Her yeni gün, biraz daha içine sokasın geliyorsa …

Yorgunluktan bitap düşmek üzereyken bile; kucak isteyen bebeğine terminatör gücüyle sarılabiliyorsan…

İşten eve geldiğinde; “Uyumasına kaç saat var” hesabı yaparken, uyku saati geldiğinde; “Hemen uyumasın, biraz yatakta boğuşalım” diye düşünmeye  başlayabiliyorsan…

Yumruk kadar midesinin kocaman bir tabakla dolmadığı günlerde, aç olduğunu düşündüğün bebeğin, “Ce-e”lerin kahkahalarıyla evi doyuruyorsa…

Kendi kendine bir sağa bir sola koşturan miniğine bakıp: “Babası bu bizim mi?” diye sorarken gözlerin doluyorsa…

Alışveriş yaparken, “Bu çok büyük olur”, diye düşündüğün cicileri üstüne tam oluyorsa ve “Ne zaman büyüdün?” şaşkınlığını yaşayabiliyorsan…

Başını kaldıramayan bebeğin şimdi ayaklanmış, konuşmuş ve hatta kendi kendine oynayabilir olmuşsa…

Uyurken yanaklarına, ellerine, çorabın içine hapsolmuş ayaklarına hayranlıkla bakabiliyorsan…

Bacaklarına yapışıp, iç sesiyle: “Canım Annem/Canım Babam” dediğini hissettiriyorsa… (Ya da sen öyle hissetmek istiyorsan)

EVET! Anne/Baba yavrusuna aşık olmuştur! Oldu da.

Bakıcı Ablamızın hamileliği sebebiyle, “İşten mi ayrılmalıyım”ı düşündüğüm şu günlerde, “Saçmalama çocuktur, işten ayrılmakta nereden çıktı? Kreşe ver, yatılı bul, anneanne gelsin, hatırlamayacak bugünleri, sakın! Bir daha düşün, demedi deme…’’ diyenlerin kalabalığında, beni en iyi anlatan şarkı tüm anne ve babalara gelsin… Oğlum için, ömrümde iki yılın lafı olur mu? Olmaz…

‘’Benim küçük sevgilim Sen bana neler yaptın? Böldün parça parça, onlar bilmez onlar bilmez… Bakarlar yüzüme, sanki yoksun gibi… Sanki yalanmışız gibi…’’

Emekler, sevgiler, aşklar artık minikler için… Anne–Babalığı tattırabilmek dileğiyle…