Aşağıdaki fotoğrafı Teşvikiye ile Maçka arasındaki İTÜ kampüsünün/otoparkının kapısından çektim.

Bu hayvan düşmanı üniversitenin kendisine bizim vergilerimizle ilim irfan üretsin diye verilen arazide ne halt ettiğine bir bakalım. Ve bu arazinin İstanbul’un en kıymetli arazilerinden olduğunu unutmayalım.

1. İTÜ Otoparkı: Ey İTÜ… Sen benim vergilerimle CERN’e mi katılıyorsun? Dahi mühendisler, müzisyenler mi fışkırtıyorsun? Hayır. MIT gibi teknoloji mi üretiyorsun? Hayır. Bilim ve teknoloji üreterek para kazanma şansın benim anladığım / gördüğüm kadarıyla yok. Ama mükemmelen otoparkçılık yapıyorsun. Hanutçu musun sen? Bir üniversite niye otoparkçılıktan para kazanır?

İstanbul’un en kıymetli arazisinde köpeklere mama yok, barınak yok, gezmek bile yok ama araba istihdamı var. Yuh.

2. İTÜ Misafirhanesi: İTÜ konservatuarının uygulama alanı mı burası? Böyle keyifli açık hava konserleri filan mı oluyor? Hayır. Tek kelimeyle uyuz, iki kelimeyle utanç verici; müzikleriyle bütün semte terör saçıyor. Ve misafirhane, misafirlerinden sebeplenirken üniversite yine üstüne vazife olmayan bir işle iştigal ediyor: Gazinoculuk. “Halkımıza açık”. Niye? Niye İTÜ beşinci sınıf bir gazino işletiyor? Hiçbir fikrim yok.

Hem evimin önündeki güzelim araziyi araç doldurarak piç ediyor hem de gece beşinci sınıf lay lay icrasıyla sesi açıp gürültü yapıyor. İşi hariç her konuda mahir.

Bu kampüse araba girmesi serbest. Tenis kortu dahil her yer park yeri. Ama köpek gezdirmek yasak. Bu kampüste beşinci sınıf müziğin barınması serbest. Ama köpeklere barınak yapmak yasak. Bu kampüste gece yarılarına kadar kızarmış patates servis ediliyor ama köpeklere mama bırakmak yasak. Buyrun ilim irfan yuvası. Hey yavrum hey.com