Yaşamın ilk ayı insan vücudunun enfeksiyon etkenlerine karşı en zayıf olduğu dönemdir. Enfeksiyon etkenleri vücuda ağız-boğaz, deri yoluyla girebilir. Özellikle ince bebek cildi dış etkenlerden çok kolay zarar görerek zedelenir ve enfeksiyon etkeni için kolay bir giriş noktası oluşturur. Cilde yapıştırılan bir flaster, uzun süre temizlenmeden kalan dışkı, hastanede değişik amaçlarla cilde batan bir iğne, yanlışlıkla cildi kesen bir tırnak ve buna eşlik eden hijyenik olmayan bir ortam enfeksiyon başlangıcı olabilir. Aynı şekilde bebekle yakın temasta bulunan hasta bir birey elleriyle veya ağız ve boğazındaki sekresyonlarıyla enfeksiyon etkenini ona iletebilir.

Yenidoğan vücudunda enfeksiyona karşı mücadele eden akyuvarların hareket ve mikropları parçalama yetenekleri çocuk ve erişkinlere göre yarı yarıya azdır. Akyuvarların kemik iliğinde depoları yetersizdir ve ciddi enfeksiyonlarda bu depolar kolayca boşalabilir ve enfeksiyonun yayılması önlenemeyebilir. Akyuvarlar dışında enfeksiyonla mücadelede vücuttan salgılanan özel maddeler de yeterli değildir. Tüm bu nedenler vücuda deri veya solunum yollarıyla giren enfeksiyonun tüm vücuda yayılmasına ve yaşamı tehdit etmesine neden olabilir. Bu durum başka nedenlerle hastanede yatan bebeklerde özellikle prematüre bebeklerde daha sık karşılaşılan bir durumdur ve hastane enfeksiyonu olarak tanımlanır.

Anne baba olarak bize ve hastanede sağlık ekibine düşen görev, enfeksiyonun bebeğimizin vücuduna girmesini engellemektir. Cilt bakımının ve hijyeninin sağlanması, solunum yolları ile gelişecek bulaşmalara karşı bebeğin bulunduğu ortamda hasta bireylerin olmaması, ortamın sık sık havalandırılması, bebeğin kalabalık ve kapalı mekânlarda bulunmaması önemli koruyucu faktörlerdir. Hastalığı taşıyıcı kişi anne ve baba ise mutlaka kağıt maske kullanmalıdır.