http://wwf.panda.org/

http://wwf.panda.org/

Dünya Vahşi Yaşamı Koruma Vakfı (WWF) ve Londra Zooloji Derneği (ZSL) tarafından yayınlanan “Yaşayan Dünya Raporu”na göre Dünya 2020 yılında yaban hayatının üçte ikisini kaybedebilir.
Yaban hayatı popülasyonu, 1970-2012 yılları arasında yüzde 58 oranında azalarak bu büyük tehlikenin ilk işaretlerini vermişti zaten. Bu azalma, karasal türlerin popülasyonunda yüzde 38, deniz canlılarında yüzde 36, tatlı su canlılarında ise yüzde 81’lik bir düşüş olarak tezahür etmişti.

Rapordaki verilere göre, şu anki durum ise, 1970’teki popülasyon ile karşılaştırıldığında kaybın yüzde 67 oranlarına yükselebileceğini gösteriyor. Tüm dünyadan 3.700 farklı omurgalı türünden olmak üzere 14.200 canlının nüfus hareketleri dikkate alınarak hazırlanan rapor, bugüne kadar hazırlanmış en kapsamlı çalışma olarak kabul ediliyor.

Raporda yaban hayatına karşı en büyük tehdidin, yasa dışı avlanmaktan, habitatların tahrip ya da yok edilmesine kadar tabii ki insan davranışları olduğu vurgulanıyor. En büyük risk altında olan gruplar ise deniz memelileri, küresel olarak balıklar, başta akbabalar olmak üzere bazı kuş türleri.

Raporun başlangıcı, aslında son söz niteliğinde. Beslenme ve enerji politikalarımızda hızla reformlar yapılması, biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir gelişimin desteklenmesi gerektiği vurgularıyla başlayan raporda özellikle küresel anlamda biyolojik çeşitlilikteki azalmaya dikkat çekiliyor.

Ne yapmalıyız?
WWF Türkiye’nin web sitesinden yapılan açıklamada, yapılan son çalışmaların, insan faaliyetlerinin dünya üzerindeki yaşamı altıncı kez kitlesel bir yok oluşa sürüklediğine dikkat çekilerek geçmişte milyon yılda gerçekleşen çevresel sistemdeki değişikliklere bağlı yok oluşların, bugün bir insan ömrüne sığabilecek hızla gerçekleştiği vurgulanıyor.

Bu gidişatı tersine çevirmenin, daha doğru tercihler yaparak mümkün olduğu ifade edilen WWF Yaşayan Gezegen Raporu’nda gündeme getirilen beş çözüm önerisi şöyle:

©Shutterstock

©Shutterstock

Doğal sermaye korunmalı (Koruma alanlarının genişletilmesi gibi).
Kaynaklar adil yönetilmeli (Politik kararların gıda, su ve enerjiye adil erişimi desteklemesi gibi),
Mali akışlar yeniden yönlendirilmeli (Finans kuruluşlarının kömüre değil sürdürülebilir enerjiye yatırım yapması gibi).
Üretim ve tüketim için dirençli piyasalar yaratılmalı (Sosyal maliyetlerin hesaba katılması gibi).
Enerji ve gıda sistemleri dönüştürülmeli (Yenilenebilir enerjiye geçiş gibi).

Kaynak: WWF, WWF Turkey