Advertisement

Yazar: Uzunçorap

Aşılar: HEPATİT A AŞISI

Tüm yaş gruplarında sık görülen bir enfeksiyondur. Ortam hijyeninin bozuk olduğu ülkelerde sık görülen bir enfeksiyondur. Sıklıkla karaciğeri tutar ve sarılıkla ortaya çıkar, ve 1-2 ayı süren hastalık durumu nedeniyle evde ve hastanede bakım gerektirebilir. Koruyucu amaçlı aşı iki yaşında sonra 6 ay arayla 2 doz uygulama önerilmektedir. Daha evvel aşı olmayanlar riskli bölgelere seyahat edeceklerse 1 ay önceden aşı önerilir. Hepatit A geçiren kişiyle temasda bulunanlara da koruyucu amaçla hemen ilk doz aşı uygulanması yapılır. Başka bir aşıya karşı allerjisi olanlara bu aşı önerilmemektedir. Hamilelere aşı uygulaması sakıncalı değildir. Aşı uygulamasından sonra 1-2 gün süren, aşı yerinde şişlik, baş ağrısı, iştahsızlık, yorgunluk...

Devamı…

Aşılar: HEPATİT B AŞISI

Enfeksiyon etkeni olan hepatit B virüsü insandan insana kan ve vücut sıvılarıyla bulaşır. Bu nedenle bulaşıcılık gebelik döneminde plasenta yoluyla bebeğe geçebilir veya erişkinlerde cinsel ilşki, insan ısırığı veya kan ürünleriyle bulaşabilir. Ülkemizde taşıyıcılık %5-7 civarındadır. Bu oldukça yüksek bir orandır ve aşılanmayan bireylerin ciddi tehdit altında olduğunu gösterir. Enfeksiyon etkenine maruz kalanların %10’u kronik karaciğer hastalığı ve siroz gelişimi nedeniyle korunması gereken hastalık grubundadır. Hastalık durumunda sık görülen bulgular iştah kaybı, halsizlik, ishal ve kusma, sarılık, eklem ve kaslarda ağrıdır. Aşı uygulamasıyla %80 üzerinde koruyuculuk sağlanmaktadır. Taşıyıcı anne gebeliğinde doğumdan hemen sonra bebeğe hem aşı hem de hepatit B’ ye etkili immunglobulin uygulaması önerilmektedir. Aşı uygulaması doğumda, 1 ve 6. aylarda olmak üzere toplam 3 doz...

Devamı…

Aşılar: KABAKULAK-KIZAMIK-KIZAMIKÇIK

Son 20 yılda uygulanmaya başlayan bir karma aşıdır. Üç aşı da canlı virüs aşısıdır. Bu aşıyla ilgili kamuoyunda ve sanal ortamda, uygulanmasında sakıncaları nedeniyle tartışmalar süregelmektedir. En popüler olan tartışma otizme neden olduğu iddiasıdır. Ancak bu iddia henüz bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. Kızamık Aşı öncesi dönemde görülen en sık döküntülü enfeksiyon hastalığıdır.Yüksek ateş, öksürük, vücutta döküntü, burun akıntısı ve konjuktivit hemen hemen herzaman görülen belirtilerdir. Bu dönemde menenjit, beyin iltihabı ve zaturre gibi komplikasyonları nedeniyle milyonlarca ölüme neden olmuştur. Yaygın aşı uygulamalarıyla günümüzde az sayıda olguyla karşılaşılmaktadır ancak tekrarlayabilen salgınlar nedeniyle aşı uygulamasına titizlikle devam edilmelidir. Uygulama kabakulak ve kızamıkçık aşıları ile beraber tek enjeksiyon şeklinde yapılmaktadır. Kabakulak Çocukluk döneminin en sık rastlanılan enfeksiyonlarındandır, çoğunlukla tükürük bezlerini ve daha az sıklıkla vücuttaki diğer bezleri (pankreas, testisler) etkiler. En önemli özelliği olguların &30-50’sinin fark edilmeden geçmesidir. Bunun yanında menenjit ve kalıcı sağırlık , kısırlık gibi önemli komplikasyonları vardır. Kızamık ve kızamıkçık ile beraber üçlü aşı şeklinde uygulanır. Kızamıkçık Çocukluk çağında sık görülen ateş ve hafif seyreden döküntülü bir enfeksiyon hastalığıdır. En önemli risk gebeliğin ilk haftalarında bu hastalığı geçiren bebeklerin ağır organ anomalileri ile doğma olasılığıdır. Bu nedenle çocukluk dönemi dışınde gebelik öncesi dönemde aşı uygulamasıda düşünülebilir. Uygulama Kabakulak-kızamık-kızamıkcık aynı enjeksiyonda uygulanır. İlk doz 12. ay, 2. doz 4-6 yaşlarında uygulanır. Jelatin ve neomycin allerjisi olanlarda uygulanmamalıdır. Hastalık durumlarında aşı ertelenmelidir. Aşı gebelikte uygulanmaz. Tüm aşılar gibi allerjik reaksiyona neden olabilir....

Devamı…

Aşılar: Karma Aşı

Çocukluk döneminde uygulanan en eski aşıdır. İçeriği yıllar içerisinde değişerek ve geliştirilerek günümüzdeki şeklini almıştır. Difteri, tetanoz, boğmaca, çocuk felci ve hemofilus influenza tip B’den oluşan beşli karma aşıdır. Polio hariç diğerleri bakteri aşısıdır. Polio ağızdan kullanılan aşıdan farklı olarak inaktif bir aşıdır ve hastalığa neden olma riski yoktur. Boğmaca aşısını oluşturan antijenlerin içeriği de son yıllarda değiştirilmiştir ve beyin dokusuna olumsuz etkileri ortadan kaldırılmıştır. Bu nedenle günümüzde ileri yaşlarda da kullanılmaktadır. Difteri Kuşpalazı adıyla da bilinen difteri yaygın aşılama programları sayesinde günümüzde hemen hiç görülmeyen hasta grubundandır. Bakteri vücuda solunum yollarıyla girer ve üst solunum yollarında büyük membranlar yaparak yerleşir ve bu arada salgıladığı toksinleriyle vücuda zarar verir. Bu membranlar ana solunum yolunu tıkayarak (larenks) ve toksinleriyle kalbi olumsuz etkileyerek ölüme neden olabilir. Hastalık durumunda tedavisi erken dönemde fark edilerek antibiyotik tedavisi ve gerekli koşullarda antitoksin uygulamasıdır. Tetanoz Toksinleriyle kas ve sinirleri etkileyen ve ölümle sonlanabilen bir hastalıktır. Doğada yaygın olarak bulunan bakteri çoğunlukla  yaralanma sonucunda ciltten vücuda girer, bu nedenle yaralanma riski yüksek meslek gruplarında, çocuklarda ve yenidoğan döneminde göbek kordonu hijyenik olmayan malzemelerle kesildiğinde sıklıkla görülür. Bakteri ürettiği toksinlerle vücut kaslarında devamlı kasılmalara ve ağır yaralanmalarda sıklıkla ölüme neden olur. Yaygın aşı uygulaması ve yara temizliği konusunda son yıllardaki gelişmeler nedeniyle hemen hiç rastlanmamaktadır. Ancak doğadan hiç kaybolmayacak bir enfeksiyon etkenidir. Aşılama programı yaşam boyu aksatılmamalıdır. Boğmaca Yenidoğan dönemi ve süt çocukluğunda özellikle tehlikeli olan ve...

Devamı…

Aşılar: TEMEL BİLGİLER

Aşı, yaşamımızı olumsuz etkileyen, ciddi kalıcı etkileri olabilen ve tüm dünyayı etkileyebilecek kadar kolay yayılan enfeksiyon etkenlerine karşı koruyucu amaçlı bir uygulamadır. Aşılamada genel prensip enfeksiyon etkeninin (bakteri, virüs ve diğerleri) yapısında bulunan değişik maddeler içeren ve zararlı etkileri ortadan kaldırılmış bir ürünün insan vücuduna dışarıdan verilerek o etkene karşı kendinin koruyucu maddeler (antikor) üretmesi ve bu yeteneği hafızasında tutmasını sağlamaktır. Aşılama konusunda temel sorun geçirilen hastalıklar gibi yaşam boyu bağışıklık sağlamamasıdır, bu nedenle belirli aralıklarla tekrarı gerekebilir. Aşı içinde aktif bağışıklığı sağlayan antijenler yanında sulandırma sıvısı, koruyucular, stabilize edici maddeler ve antibiyotikler olabilir. Bazı aşılara ise aktivitesini artırmak için antijenlere bağlanan maddeler ilave edilmiş olabilir. Yine bağışıklık uyarısını güçlendirmek için aluminyum gibi ilave maddeler kullanılabilir. Bu maddeler sık olmasada allerji nedeni olabilir. Aşılar bireye ulaşıncaya kadar belirli sıcaklıklarda korunmalıdır. Bu nedenle üretildiği yerden bireye uygulanıncaya kadar uygun koşullarda saklanmalıdır. Bu konuda firmanın soğuk zincir konusundaki önerilerine uyulmalıdır. Aşı uygulamasında en önemli nokta öncelikle uygulandığı ülke veya bölgede veya bireylerde gerekliliğine karar vermektir. Uygulanan aşının etkinliği yüksek olmalı ve yan etkileri mümkünse olmamalı, veya ihmal edilebilir düzeyde olmalıdır. Toplumun aşılanması kararı alındığında hedef olabildiğince geniş bir kısıma uygulamak olmalıdır; çünkü hedef, sadece bireyleri hasta olmaktan korumak değil aynı zamanda hastalığın yayılmasını engellemek ve ortadan kalkmasını sağlamaktır. Geçmişe bakıldığında aşı uygulamasıyla çiçek, çocuk felci ve difteri gibi ölümcül ve sakat bırakıcı hastalıkların neredeyse tamamen ortadan kalktığını görüyoruz. Günümüzden 30 yıl...

Devamı…

Keçi sütü anne sütünün yerini tutar mı?

Kültürel alışkanlıklar, kişisel inançlar sonucunda gelişmiş, besin eksiklikleri teknik olarak bulunmayan ülkelerdeki, yüksek sosyal durumdaki bebekler, çocuklar da yetersiz beslenmeye maruz kalabilirler. Keçi sütü de alerjik reaksiyonlara, ağır elektrolit bozukluklarına, kansızlığa, enfeksiyonlara yol açabilir. Genellikle inek sütü alerjisi olan bebeklerin keçi sütü allerjisi de vardır. Yapılan testlerde inek sütü alerjisi olanlarda keçi sütü ile ilgili parametreler de anlamlı olarak yüksek bulunmaktadır. Keçi sütünde anne sütüne kıyasla sodyum (tuz) ve protein miktarı üç kat daha fazladır. İç organların tüm işlevlerini yerine getirmeyi başarması zaman alır. Böbreklerin vücuttaki fazla sodyumu atma işlevini yerine getirmesi ikinci yaşın sonuna kadar tamamlanmaz. Bebeğin vücuduna...

Devamı…

İnek sütü entoleransı

İnek sütü entoleransı inek sütünün değişik içeriklerine karşı değişik mekanizmalarla ortaya çıkan sağlık sorunlarını anlatır. İnek sütü allerjisi, inek sütünün içinde bulunan bazı proteinlere karşı vücudun verdiği allerjik yanıt sonucu ortaya çıkan iltihabi bir durumdur. Değişik şiddette olabilir. Genellikle bebeklik döneminde başlar, yaş ilerledikçe şiddeti azalır ve kaybolur. Nadiren erişkin yaşında da devam edebilir. Çalışmalar sanayileşmiş ülkelerde allerji sıklıklarının gelişmekte olan ülkelere kıyasla daha yüksek olduğunu, şehirlerde oturanlarda kırsal kesimde yaşayanlara kıyasla allerji ile ilgili sorunlara daha sık karşılaştıklarını bildirmektedir. Laktoz entoleransı Süt şekeri olan laktoz her türlü sütte bulunur. Laktoz barsaklarımızda bulunan laktaz enzimi sayesinde parçalanarak, vücut tarafından...

Devamı…

Süt çocuğunda ek-katı gıdalara geçiş

Ne zaman başlanmalı? Yenidoğan ve süt çocukluğunun ilk yılları için anne sütü eşsizken aylar ilerledikçe anne sütü içerik olarak bebeğin tüm ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelir. Ek gıdalara başlarken önem verilen noktalardan bir kısmı da bebeğin besin ve kalori ihtiyaçlarının giderilmesinin yanında, bebeğin yeni lezzet, kıvam, koku ve pütürlü gıda ile de tanıştırılmasıdır. Bebeğin büyümesi ve anne sütü miktarına göre ilk katı gıdalara 4-6 aylıkken başlanabilir. Ek gıdalara ne zaman başlanacağı kararı bebeğin doktor tarafından değerlendirilmesiyle verilir. Ek gıdalara başlarken anne sütü ile beslenmesine devam edileceği, bu dönemin ek gıdaların diyete ilave olduğu olası sorunların sıklıkla yaşanacağı bir dönem olacağı bilinmelidir. Bebek tolere ettikçe ek gıda çeşit ve miktarı artırılarak katı gıda ile beslenme sürecinde ilerlenir. Katı gıdalara geçiş dönemini her bebek farklı hızda, farklı sorunlarla yaşayabilir. Bu nedenle bu süreç süt çocukluğunun önemli aşamalarındandır, acele edilmeden ilerlenmelidir. Ne tür gıdalar verilebilir, ne tür gıdalar verilmemelidir? Günümüzde, beslenmede gözden kaçırılmaması gereken noktalardan biri de tükettiğimiz yiyeceklerin ne şekilde yetiştirildiğidir. Bebek-çocuk beslenmesinde olabildiğince mevsim gıdası tüketmek, mevsim dışı gıdalara beslenmede yer vermemek veya olabildiğince az kullanmak, yetiştirilmesi için doğal ortamından farklı ortamlar yoğun olarak kullanılmış olan gıdalardan uzak durmak, verimini artırmak, rengini, biçimini kontrol etmek amacıyla değişikliklere uğramış gıdalardan sakınmak şarttır. Rafta uzun süre saklanmak üzere, ömrü uzatan işlemlere maruz kalmış, paketlenmiş gıdaların bebek-çocuk beslenmesinde yeri yoktur. Bebek beslenmesinde içerikleri nedeniyle öncelikle yer verilmeyen gıdalar da vardır. Bunların bir kısmı içerdiği...

Devamı…

Yenidoğanın beslenmesi: FORMULA İLE

Anne sütünün yetersiz olduğu veya anne sütü verilemediği durumlarda bebek, formula denilen anne sütü içeriği ve kalorisi hedef alınarak teknolojik olarak hazırlanmış sıvı gıdalarla beslenir. Özel amaçla hazırlanmış formulalar dışındakiler inek sütü bazında hazırlanır. Bu formulalar bebeğin aylar içinde değişen ihtiyacı da taklit edilmeye çalışılarak ilerleyen yaştaki bebekler için değişik tiplerde piyasaya sunulmuştur. İçmeye hazır halde likit formda olanları olmakla beraber genellikle kuru toz-granül halde, belli bir miktar su ile sulandırılarak içmeye hazır hale getirilenler kullanılır. Formula ile bebeği beslerken yaklaşık 3 saatlik öğün aralarına ulaşmak hedeflenir. Bebek içtiği öğünün ardından üç saati bekleyemeden açlık bulguları gösteriyorsa öğünde verilen formula miktarını artırmak gerekir. Anne sütü ile kıyaslandığında, bebeğin formula ile beslenirken dışkılaması  daha seyrek, daha kıvamlı hale...

Devamı…

Yenidoğanın beslenmesi: ANNE SÜTÜNÜN YETERSİZ OLDUĞU NASIL ANLAŞILIR?

Sağlıklı beslenen, her annenin sütü içerik olarak bebeği için yeterlidir. Anne sütünün miktar olarak yetmemesinin çeşitli nedenleri vardır. Kimi anne ne kadar uğraşsa da yeterince süt üretemez. Bu durum annenin hormonal farklılıkları ile ilgilidir. Hiçbir sorunu olmasa da yeterince sıvı almayan, dinlenmeyen, morali bozuk annenin sütü de yeterince bol olmayacaktır. Bebek; anne sütünün yetersizliğini, emme aralarının sıklaşması, memeyi emme süresinin uzaması, memeyi emerken memeyle kavga etmeye başlaması, idrar ve dışkı sayı ve miktarının azalması ile...

Devamı…