Gelmiş geçmiş en zeki insanlardan biri olduğu söylenen Einstein’in öğrenme güçlü çektiği zannediliyordu.

Albert Einstein’in ailesini en çok korkutan şeylerden biri zekasıydı. Ama IQ’sunun yüksekliği değildi onları korkutan, aksine çocuklarının ne kadar yavaş öğrendiğini görüp endişeleniyorlardı. Öyle ki defalarca doktora götürmek zorunda kaldılar. Derken Einstein birşeyler öğrenmeye başladı, ancak o da nesi? Nasıl da isyankar bir çocuktu. Otorite karşısında kendisine hakim olamayıp isyan ediyor, sonra da bir okuldan diğerine sürüklenip duruyordu. Fiziksel yaramazlıklar zamanla, alışılagelmiş erdemin sorgulanmasına dönüştü ve bugün herkesin hayranlıkla andığı Einstein şekillenmeye başladı. Öte yandan Einstein konuşmayı yaşıtlarına oranla çok ama çok geç öğrendi. Çünkü gündelik hayattaki sıradan şeyler değildi merak ettikleri. Zamanı ve uzayı merak ediyordu örneğin. Beş yaşındaydı babası ona bir pusula verdiğinde ve o andan başlayarak bütün hayatı boyunca manyetizmanın doğasını anlamaya çalışacaktı. Einstein’in kelimelerle değil, şekillerle düşündüğünü anlayabilmek ve bunun değerini kavrayabilmek içinse çok ama çok zaman geçmesi gerekti…

Kimi uzmanlara göre Einstein’in çocukluğu hakkında anlatılanlar tipik otizmin ve Asperger sendromunun belirtilerini taşıdığını düşündürüyor. Einstein’in daha ergenlik döneminde tutkulu arkadaşlıklar edinmesi, insanlarla kolayca iletişim kurması ve yalnızca dünyanın fiziksel içeriği değil, insan denilen varlığın nasıl bir şeye benziyor olduğuna dair teorileri bile kimilerini dehanın aslında doğadan bir sapma olduğu duygusundan vazgeçiremiyor.

1905 yılında Einstein üniversiteyi bitirdi. Yüksek eğitime devam etmek istiyordu. Ama ne tez önerileri kabul edildi ne de herhangi bir üniversitede iş bulabildi. Bir okulda etüt öğretmeni olarak çalışmaya başladı. İşyerindeki boş vakitlerinde dört makale yazdı. İlki ışığın dalgalar halinde yayıldığı, ikincisi atom ve moleküllerin yapısı hakkındaydı. Üçüncü makale en iyi bilinen görecililik teorisinin ilk metnini oluşturdu. Dördüncü makale ise E=mc2 şeklinde ezberlediğimiz formülün mantıksal dizge içinde kaleme alındığı ilk eserdi.

Makaleleri yazarken Sırp asıllı Mileva Mari’ye aşık oldu. Kızları doğduğunda henüz evlenmemişlerdi, Einstein Mileva’nın bebeği evlatlık vermesine müsaade etti. Bir müddet sonra evlendiler ve iki de oğulları oldu. Fakat Einstein mutsuzdu, boşanmak istedi. Nafaka ödeyecek parası yoktu ama Mileva’ya dedi ki: “1905’te yazdığım o dört makaleden biri mutlaka Nobel alacak. Tazminat olarak sana Nobel’den alacağım parayı vereceğim.” Mileva bir hafta boyunca düşündü, düşündü ve nihayet kabul edildi. Ne var ki tazminatını almak için bir hayli beklemesi gerekecekti. Çünkü Einstein’in başlangıçta “gereğinden fazla radikal” görüşleri, ancak 1922 yılında ödüllendirildi. Mileva da bir fizikçiydi, makaleleri yazarken matematik hesaplamalarda Einstein’a yardım da etmişti. Sonunda boşanmış bile olsalar Einstein’ın gölgesinden asla kurtulamadı.

Kaynak: Time‘dan özetlenerek çevrildi…