Kaç işçi öldü, kaç işçi daha ölecek?
Sessiz kalmaya, önlem almamaya, failleri unutmaya, unutunca daha normal yaşamaya, ne kadar daha devam edebiliriz ki! 1 ay, 1 yıl, 1 ömür…
Bir gün, fanusa koyduğumuz koca benliğimiz, gün gelir bir de bakarız ki, faili hiç de meçhul olmayan bir cinayetin suç ortağı oluvermiş. Söylemediğimiz sözler, görmeyi reddettiğimiz yüzler ve o çığlıklar, en ağır yükümüz oluvermiş de taşıyamamışız.
Soma, bir kalp acısı!
Üretim hırsı ile birleşen ihmaller silsilesi sonucu gerçekleşmiş bir cinayet, hatta aslında; alenen bir katliam! Ölüye takılan ucu açık solunum maskeleri, henüz sayısını kesin olarak bilemediğimiz ölü ya da diri işçiler, cinayete kurban vermiş aile yakınlarının, başbakan müşavirinden yediği tekmeler, bizatihi başbakandan yenen tokatlar, yere serilmiş yüzlerce cesetler, kurtulmayı kendi imkanları ile başaran canlar, küflü maskeler, hatalı defnedilme işlemleri derken zihnimin en diri tarlası. Asla unutmayacağım, unutmayı reddedeceğim bir katliam.
Hafıza tarlama her gün yeni bir cinayet ekleyen ülkem, senden nefret etmekle kalmıyor, cehennemin ta dibinde birlikte oluşumuzdan da fazlasıyla huzursuzluk duyuyorum. Ey zihnim kurtar beni… Ey zihnim sakın unutma; ucu Adalet ve Kalkınma Parti’si neoliberalizmine dokunmayan eleştirileri, vicdanını dindarlık kisvesi altında iktidara satanları, sokağa çıkan ile çatışan iktidar yanlısı savaş atını, gözünün alabildiği tüm yeşillikleri kendi sevdiği renge; griye, boyayan beton sevdalılarını, insan canını hiçe sayanları, kader işte deyip geçenleri, rol yapmaya bile zerre tenezzül etmeyip literatürden bahsedenleri ve tüm bu olup bitenleri samimi bulanları, yanında duranları unutma, asla!
Çok kızgın, çok kırgınım… Sanıyorum, affedemiyor oluşum, ölen bir canın ardından verilemeyen hukuk mücadelesinin ne olduğunu bilişimden öte geliyor. Rahatsızlığım, her an bu konudan bahsetmek, hep aynı şeyleri düşünüyor oluşum, bir türlü geçmeyen sızım da bu yüzden. Dedim ya çok kızgın ve kırgınım. Affedemiyorum kimseyi.
Asıl meselem de şu ki, yanan canlar, artık tütmeyecek kömür karası ocaklar bitmeyecek, biliyorum. Biz hep gürültünün içinde kendi sessizliğimizi harmanlayacağız. Soma’daki insanlar yine maden ocağına inecek. Zonguldak’ta işçi alımı yapacak bir maden ocağı, bin kat fazla başvuru alacak. Allah gene maden ocağının kapısının dışında, kalakalmış.
Allah unutmuş, devlet öldürmüş, hukuk aklamış! Sonunu defalarca kez izlediğimiz, aynı oyun.