Advertisement

Yazar: Uzunçorap

Ücretli doğum izninden sonra ‘esnek’ çalışma

“Kadın İstihdamı ve Doğum Paketi” tamamlandı. Kamuoyunda “Doğum ve Üç Çocuk Paketi” olarak bilinen çalışma, Başbakan tarafından “Türkiye için Nüfus ve Aile Politikaları Kapsamında Yapılan Mevzuat Çalışmaları” adıyla kamuoyuna lanse edilecek. Pakette, doğum yapan kadının ücretli iznini tamamladıktan sonra 6 aya kadar yarı zamanlı çalışmasını içeren köklü değişiklikler getiriyor. Ayrıca kadının doğum sonrası kademe ilerlemesi ve pozisyon kaybına uğramasını engellemek için işverene yeni yükümlülükler de getiriliyor. Edinilen bilgiye göre, çalışan annelerin çocuk bakımı konusunda yaşadığı sıkıntıları yakından takip eden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, kadın istihdamını arttıracak modeller için yurtdışındaki örnekleri de inceleyerek yeni önerileri masaya sürdü. Diğer üç...

Devamı…

Seksek yıldızlar vardır!

Seksek yıldızlar vardır! …ve ışığını çok uzun zaman önce kaybetmiş bir gezegene iyi gelirler Bir zamanlar sokakta köşedeki kaldırıma oturmuş ekmek arası peynir domatesimi yerken, şimdinin aksine çırpı bacaklarıma konan kara sinekleri düşünürdüm. Bir sinek olsam üzerine konacağım kişiyi seçebilirdim, ama bir çocuğun nerede, nasıl ve ne şekilde bulunacağına karar veren büyükler vardı. Sinekler insanlardan özgürdü. Bir balık ne hayal ederdi? Deniz kızları gerçek miydi? Kuşlar -ki en çok serçeler- sadece yağmur yağarken mi yıkanırlardı? Karıncaların koşturarak gittiği yuvalarında kaç kişi yaşıyordu? Sokaktaki çöpleri toplayıp, hortumla her yerleri sularken, bir de kapının önünü yarım yamalak süpürmenin tüm dünyayı temizlemeye yettiğini sandığım günlerdi. Ne okul vardı hayatımda o zamanlar ne de hayat bilgisi… Yine öyle bir gün. Annem elimden tutmuş, çekiştire çekiştire yürüyoruz. Aynı semtteki dayımlara yolculuk. Ay yeni çıkmış, bembeyaz. Yolda fırına uğrayıp ekmek alıyoruz. Ay yine orada. Büyümüş mü ne? Kafam hep yanda. Binaların arasında gözükmüyor bazen, kayboldu işte diyorum, yeniden karşıma çıkıyor. “Anne ay bizi takip ediyor, gerçekten!” “Hadi yürü yavrum, herkes bizi bekliyor, geç kaldık. Ay hep aynı yerinde.” “Ama anne, evimizin önündeydi,şimdi burada.” “Hadi, yürü dedim sana.” Tüm geceyi somurtarak geçirdikten sonra eve dönüş için yola çıktığımızda artık iyice tepeye çıkmış, geceyi aydınlatan kocaman ay selamlıyor beni. Demek kapının önündeydin diyorum. Eve dönene kadar ara sıra görünmez olma oyunu oynasa da, yine bizimle. Kapının önünde vedalaşıyorum onunla. Beni takip etmesi, sevmesi, koruması, yolumu aydınlatması demek...

Devamı…

Yousafzai: "Ona ayakkabıyla vursam, Taliban'dan ne farkım kalırdı."

16 yaşındaki Malala Yousafzai ortalama bir genç kız değil. Kız çocuklarının da eğitilmesini istediği ve bunu savunduğu için Taliban tarafından başından vurulan bir genç kız. Nobel Barış Ödülü’ne aday olan en genç insan. Kendi memleketi olan Pakistan’da Taliban’ın nasıl güç kazandığını anlattığı “Ben Malala” adlı kitabın da yazarı. Malala geçtiğimiz günlerde The Daily Show’da Jon Stewart’ın konuğu oldu. Malala’nın Stewart’ın sorularına verdiği cevaplar herkesi şaşırttı. Stewart, Taliban’ın tehditini  ilk algıladığında Malala’nın ne düşündüğünü sordu. “Taliban’ın gelip beni öldüreceğini düşünmeye başlamıştım. Ama daha sonra eğer Taliban gelirse, sen kendini nasıl savunabilirsin diye sorular sormaya başladım. Ve Malala, ayakkabını çıkar ve...

Devamı…

9 yaşındaki çocuğa tecavüz eden okul sahibine 14 yıl hapis

Kadıköy’deki özel bir okulun sahibi S.Ü. (47), 2008’de okulda hizmetli olarak çalışan E.O.’nun 9 yaşındaki oğlu E.B.’ye tecavüz ettiği gerekçesiyle tutuklandı. Kadıköy 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi davayı 2010’da karara bağladı ve Sami Ü.’ye 17 yıl 7 ay hapis cezası verdi. Ceza, iyi hal ve pişmanlıktan 14 yıl 7 aya indirildi. Yargıtay, E.B.’nin ruh sağlığıyla ilgili raporun çocuk psikiyatri uzmanından alınmadığını gerekçe göstererek kararı bozdu. E.B. Adli Tıp Kurumu’nda görevli çocuk psikiyatristlerince muayene edildi. E.B.’nin ruh sağlığının kalıcı olarak bozulduğuna oybirliğiyle karar verildi. Mahkeme yeniden gördüğü davada Sami Ü.’ye aynı cezayı verdi....

Devamı…

Anne Sexton’dan kızı Linda’ya mektup: "Şiirlerimle konuş, kalbinle konuş"

Çarşamba 14.45 Sevgili Linda, Bir okuma yapmak için St. Louis’e gidiyorum. Şu an bir uçaktayım. New Yorker’da bir öykü okurken birden annem aklıma geldi. Uçakta yapayalnız otururken ona hitaben fısıldadım “Biliyorum, anne, biliyorum.” (Hemen bir kalem buldum!) Sonra seni düşündüm, bir gün sen de tek başına bir yerlere uçacaksın, o zaman ben muhtemelen çoktan ölmüş olacağım ve sen de benimle konuşmak isteyeceksin. Ben de sana cevap vermek isteyeceğim. (Linda bu arada, elbette illa ki uçakta olman gerekmez. Belki de 40 yaşında, evinin mutfağında oturmuş çay içerken bu durumu yaşayacaksın. Yer önemli değil.) İlk olarak: Seni seviyorum. İki: Beni hiçbir...

Devamı…

Geçmişten bugüne hamile modası…

Barok Adrienne elbisesi, gebelik dönemi için uygun kemersiz ve birçok plisi ile 16. yüzyılda popüler bir hamile giysisiydi. 18. yüzyılda hamile kadınlar hem ön ve hem de arka taraftan gevşetilebilen korseler giyerlerdi. Baskılı yünden yapılan bu hamile giysisi Avustralya’da 1825 ile 1830 yılları arasında popülerdi. Yan taraflarında bel kısmını genişletmek için yırtmaçlar bulunan bir önlüğe sahip. Bu parça, Powerhouse Müzesi Koleksiyonu’nda sergileniyor. 1880’lerden bir hamile giysisi. 1870’lerin İngiltere’sinden bir hamile döpiyesi 1908 yılında kullanılan hamile korseleri hamilelikte ortaya çıkan karınları saklamak için tasarlanmıştı. 1910’lu yılların başlarındaki çay elbiseleri ziyarete giderken hamileler tarafından giyilirdi. 1914 kataloğu 3.98 dolardan başlayan ucuz...

Devamı…

Astrid Lindgren Ödülleri 2014 adayları açıklandı!

Pippi Uzunçorap’ın ve birçok çocuk kitabının da yaratıcısı olan Astrid Lindgren’i anmak amacıyla her yıl düzenlenen Astrid Lindgren Ödülleri 2014 adayları 10 Ekim 2013 tarihinde Frankfurt Kitap Fuarı’nda açıklandı. 68 ülkeden 238 adayın yer aldığı listede, Türkiye’den yazar ve illüstratör Behiç Ak da var. Sivil toplum kuruluşu olarak bu seneki Türk adaylar ise  AÇEV ve TOÇEV. Aday listesine ulaşmak için...

Devamı…

Basit…

Ali haftada bir gün annemlerde yatıya kalıyor, kardeşinden ayrı bir alanı da olsun, daha çok eğlensin, ben biraz dinleneyim, Cemo’yla da haftada bir kere olsun tek çocukmuş gibi ilgileneyim diye, bir de annemle babam torun saadetinin sefasını sürsün diye. Onu almaya gittiğimde hemen her sefer annem “Zeynep, bu çocuk çok akıllı, ay ne yaptı biliyor musun?” diye başlıyor anlatmaya fısır fısır. Fısır fısır, çünkü çocukcağıza akıllısın gazı vermesini istemediğimi biliyor. Şirret olduğum için annem de yazık, korkuyor benden, maazallah kızarım çocuğu göndermekten vazgeçerim… Çocukken “çok akıllısın” gazından yemiştim bol bol, insanın çocukluğunu karartabilecek bir saçmalıktır. Bunu bilahare yazmam lazım. Ali’nin, Cemo’nun, çocukların akıllı olmasına gerek yok, hayatın tadını alsın, mutlu olsun yeter. Merakla etrafı keşfetmeye çalışırken, onu bunu seyredip taklit ederken, oyun oynarken kendiliğinden öğrendiklerinden başka bir şey öğretmeye de gerek yok. Akılsız olsa sevmeyeceğiz sanki çocuklarımızı. Hem bazı engellerden dolayı gerçekten de çok akıllı olmayan çocukların da kendilerine ait çok özel akılları var. İnsanı bazen hüzünlendirse de son derece sevilesi bir akıl onlarınki de… Neyse, “çocuk çok akıllı” laflarını dinleye dinleye bazen ben bile çocukcağızın içinde bizimkine benzeyen bir akıl var sanıyorum herhalde. Bir de konuşup duruyor ya… bazen öyle şeyleri anlıyor ki, bunu anlıyorsa ve böyle diyorsa bu çocuk her şeyi anlıyor, diye düşünüyorum galiba. Sonra komik komik bir şeyler yapıyor yine, yahu diyorum, basitsin işte. Ali 2 yaşına daha gelmemişti sanıyorum. Bir gün öğle uykusuna yatırırken...

Devamı…

Selen Doğan: Yaşlı kızlar bandosu

Annesinin karnına düştüğünde ömrünce başına neler geleceğini bilseydi kız çocuklar, doğmaya heves ederler miydi? Daha doğmadan başlayan ayrımcılığın ihtiyarlıkta da soluğunu enseden çekmeyeceğini görebilseydi, oradan çıkmak isterler miydi? Yerkürenin dört bir bucağında milyonlarca kız çocuk, dünyaya geldiğine pişman, çilesini dolduruyor. İhmal ve istismar ediliyor, ayrımcılığa uğruyor, türlü türlü şiddete maruz bırakılıyor, değersizleştiriliyor, yok sayılıyor ve yok ediliyor. Yani, evlendiriliyor, zorla çalıştırılıyor, cinsel ilişkiye zorlanıyor, eve kapatılıyorlar. Eğitim hakları ellerinden alınıyor, çalışmalarına izin verilmiyor, oyun ve eğlence nedir hiç bilmiyorlar. Onlar bu gezegenin yitik kızları. Bazıları şanslı doğuyor, bazıları kader diye öğretileni ters yüz etme gücü buluyor, yani bazıları kozasını...

Devamı…