin ilk adımlarının atılmış olması evde yaşanabilecek beslenme güçlüklerini hafifletir. İdeal olarak hastanede kalış süresi boyunca bebeğin alt değişimi gibi ihtiyaçları dışında anne ile aynı...

Devamı…

Sağlıklı bebeğin doğum odasında dış dünyaya adaptasyonu

Doğumun gerçekleşmesi ile beraber, bebeğin yeni koşullarına alışma çabası, mücadelesi süratle başlar. Yenidoğan açısından doğumun gerçekleşmesi, anne ile arasındaki yaşamsal bağın, göbek kordonunun kesilmesi ile tamamlanır. Anne karnındaki bebek için, doğum sonrası yemek yemek, nefes almak, vücut ısısının devamlılığını sağlamak yerini tutan işlevler, ihtiyaçlar bebeğin katılımı olmaksızın giderilirken, doğumun tamamlanması ile beraber yenidoğanın yaşamsal ihtiyaçlarını gidermek için aktif katılımı gerekir. Oksijen ihtiyacını gidermek için anne karnında iken hava içermeyen akciğerlerini oda havası ile doldurması gerekir. Var gücüyse ağlayarak akciğerlerini boşaltır doldurur havayla. Nefes alma düzeni, ihtiyacını giderir dengeye ulaştıktan sonra emme refleksi, emerek beslenmeyi geliştirmesine rehberlik eder. Doğumdan kısa süre sonra, henüz doğum odasında iken, anne ile tanışması, memeyi emmeyi geliştirmesi, anne-bebek arasındaki bağın kuvvetlenmesi için önemlidir. Anne karnındaki ideal ısı kontrollü ortamdan dışarıya çıkmakla beraber yenidoğanın yaşadığı termal değişiklikler, kendi başına adapte olabileceği sınırı zorlar. Bu nedenle yenidoğanın soğumamasına ve aşırı ısıtılmamasına dikkat...

Devamı…

ADHD Eğitimi

OKUL ÇAĞINDA HİPERAKTİVİTE VE DİKKAT PROBLEMİ Şimdi hep beraber şöyle bir sahne hayal edelim. Her sabah servise yetişme telaşı aile için bir kâbusa dönüşen ve bu süreçte çaresiz annenin işe yaramadığını bildiği halde aynı lafları tekrar tekrar söylediği ve sonunda işi tehdit bağırma ve çocuğu çekiştirme noktalarına kadar sürdürdüğü bir sabah senaryosu… Bu senaryonun kahramanı farz edelim Can, annesini canından bezdirecek kadar yavaş, umursamaz ve kendi ilgileri ile meşgul bir şekilde farkında olmadan anneyi çıldırtmaktadır. Annenin sürekli uyarıları ile sonunda odasına gidip ayakkabısını alacakken yerde dün akşamdan ortada bıraktığı kamyonunu bulup bir elinde bir kamyon öbür elinde ayakkabının sadece bir teki ile koridorda annesine çarpar. Anne artık bıkmış halde neden hâlâ ayakkabısını giymediğini sorduğunda elindeki ayakkabının tekini fark eder ama annesinin yüzüne sanki ayakkabı sözünü hayatında ilk defa duymuş gibi anlamsızca bakar. Anne artık son bir hırsla tüm eksikleri tamamlar ve Can’ı servise bir an önce atıp kafasını dinlemek istemektedir ki 5-6 saat sonra çocuk dönünce ikinci raunda hazır olabilsin. Tabii sonra okuldaki senaryo başlar . Can, o gün yine ev ödevini getirmemiştir. Zaten ya tahtadan ödevi çekmemekte ya da çekip eve getirse bile yapmayı unutmakta ya da zorlandığı için bırakmakta ya da en iyi ihtimalle yapmış olsa bile okula geri götürüp öğretmene vermeyi unutmaktadır. Bugün yine aynı şey olmuş çocuk ödevi yapmış olduğu halde evde unutmuştur. Ve çaresiz anne bunu çocuğu servise yolladıktan sonra fark etmiş olmanın kızgınlığı...

Devamı…

Henoch Schonlein Purpurası

Henoch-Schonlein purpurası (HSP), çocukluk çağında en sık görülen damar iltihabıdır (vaskülit). Bu hastalığı ilk olarak tanımlayan Alman hekimlerin adı ile anılmaktadır. Hastalığın neden oluştuğu tam olarak bilinmemektedir. Bir enfeksiyon ilişkisi düşünülmüşse de net olarak gösterilememiştir. Hastalık çocukluk çağında belirgin olan döküntü ile ortaya çıkar. Döküntünün nedeni bacaktaki küçük damarlarda oluşan iltihabi süreçtir. Döküntü deriden kabarık olarak ortaya çıkar ve purpura olarak adlandırılır. HSP’li çocukların tümünde deri döküntüsü bulunmaktadır. Purpurik döküntüler hastalığın başlangıcından itibaren ataklar halinde batıp çıkmalar ile süregelir. Hastalığın döküntüler ile birlikte ortalama süresi üç aydır. Hastalığın döküntülerden sonra en sık görülen bulgusu ise eklem bulgularıdır. Hastalık başlangıcında özelikle tüm büyük ve küçük eklemlerde yaygın eklem şişlikleri ortaya çıkabilir. Bu eklem şişlikleri kronik romatizmalarda olduğu gibi eklem sekeli bırakmaz. Çoğunlukla geçicidir. Eklem şişliklerinin birçoğuna yumuşak dokuda yer alan şişlikler eşlik eder. Hatta bu yumuşak doku şişlikleri kafa saçlı derisinde bile görülebilir. Eklem şişliklerine kısa süreli olan yürüyememe de eşlik edebilir. Hastalığın üçüncü sıklıkta görülen klinik bulgusu ise mide-barsak tutulumudur. Hastaların ortalama %50’sinde görülebilir. Çocuklardaki, bu durum mide barsak sistemindeki damarların tutulumu ile ortaya çıkar. Bu durumda çocuklarda hafif bir karın ağrısından ciddi barsak kanamasına kadar değişen yelpazede klinik bulgular görülebilir. Hatta hastalarda barsak düğümlenmeleri de olabilir. Mide-barsak tutulumunda tedavi kortikosteroid kullanımına son derece duyarlıdır. Steroid kullanımı ile birlikte klinik bulguların tümü hızla gerileyip düzelir. Hastalığın klinik gidişini en çok etkileyen ve kalıcı bulgu oluşturan klinik veri ise böbrek...

Devamı…

Ailevi Akdeniz Ateşi (AAA, FMF)

Ailesel Akdeniz ateşi (AAA, FMF), yineleyen ateş, karın ağrısı, eklem ağrısı ya da şişlikleri, göğüs ağrısı ve çeşitli döküntüler ile ortaya genetik geçişli bir hastalıktır. Ailesel Akdeniz ateşi ülkemizde en sık görülen genetik hastalıktır. Hastalık özellikle Doğu Akdeniz bölgesinde yaşayan halklarda görüldüğü için “Akdeniz” adı ile anılmaktadır. Hastalık en çok Türkler, Ermeniler, Yahudiler ve Araplarda görülmektedir. Ailesel Akdeniz ateşi Akdeniz anemisinden yani talasemiden tamamen farklı bir hastalıktır. Ailesel Akdeniz ateşi, ortalama 2-3 gün süreli ateş, karın ağrısı, göğüs ağrısı ve döküntü atakları ile ortaya çıkar. Bu ataklar belli bir süre içinde kendiliğinden geçer. Atak aralarında çocuklar çok rahattır ve sağlıklı çocuktan hiçbir farkı yoktur. Çoğunlukla da bu yakınmalar kullanılan çeşitli ilaçlara yanıt vermez. Eklem ağrıları ya da şişlikleri bazen bu ataklar ile birlikte bazen de bu ataklar olmaksızın ortaya çıkabilmektedir. Oluşan eklem şişlikleri çoğunlukla çok şiş görünümdedir. Oluşabilecek karın ağrıları bazen çok ağrılı olup çoğunlukla akut apandisit ile karışabilmektedir. Bundan ötürü, AAA’lı çocukların birçoğu akut apandisit ameliyatı geçirmiştir. Tedavi öncesi dönemde çok nadir olarak testislerde şişme, kalp ağrısı ve menenjit benzeri klinik bulgular da görülebilir. Ailesel Akdeniz ateşi tanısını koyabilmek için tipik olan bir laboratuvar yöntemi bulunmamaktadır. Tanıyı koyabilmek için en iyi yöntem, aile ile yapılan ayrıntılı konuşma ve hastadan elde edilen öyküdür. Tanılandırmaya çocuğu oluşan atak sırasında görmek ve değerlendirmek de yardımcı olur. Bir diğer tanısal veri de tedavide kullanılan kolşisine verilecek olan yanıttır. Ayrıca son yıllarda sıkça...

Devamı…

Ateşli Havale – Febril Konvülsiyon

Ateşli havale (Febril konvülziyon) nedir hangi çocuklarda ateşli havale görülmektedir? Febril konvülsiyon diğer adıyla ateşli havale, beynin ateşe bağlı olarak ani ortaya çıkan fonksiyon kaybıdır. Febril konvülsiyon beynin iltihaplı bir hastalığı olmadan vücudun herhangi bir yerindeki ateşli hastalık nedeniyle karşımıza çıkar. Takriben çocukların %5’inde altı ayla üç yaş arasında daha nadir olarak da 6 yaşın sonuna kadar ateşli havale görülür. Ateşli havalenin en sık görüldüğü yaş ise 2 yaş civarıdır. Ateşli havale geçiren çocukların %25’inde yakın aile bireylerinde de ateşli havale hikayesi vardır. Bu nedenle kalıtımsal faktörlerin de ateşli havale oluşumunda rol oynadığı bilinmektedir. Ateşli havale neden olur? Herhangi...

Devamı…

Grip geliyor, dikkat!

Grip her yıl kış aylarında salgınlar yapan bir virüs hastalığıdır. İnfluenza adı verilen grip virüsünün insanlarda hastalık yapan 3 tipi vardır: İnfluenza A, B ve C. Grip salgınları genellikle A ve B tipleri ile olur. Ülkemizin de içinde bulunduğu ılıman iklime sahip ülkelerde grip salgınları genellikle aralık, ocak ve şubat aylarında görülür, yaklaşık 4-8 hafta sürer, bazen 3 aya kadar da uzayabilir. Hastalık ani yükselen ateşle başlar. Ateş genellikle 38.5 derecenin üzerindedir ve çoğunlukla üşüme ve titreme eşlik eder. Aşırı halsizlik, iştahsızlık, boğaz ağrısı, baş ağrısı, kas ağrıları, kuru öksürük, burun akıntısı ya da burun tıkanıklığı hastalığın diğer belirtileridir....

Devamı…

Soğuk algınlığı

Kış ve bahar aylarında çocukların en sık geçirdiği solunum yolu hastalığıdır. 2 yaşından küçük çocuklar yılda 5-10 defa soğuk algınlığına yakalanabilirler. Özellikle çocuk kreşe gidiyorsa ya da okula giden kardeşi varsa üst solunum yolu enfeksiyonuna yakalanma riski daha da yüksektir. Soğuk algınlığının nedeni virüslerdir. Bu hastalığa yol açan çok sayıda virüs olmakla birlikte en sık etken rinovirüstür. Virüsler öksürük, hapşırık ve burun akıntısı ile ellere, oyuncak ve diğer yüzeylere bulaştırılır. Virüs bulaşmış bu yüzeylere dokunmakla hastalık alınır. Virüsler, oyuncaklar ve diğer yüzeyler üzerinde birkaç saat canlı kalabilirler. Öksürük ve hapşırıkla havaya saçılan virüslerin solunum yolu ile alınması da diğer...

Devamı…